Güncelleme Tarihi:
AVRUPA Birliği (AB) ortak bir karar alarak, biyometrik pasaportu olan Ukraynalılara Schengen ülkelerine vizesiz seyahat edebilme izni verdi.
Polonya başta olmak üzere diğer komşu ülkeler Ukrayna sınırında ‘özel kabul noktaları’ oluşturdu.
Kimlik kayıtlarını yaptıran Ukraynalılara ilk günden itibaren her türlü hizmet verilmeye başlandı.
Polonya, ülkeye gelen Ukraynalı çocuklara yuvaya gitme, okullarda ders görme ve yetişkinlere iş bulmaları halinde çalışma olacağı sundu.
Almanya da öyle.
Polonya, Romanya, Moldova ve Macaristan’a özel otomobilleriyle gidip, evlerinde barındırmak için Ukraynalıları getiren Almanlar oldu.
Berlin’deki tren istasyonunda kurulan özel çadırların önünde Ukrayna’dan trenle gelen sığınmacıları evlerine götürmek için sıraya girip saatlerce kuyrukta bekleyen Almanlar oldu.
Bazıları istismar etse de on binlerce Alman ve göçmen kökenli aile, hayatta kalabilmek için yerlerini, yurtlarını terk etmek zorunda kalan Ukraynalılara sahip çıktı.
Alman hükümeti ve eyalet hükümetleri, yerel yönetimler de öyle.
Çocuklara yuvalara ve okullara gitme olanağı sağlandı.
Yetişkinlerin Almanca öğrenmeleri için dil kursları düzenlenmeye başlandı.
Bazı meslek dalları dışında çalışmalarına izin verildi.
AYNI ALMANYA BAKIN NE YAPTI
Aynı Almanya, 1950’li yıllardan itibaren ‘Gastarbeiter’ (misafir işçi) olarak gelen Türklerin ve diğer göçmen kökenlilerin uyumu için yıllarca hiçbir girişimde bulunmadı.
Gece gündüz demeden maden ocaklarında, çelik döküm ve otomobil fabrikalarında, inşaatlarda çalışan insanların ve onların yanına sonradan gelen çocuklarının uyumu görmezden gelindi.
Ukraynalı sığınmacılara insanların kalplerini ve kapılarını açmaları gerçekten takdire şayandır.
Avrupalıların sergilediği bu dayanışma da gerçekten takdire şayandır.
Ancak sınır bölgelerinden tedirgin edici bazı haberler gelmektedir.
Uluslararası Af Örgütü’ne göre Polonya, Ukrayna ve Belarus sınırından girmek isteyen Afrikalıları, Afganları geri çevirmektedir.
Ukrayna’da öğrenim gören siyahileri ve onların tabiriyle ‘kara kafalıları!’ da ülkeye sokmamaktadır.
Pasaportsuz olsalar bile kapılarını Ukraynalı sığınmacılara sonuna kadar açan Macaristan da öyle.
İşte bu yaklaşımı anlamak da kabullenmek de mümkün değildir.
DEMİRDEN DUVARLAR ÖRÜLDÜ
Belli ki apaçık ‘beyaz tenli, sarı saçlı, mavi gözlü sığınmacılar’ ile ‘siyahi sığınmacılar’ arasında ayrımcılık yapılmaktadır.
Bu gelişmeler insanı ister istemez 2015 yılına geri götürmektedir.
Suriye’deki iç savaştan kaçarak hayatta kalabilmek için Avrupa’nın kapılarına dayanan çocuklu, kadınlı, erkekli Suriyeli sığınmacılara birçok Avrupa ülkesi kapılarını kapatmıştı.
Polonya ile Macaristan bunların başında geliyordu.
Geçen hafta sonu yapılan genel seçimleri yeniden kazanan Macaristan Başbakanı Viktor Orban, Suriyeli sığınmacıları ülkeye sokmamak için Sırbistan, Hırvatistan ve Slovenya sınırlarını dikenli tellerle çevirtip, ‘demirden duvarlar’ ördürtmüştü.
2015 yılında, Suriyeliler başta olmak üzere Orta Doğu’dan gelen sığınmacılara ‘geçmişi belirsiz insanlar, belki teröristler’ gözüyle bakan Bulgaristan’ın şimdiki Başbakanı Kiril Petkov, “Bunlar alıştığımız mülteciler değil. Bunlar Avrupalı insanlar. Bunlar zeki insanlar, eğitimli insanlar” diyerek Ukraynalı sığınmacılara kapılarını açmaktadır.
PEKİ YUNANİSTAN NE YAPTI?
Türkiye üzerinden kara ve deniz yoluyla Avrupa’ya ulaşmak için Suriyeli, Pakistanlı, Afgan sığınmacıları geri çeviren, hatta derme çatma teknelerle yola çıkan bazı sığınmacıların ölümünü göze alan Yunanistan da öyle.
Ama aynı Yunanistan, Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçmek isteyen sığınmacıları bugün bile ülkeye sokmamakta direnmektedir.
Suriye’deki iç savaştan hayatta kalabilmek için ailesiyle birlikte kaçıp, bindikleri teknenin batması sonucu cansız bedeni Bodrum sahiline vuran 3 yaşındaki Aylan bebeğin yürekleri dağlayan görüntüsü hâlâ unutulmamıştır.
2014 yılından beri Avrupa’ya sığınmak için Afrika’dan, Suriye’den ve daha başka ülkelerden yola çıkan 21 bin 500’den fazla insan Akdeniz’in azgın dalgalarında can vermiştir.
Evet...
Ukrayna’daki savaştan kaçan insanlara hepimiz sahip çıkmalıyız.
Ama ‘sarı saçlı, mavi gözlü, beyaz tenli’ ve ‘siyahi’, ‘kara kafalı’, Müslüman, Hıristiyan ayırımı yapmadan diğer sığınmacılara da...