Güncelleme Tarihi:
ARADAN 59 YIL GEÇTİ
Evet...
Şu andaki AB’nin ‘anası’ konumundaki Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) 1957 yılında Almanya, Belçika, Fransa, Hollanda, İtalya ve Lüksemburg ‘altılısı’ tarafından kuruldu.
Türkiye 12 Eylül 1963’te Ankara Sözleşmesi ile AET’ye üye olmak istediğini ilan etti.
AET adına imzayı o zamanki Alman Hıristiyan Demokrat Birlik Parti (CDU) Başkanı Walter Hallstein attı.
Hallstein, Ankara’daki imza töreninde, “Türkiye Avrupa’ya aittir. Bir gün son adım atılmalı ve Türkiye eşit haklara sahip tam üye olarak AET’de yerini almalıdır” dedi.
AET, 1965 yılında Avrupa Topluluğu (AT), 1992’de de Avrupa Birliği (AB) adını aldı.
Evet...
Aradan nerdeyse tam 59 yıl geçti.
Hiç hesapta olmayan birçok ülke AB’ye tam üye oldu.
1980’de Yunanistan, 1986’da Danimarka, İngiltere ve İrlanda, 1995’te Avusturya, Finlandiya ve İsveç AB üyesi oldu.
2004 yılında da eski Doğu Bloku ülkeleri Çek Cumhuriyeti, Estonya, Letonya, Litvanya, Macaristan, Polonya, Slovakya ve Slovenya ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Malta, 2007’de Romanya ve Bulgaristan, 2013 yılında da Hırvatistan AB’ye tam üye oldu.
2020 yılında İngiltere’nin çıkmasıyla (Brexit) AB’ye üye ülke sayısı 27’ye düştü.
1998 yılında aday ülke statüsü verilen ve 2005 yılında müzakereler başlatılan Türkiye ise hâlâ kapıda bekletilmekte.
Yani Türkiye’ye dürüst davranılmamakta.
‘TÜRKİYE’YE DÜRÜST DAVRANMADIK’
Bunu bir Alman televizyonunda birlikte katıldığımız açık oturumda kendisine, “Güney Kıbrıs’ın AB’ye alınması bir hata değil miydi?” diye sorduğum AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu eski Komiseri Günter Verheugen de “Türkiye politikamız dürüst değil. Türkiye’ye dürüst davranmadık” diyerek itiraf etmişti.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da “Türkiye-AB ilişkilerinde ikiyüzlülükten çıkmalıyız. AB, Türkiye’ye her zaman iyi davranmadı” demişti.
Yani Macron da AB’nin Türkiye’ye dürüst davranmadığını, yanlış yaptığını itiraf etmişti.
İşte bu nedenle ben de Annalena Baerbock’a hak veriyorum ve “Ne zaman hata yapmadınız ki?” diye soruyorum.