Güncelleme Tarihi:
Almanya'da Frankfurt 10. Türk Film Festivali'nin açılışı dolayısıyla Frankfurt'taki tarihi Alte Oper Salonu'nda sinemaseverlere cuma akşamı bir konser veren sanatçı Ferhat Göçer, konser öncesi de Hürriyet'i ziyaret etti. Ziyaret sırasında yaptığımız söyleşide sorulara verdiği cevaplar şöyle:
- Biraz çocukluğunuzu anlatırmısınız?
- Dört kardeşiz, üç kız bir erkek. Ben en büyükleriyim. Öğretmen olan ebeveynlerimin görevi gereği Şanlı Urfa'da doğdum. Ben 4,5 yaşındayken İzmit'in Düzlük köyüne taşındık. Yarısı Rizeli, yarısı Trabzonlarından oluşan tipik bir Karadeniz köyü. Ortaokul sona kadar ben orada kaldım. Köyden kasabaya Bahçecik kasabasına hergün okula gidip geliyordum. Daha sonra da lise döneminde Marmara Ereğlisi ve İzmit'e gidip gelmeye başladım. oldukça meşakkatli bir dönem. Annem ve babam baktılar böyle olmayacak tayinlerini İzmit'e istediler. Lise birden sonra İzmit'e yerleştik orada eğitimime devam ettim.
- Tıp okumak nereden aklınıza geldi ?
- Annem ve babam, özellikle de annem doktor olmamı istiyorlardı. Üniversite sınavlarımda tercihimin 15-20'si tıpla ilgiliydi. İstanbul Tıp, üçüncü sıradaki tercihimdi. Mezun olduktan sonra 1,5 yıllık Şanlı Urfa'da mecburu hizmet dışında hep İstanbu'da görev yaptım
- Peki müzik nereden kaynaklandı?
Tıp okurken üçüncü sınıfta kafamızı kaldırıp sosyal faaliyet yapmak isteği doğunca aklıma gelen ilk şey müzik oldu. Çünkü ilk okul, lise yıllarında şarkı söylemeye meraklıydım, özellikle okul korolorunda yer alıyordum. Üniversitede kurduğumuz müzik grubu ile bir süre sonra konservatuarın yarı zamanlı kısmına sınavla kayıt yaptırdık. Akşam okuluydu, tıp derslerinden sonra akşamları orada müzik eğitimi aldık. Saat 16.00'da tıp dersleri bitiyor, beşten sonra da akşam sekiz dokuza kadar müzik eğitimi alıyordum. Tıbbiyeyi ve konservatuarı 1993'de bitirdim.
Profesyonel müzik dünyasına ne zaman adım attınız ?
- Mecburi hizmetimde 1993'de Şanlı Urfa'da acil serviste çalıştım. Daha sonra İstanbul Haydarpaşa Hastanesi'nde genel cerrahi asistanı olarak görev yaptım. Burada müzik eğitimine tekrar devam ettim ve konservatuarda yüskek lisans eğitimi aldım. Müzik icra etmeye de grubumuzla o yıllarda başladım. Küçük müzikollerde benzer mekanlarda müzik yapmaya başladık. Tiyatro salonlarında gazinolarda profesyonel olarak şarkı söylemeye başladım. 2005 yılına kadar böyle devam etti. 2005 yılında ilk albümü çıkarınca da profesyonel müzik dünyasına adım atmış oldum.
Her iki mesleği de aynı derece ve önemle seviyorsunuz galiba?
İlk zamanlarda hekimlik daha ağır basıyordu. Vakit bulabildiğim zamanlarda müzikle uğraşıyordum. Çünkü ayın 22 günü hastanede görev yapıyordum. Ayın sadece üç veya dört gecesi dışarıda müzik yapabiliyordum. Onun haricinde bütün vaktim hastanede geçiyordu.
Cerrah olarak hangi ameliyatları yapıyordunuz?
- Daha çok gastroenteroloji alanında ameliyatlar yaptım, yemek borusu, mide, ince ve kalın bağırsaklar ve karaciğer gibi organların doku bozulmalarını düzeltici cerrahi müdahale işlemleri. Ayrıca yaralanmalar sonucu ortaya çıkan sağlık sorunlarını giderici ameliyatlar. Hastanede halen çalışıyorum, fakat aktif cerrahi işleri yapmıyorum. Daha çok idari konularda görevliyim.
Herhangi bir enstrüman çalabiliyor musunuz ?
- Gitar çalıyorum.
- En severek okuduğunuz şarkı veya şarkılar var mı? Varsa hangileri ?
- 'Sessiz Gemi', 'Seninle Bir Dakika' ve 'Gidemem' hayatımın en önemli üç parçasıdır. Söz ve besteleriyle anlam ifadesi olarak çok zengin, Türk müziğiyle tamamen bütünleşmiş, Türk pop dünyasının en önemli üç eseri olduğunu düşünüyorum.
- Avrupa'daki Türk gençlerinin, Türk müziğine ilgi duyup severek dinleyebilmeleri nasıl sağlanabilir ?
- Kesinlikle pop müziğiyle başlamaları lazım. Türk müziğine ısınmaları için buradaki yeni nesilin kaliteli pop müziğiyle giriş yapmaları gerekiyor. Çünkü popüler müzik, insanın en kolay tüketebileceği, en kolay algılayabileyeceği bir tarzdır.
- Sonra diğer müzik tarzlarına geçiş kolay mı oluyor ?
- Kaliteli pop müziği kapıyı aralar diye düşünüyorum. Örneğin Tarkan'ın Mustafa Sandal'ın müziklerini dinlemelerini tavsiye ediyorum. Fantazi müziğin kültürün diğer kollarına tiyatro, sinema ve edebiyata yönlendirmeye faydalı olacağını düşünüyorum. Türk pop müziğimizin yeni jenerasyonlar için kültürün diğer kollarına ana anahtar olduğunu söyleyebilirim.
- Avrupa'daki Türkler sizin için ne anlam ifade ediyor?
- Avrupa'da yaşayan üçüncü nesilin bile bizim asimile olmuşlardır diye düşündüğümüz temsilcilerimizin müziğimizle, diğer kültürel etkinliklerle Türklük bilincinin kolay kolay ortadan kalkmayacağını görüyoruz. Ama bundan sonra gelecek nesillerin Türkçe'yi unutmaları durumunda yabancılaşma riskini taşıdıklarını düşünüyorum. Bu nedenle Türk kültürünü burada devam ettirmek adına burada bulunmak benim için ayrı bir önem taşıyor. Burada Türk müziğimiz sayesinde insanları aynı çatı altında toplayabilmek benim için çok değerli. Avrupa'daki konserlerimde genciyle yaşlısıyla her kesime kaliteli bir şeyler yapıyor olmanın bilinciyle Türk kültürüne sahip çıkmalarını sağlayacak bir ortam yaratmanın gururunu yaşıyorum.
- Peki siz hangi tür müziği dinliyorsunuz?
Genelde tarz olarak ayırmıyorum. Bir kere Türkçe yapılmış bütün tarzları severek dinliyorum. Ayrıca mesleğim gereği Türk sanat müziğinden tutun da Türk halk müziğine kadar hepsini takip ediyorum Aynı zamanda yurtdışındaki akımları da yakından izliyorum. Elektro, tekno, hiphop, caz olsun hiç ayrım yapmıyorum. Öncelikle Top 10 listerinin her tarzını takip ediyorum.
- Dinlenmek isterseniz hangi tarzı tercih ediyorsunuz?
- Daha çok enstrumental müzikleri. Örneğin piyano, gitar konçertolarını ve adına sentez müziği dediğimiz Arupai müzikle etnik müziğin harmanlanmış halini tercih ediyorum.
- Beste yapıyor musunuz?
- Her albümümde, ki dört tane hepsinde mutlaka kendi bestelerim yer almıştır. Ancak kendimi mükemmel beste ve güfteci olarak görmüyorum, benim asıl ağırlık noktam yorumculuktur.
- Unutamadığınız konseriniz var mı?
- Avrupa'da unutamadığım konserlerden en önemlisi 1 Kasım 2007'de Almanya'nın Essen kentinde Filarmoni'de verdiğimim konserdir. Ruhr Bölgesi'nin İstanbul ile birlikte Avrupa Kültür Başkenti seçilmesi nedeniyle başlayan etkinlikler çerçevesinde beni de davet ettiler. 1 Kasım'da Essen Filarmonu Salonu'nda muhteşem atmosferde çok değişik bir konser verdim. Bu benim için de neredeyse Avrupa konserlerimin bir miladı oldu diyebilirim.
- Konser öncesi herhangi bir alışkanlığınız var mı?
- Sadece iyi bir uyku. Konseriminden gece uykumu almış olmama dikkat ediyorum.
- Müzik tarzınıs sanki başka daha evrensel yöne gidiyor ? Yeni yorumlar yapıyorsunuz ?
- Evet, bir dönem öyleydi. Ama şimdi klasik bir albüm sanatçısı modeline döndü. Herhalde bir beş sene daha böyle gidecek. Daha sonra tekrar evrensel platformda yapmak istediğim müziğe geri dönebileceğim. Şu dönemde albümlerin istikrarlı başarası için çalışıyorum.
- Sizinle ilgili kritikleri okurmusunuz ?
- Hepsini okurum. İlk dönemlerde olumsuz eleştirilerden etkileniyordum. Daha sonra ayrım yapmaya başladım. Bakıyorum, acaba eleştiri kişisel öfke ve çıkar çatışmalarında mı kaynaklanıyor yoksa ciddi bir müzik kültürü ile mi yazılmış..
- Türkiye'de müzik sektörü nereye gidiyor ?
- Nesiller değişiyor, zevkler, algılamalar değişiyor. Bun ancak müzik bilimcileri daha iyi yargılar diye düşünüyorum. Ama sadece Türkiye'deki değil tüm dünyadaki müzik sektörü bir bilinmeze doğru gidiyor. Gerek albüm ve gerekse dijital forum telif haklarında yaşanan durum veya kriz eskiden var olan büyük müzik pazarının erimesi müzik kalitesinde de düşüşe yol açıyor ve belirgin bir kriz var. Ama bununda geçici bir süreç olduğunu düşünüyorum.