Dr. Ali SAK
Oluşturulma Tarihi: Eylül 05, 2011 00:00
NRW eyaletinde SPD, Yeşiller/Birlik koalisayon ortakları ve CDU anlaşarak 2011/2012 eğitim yılından itibaren geçerli olmak üzere okul sisteminde köklü değişiklikler konusunda prensip anlaşması yaptılar.
Varılan anlaşmaya göre:
Herşeyden önce okul politikasında okul sisteminden çok, çocuk ve gençlerin ön planda olduğu vurgulandı. Öğrencilerin temel farklılıkları ve farklı yeteneklerini ön planda tutan ve her öğrenciye kişisel desteği sağlayabilecek bir eğitim sisteminin oluşturulması temel hedefler arasında olduğu vurgulandı. Çocukların sosyal durumu veya kökeni önem taşımadığının ve her öğrenciye kişisel zeka ve potansiyeline göre farklı yaklaşılması gerektiğinin altı çizildi. Temel hedef olarak okul sistemini öğrencilerin farklılıklarına göre yeniden şekillendirmek olduğu ve yeni eğitim sisteminde yol seçiminin çok yönlü olmasının önem taşıdıği vurgulandı.
Öğrenci sayılarının gerilemesi ve velilerin okul seçimi nedeniyle okullaşma yapısında değişikliğe gidilmesi kaçınılmaz olduğu, bu bağlamda hauptschule denen ortaokulların rağbetten düşmesi nedeniyle de bu okulların eyalet anayasasında vurgulanan devamlılık garantisinin artık bir anlamı kalmadığı sonucuna varılmıştır. Bu nedenledir ki, bu okulların devamlılığını sağlayan anayasal garanti artık kaldırılacaktır. Bunun yerine anayasaya “eyalet hükümeti tüm bölgelerde yeterli ve çeşitlilik bakımından kamuya ait eğitim ve okul sistemini garanti eder”cümlesi eklenecektir. Varılan anlaşmaya göre NRW eyaletinde bundan böyle aşağıdaki okul tipleri olacaktır: ilkokul, gymnasium, realschule, hauptschule, sekundarschule (yeni okul tipi), gesamtschule, meslek kolejleri, ek eğitim kolejleri ve özel destekleme okulları (Förderschule).
Yeni okul tipi olarak yerleştirelecek sekundarschule’nin özelliklerine gelince: Bir, ortaokul olarak 5-10 sınıfları içermesi, en az üç giriş sınıfından (5.sınıf) oluşması ve lise bölümüne kadar sürecek olan 9 yıllık eğitim süresi dikkate alınarak çevredeki liselerle işbirliğne gidilme mecburiyeti aranmaktadır. İki, bu okullar çocukları hem mesleki eğitime hem de üniversite eğitimine hazırlamak amacıyla kurulacaktır. Üç, eğitim müfredeatı ise gesamtschule ve realschule müfredatına göre ayarlıdır. Dört, bu okullarda 5. ve 6. sınıflarda birlikte eğitim görülür, 7. sınıftan itibaren dersler eğitim müdürlüğünün kararıyla entegre, yarı entegre veya işbirlikli olarak ayrılabilinir. Burada entegre kavramının manası farklı eğitim/zeka/özür seviyelerdeki çocukların kurslara ayrılarak değil, aynı sınıf ortamında birlikte eğitim almalarını sağlamaktır. Beş, ikinci yabancı dil gerekirse 6. sınıftan itibaren verilir. Üçüncü bir dil de 8. sınıftan itibaren verilebilir ve böylece abitura (lise bitirme) hazırlığı sağlar. Altı, bu okullardaki sınıf ortalaması 25 öğrencidir ve öğretmenler 25.5 saat ders verirler ve genelde tam gün okulu konseptindedirler. Yedi, sekundaschule’lerin kurulması yöresel istek ve ihtiyaca bağlıdır. Bunun dışında basamaklı olarak realschule, gymnasium ve gesamtschule’ler için öğrenci sayısı 28 den 26 ya düşürelecek ve ilkokullarda bu sayı 22,5 olacak.
Bunun dışında SPD ve Yeşiller/Birlik partilerinden oluşan koalisyon hükümetinin kararıyla 2011/2012 eğitim yılında eğitime başlayacak yeni birlik okulları (gemeinschaftschule) zamanla okul sistemi içine entegre edilecektir. Varılan anlaşmayla yeniden düzenlenen okul sisteminin hedefi ise ulaşımı kolay ve kalitesi yüksek okulların oluşmasını sağlamak.
Önemli olan bir diğer husus ise okullara tahsis edilen temel öğretmen kadroların dışında okulların sosyal konumlarına göre uyum kontenjanları ve ayrıca özürlü çocuklarla birlikte eğitimi (entegre eğitim) kolaylaştırmak için ek kontenjanlar tahsis edilecek olmasıdır. Bu bağlamda partilerin geçmiş dönemde karara bağladıkları özürlü çocuklarla birlikte eğitim konseptine devam edilecektir. Yeni okul sisteminin oluşturulmasından doğan ek harcamalar öğrenci sayılarındaki gerilemeden kaynaklanan tasarruflarla finanse edilecektir.
Tüm bu değişiklikleri genel olarak değerlendirecek olursak eğer:
SPD, Yeşiller ve CDU partilerinin anlaşmasıyla getirilen değişiklikler genel olarak göçmenler açısından olumlu olduğunu söyleyebiliriz. Önce girişte vurgulanan ve pedagojik prensip olarak çocukların sosyal konumu ve kökenini gözetmeksizin kişisel eğitim desteğinin sağlanacak olması, her ne kadar bu tür söylemler yuvarlak laflar olarak görülse de, girişte buna atıfta bulunulması önemlidir.
Fakat, asıl önemli nokta hauptschule’lerin talepsizlik nedeniyle zamanla kalkacak olması, bu okulların genelde kötü imajı ve Türk çocuklarının büyük bir çoğunluğunun bu okullara gidiyor olması imaj düzeltme açısından önemlidir. Her ne kadar bir önceki eğitim bakanlığı bu okullara Türkçe ve Rusça’nın seçmeli yabancı dil olarak konulmasını desteklemesi ve böylece bu okullara Türk ve Rus öğrencileri çekerek kapanmaktan kurtarılmasını hedeflemiş olsa da, bu hedefe ulaşılamadı. Bu hedefe ulaşılamayışın nedenlerinin birisi de bakanlığın bu davranışına genelde tüm veli derneklerinin, bağlı oldukları federasyonların ve özelde Ruhr Veliler Biriğinin karşı tavır belirlemesi önemli olmuştur. Böylece hauptschule’ler genelde yabancılara ve özelde Türk ve Rus çocuklarına eğitim vermekten çok, onları “barındıran” okullar haline gelmesi önlenmiş oldu.
Oldukça önemli olan bir diğer nokta ise yeni açılacak sekundarschule’lerde 6. sınıftan itibaren Ingilizceden sonra ikinci bir seçmeli yabancı dilin ve 8. sınıftan itibaren de üçüncü bir dilin konması. Türkçe’nin geleceği açısından bu bizim için çok önemli ve Türkçe’nin Almanya’da kalıcı olabilmesi açısından hayati bir durumdur. Zira bakanlık daha önce hauptschule’lere vermiş olduğu imkanı bu okullara da vermek zorunda kalacaktır. Türk toplumu, veliler ve tabii ki öğrencilerimiz olarak öncelikli hedeflerimizden birisinin Türkçe’nin bu okullarda 6. veya 8. sınıftan itibaren 2. veya 3. dil olarak seçilebilmesini sağlamak ve okul idarelerini bu yönde zorlamak olacaktır.
Bu da velilerimizin ve öğrencilerimizin okul konferansına daha belirgin bir şekilde katılmalarıyla mümkün olacaktır. Zira, 2011 yılının başında yürülüğe giren yeni yasaya göre okulların karar mercii olan okul konferanslarının (Schulkonferenz) yapısı değişti. Ortaokullarda (Sek I) okul konferansı değişik oranda öğretmen, veli ve öğrenci temsilcilerinden oluşmakta. Eski yasaya göre bu oran 3 öğretmen:3 veli:1 öğrenci temsilcileri idi. Yeni yasaya göre bu oran 1:1:1 olarak değişiyor, yani tüm taraflar eşit oranda temsil ediliyor ve okul konferansının yapısı veli ve öğrenciler açısından güçleniyor. Giderek artan Türk kökenli öğrenci sayısını ve dolayısıyla da velilerini göz önünde bulundurursak bu değişiklik elbette bizim açımızdan eski dağılıma göre çok daha avantajlı. Fakat bu uygulamanın bizim açımızdan olumlu olabilmesi için mutlaka öğrencilerimizi ve velilerimizi okullarda daha çok sayıda ve etkin bir şekilde görev almaları için teşvik etmeli ve destek olmalıyız. Ancak bu şekilde okul konferanslarında alınan kararlarda etkili olabiliriz.
Bunun dışında göçmenlerin yoğun olduğu bölgelerdeki okullara (sosyal konumu gereği) ek imkanların sağlanması okul idaresi ve okulların çalışma koşullarını olumlu yönde etkileyecektir. Bu tür okullar gerek araç gereç ve öğretmen öğrenci orantısı, gerekse maddi olanaklar açısından desteklenmesi sonucu tüm veliler için (Alman veya göçmen) zorunlu değil de istenilerek kayıt yapılacak okullar haline gelebilirler.
Temennimiz odur ki, sisteme yeni girecek olan sekundarschule’lerin zamanla hauptschule’lerin yerini almamasıdır. Bu okulların başarılı bir şekilde tüm toplumun çocuklarını kucaklayan, değişik kültür ve dillerin yaşatıldığı ve böylece uyuma önemli bir katkısı olmasını arzu ediyoruz. Beklentilerimizin gerçekleşmesi için öncelikle bizlerin okullarla, veli dernekleriyle ve eğitim sorunlarıyla uğraşan diğer kurumlarla daha çok işbirliği içinde bulunmamız ve böylece birlekte toplumsal yaşama katkı sağlamamız gerekmektedir. Elbette bu çabalar tek taraflı olmaz. Özellikle yerleşik Alman toplumunun da artık çok kültürlü ve çok dilliliğe hazır olduklarını göstermeleri gerekmektedir. Çok dillilik deyince akla ilk gelen İngilizce’nin dışında toplumda yoğun olarak konuşulan diğer dillere de bugünden olduğundan çok daha fazla önem verilmelidir. Örneğin Türkçe Almanya’da en çok konuşulan anadilleri arasında Almanca’dan sonra ikinci sıradadır ve bu nedenle de okul sistemi içine entegre edilerek desteklenmesi gereken bir yapıya sahiptir.