Güncelleme Tarihi:
DAHA önceki yıllarda Alman vatandaşlığına geçen, ancak yeniden Türk vatandaşlığını aldıkları ortaya çıkınca Kuzey Ren Vestfalya (KRV) eyaletindeki Alman makamları tarafından vatandaşlıkları iptal edilen Türkiye kökenli 5 kişi, Düsseldorf İdari Mahkemesi’ne başvurarak dava açtı.
Düsseldorf İdari Mahkemesi de davayı Lüksemburg’daki Avrupa Adalet Divanı’na taşıdı.
Henüz somut bir karar çıkmadı.
Ama Avrupa Adalet Divanı Başsavcısı Maciej Szpunar, herhangi bir Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkenin vatandaşlarının gönüllü olarak AB üyesi olmayan bir ülkenin vatandaşlığını almaları durumunda, kendi vatandaşlıklarını iptal edebileceği yönünde bir görüş belirtti.
Yani Almanya’nın, Alman vatandaşlığını aldıktan sonra, Alman makamların izni olmadan yeniden Türk vatandaşlığına geçenlerin Alman vatandaşlığını iptal etmesinin AB yasalarına uygun olduğu değerlendirmesinde bulundu.
Bu görüş bağlayıcı olmasa da kafaları karıştırdı.
İMZA KAMPANYASI BAŞLATTILAR
Evet...
Bu, AB yasalarına uygun olabilir.
Ama uygun olmayan, Almanya’daki yasal düzenlemelerdeki ‘eşitsizliktir’, ‘ayrımcılıktır’, ‘adaletsizliktir’.
Almanya’da 1998 yılındaki genel seçimlerden sonra iktidara gelen SPD ile Yeşiller, ülkede 1913 yılından beri geçerli olan ‘kan bağına’ (ius sanguinis) dayalı vatandaşlık yerine ‘doğulan yere’ (ius soli) dayalı vatandaşlık hakkını hayata geçirmek için ilk somut adımı attı.
SPD’li Gerhard Schröder başbakanlığında oluşturulan SPD-Yeşiller koalisyonu, göçmen kökenlilerin Almanya’da doğan çocuklarına doğuştan Alman vatandaşlığı ve isteyen herkese çifte vatandaşlık hakkı verilmesini içeren tasarıyı onayladı.
Tabii iktidarı kaybeden CDU ve CSU buna “Hayır” dedi.
CDU’nun o dönemdeki Genel Başkanı Wolfgang Schaeuble ile CSU Genel Başkanı ve Bavyera Başbakanı Edmund Stoiber, çifte vatandaşlığa karşı imza kampanyası başlattı.
5 milyondan fazla imza toplandı.
Hessen’de 9 Şubat 1999’da yapılan eyalet seçimlerine CDU’nun başbakan adayı olarak katılan Roland Koch, bunu fırsat bilip “Uyuma evet, çifte vatandaşlığa hayır” (JA zur Integration, NEIN zur doppelten Staatsbürgerschaft) kampanyası sürdürdü.
Seçimleri de kazandı.
CDU ile FDP Hessen’de iktidarı devralınca, SPD ile Yeşiller Eyaletler Meclisi’nde çoğunluğu kaybetti.
Bu yüzden de çifte vatandaşlık yattı ve 18-23 yaşlarında tek vatandaşlıkta karar kılmaları koşulunda (Opsiyon Model) uzlaşmaya varılarak, ebeveynlerden birinin Almanya’da doğmuş olması halinde, 2000 yılından itibaren çocuklarına doğuştan Alman vatandaşı olma hakkı yasalaştı.
TÜRKLER MAHRUM BIRAKILDI
‘Opsiyon Model’ uygulamasına 2014 yılında son verilerek çocuk ve gençlere çifte vatandaşlık yolu tamamen açıldı.
Ancak isteyen herkese çifte vatandaşlık yolu Almanya’da hâlâ açılmadı.
Almanya’da 26 Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeden gelenlerin yanı sıra AB’yi terk eden İngilizlere, AB üyesi olmayan Norveçlilere, İsviçrelilere çifte vatandaşlık hakkı tanımaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Kanada, Güney Kore, Japonya ve İsrail gibi ülkelerin yanı sıra vatandaşlarını vatandaşlıktan çıkarmayan Arjantin, Bolivya, Brezilya, Dominik Cumhuriyeti, Ekvator, Guatemala, Fas, Tunus, Cezayir ve İran gibi ülkelerden gelenler de.
58’den fazla ülke vatandaşlarına çifte vatandaşlık hakkı tanıyan Almanya, yıllardır burada yaşayan Türkleri bu haktan hâlâ mahrum bırakmaktadır.
Yani Almanya, hem 3. maddesinde, “Tüm insanlar yasa önünde eşittir” denilen Alman Anayasası’nı ihlal etmekte hem de aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı başka ülkelerden gelenleri dışlamaktadır.
İşte bu yüzden “Ne olur birazcık adalet” diyoruz.
YİNE CDU/CSU İTİRAZ ETTİ
Aynı durum seçim hakkı için de geçerlidir.
SPD’nin iktidarda olduğu Schleswig Holstein Meclisi 14 Şubat 1989 tarihinde, eyalette en az 5 yıldır yasal olarak yaşayan yabancılara yerel seçimlere katılma hakkı verilmesini karara bağladı.
20 Şubat 1989’da da SPD ve FDP’nin desteğiyle Hamburg Eyalet Parlamentosu en az 8 yıldır yasal olarak yaşayan yabancılara yerel seçim hakkı verilmesini kararlaştırdı.
Tabii CDU/CSU hemen itiraz etti.
Karlsruhe’deki Federal Anayasa Mahkemesi, 31 Ekim 1990’da iki eyaletin kararını da Alman Anayasası’nın 20. maddesindeki ‘halk’ sözcüğü ile Alman vatandaşlarının kastedildiği gerekçesiyle her iki eyaletin de kararını iptal etti.
Ancak Federal Anayasa Mahkemesi’nin bu kararından 15 ay sonra, 7 Şubat 1992 tarihinde, Avrupa Konseyi’nin imzaladığı Maastricht Sözleşmesi ile AB vatandaşlarına yaşadıkları üye ülkelerdeki yerel seçimlere katılma hakkı verildi.
AB üyesi ülkelerden gelen ve 3 ay Almanya’da yaşayanlar da anayasada yapılan bir değişiklikle 1994 yılından beri yerel seçimlere katılma, seçme ve seçilme hakkına sahip oldukları halde, burada doğup büyüyen Türkler bu haktan hâlâ mahrumdur.
İşte bu ‘adaletsizliği’ de anlamak mümkün değildir.