Güncelleme Tarihi:
TABİİ CSU’lu politikacılar, SPD, FDP) ve Yeşiller’den oluşan koalisyon hükümetini yerden yere vurmayı da ihmal etmediler. Bu tutum yadırganmamalıdır.
Çünkü her ülkede olduğu gibi Almanya’da da ‘muhalefetin asıl işi’ iktidarı devralabilmek için hükümeti ve hükümet partilerini eleştirmektir.
Nitekim Augsburg’daki kurultaya ‘konuk konuşmacı’ olarak katılan ‘kardeş parti’ Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı ve muhafazakâr kanat CDU/CSU’nun başbakan adayı Friedrich Merz de Olaf Scholz başbakanlığındaki koalisyon hükümetine verdi, veriştirdi.
Hükümeti, Almanya’yı çıkmaza sürüklemekle suçladı.
CDU/CSU’nun yaratıcı politikasıyla ekonomik alanda yaşanan mucizeleri bu hükümetin yok ettiğini söyledi.
Yıllarca Avrupa Birliği’nin (AB) lokomotifi konumundaki Almanya’nın, bu hükümetin yanlış politikaları yüzünden Avrupa’da da dünyada prestij kaybına uğradığını söyledi.
Friedrich Merz de “SPD, FDP ve Yeşiller’in iktidarda kaldığı her gün Almanya için büyük bir kayıptır” diyerek, “Erken seçim kaçınılmaz” görüşünü vurguladı.
PEK MÜMKÜN DEĞİL
Almanya Federal Cumhuriyeti’nin 75 yıllık tarihinde, 1949-1969, 1982-1998, 2005-2021 yıllarında toplam 52 yıl iktidarda söz sahibi olan CDU/CSU’nun ‘erken seçim hayali’ hiç de yeni bir olgu değildir.
Federal Anayasa Mahkemesi’nin geçen yılın sonlarına doğru Scholz hükümetinin 2024 yılı bütçesinin anayasaya aykırı olduğu yönündeki kararı üzerine, CDU ve CSU’yla birlikte sağ popülist Almana için Alternatif (AfD) ile Sol Parti de “Bu böyle gitmez. Erken seçim şart” diye tutturdular.
İktidara göz diken CDU ile CSU, bunu daha sonraki aylarda da yineleyip durdu.
Kendilerinin “Erken seçim” demesiyle Almanya’da erken seçime gidilmesinin mümkün olmayacağını CDU lideri Friedrich Merz ve CSU’lu Bavyera Başbakanı Markus Söder gibi diğer tecrübeli politikacıların bilmemeleri mümkün değildir.
Her ne kadar çeşitli alanlarda sıkıntılar ve görüş ayrılıkları yaşansa da 8 Aralık 2021 tarihinden beri iktidarda olan SPD, Yeşiller ve FDP, ortaklığı sürdürdükleri müddetçe erken seçime gidilmesi mümkün değildir.
Çünkü Alman Anayasası’na göre Almanya’da erken seçim yolu ya muhalefetin yerine yeni bir başbakan seçilmesi için vereceği bir ‘yapıcı güvensizlik oylaması’ önergesi ya da başbakanın ‘güvenoyu’ istemesiyle açılır.
Ancak salt çoğunlukla ‘yapıcı güvensizlik oylaması’ ile yeni bir başbakan seçilmesi veya görev başındaki başbakanın güven oylamasını kaybetmesi halinde, Cumhurbaşkanı Federal Meclis’i feshederek erken seçim tarihini belirler.
Şu andaki 733 sandalyeli Federal Meclis’te SPD’li 207, Yeşiller’li 117 ve FDP’li 91 olmak üzere hükümet kanadının 415 milletvekili vardır.
Bu veriler ışığında, ‘yapıcı güvensizlik oylaması’ yapılsa bile, muhalefetin çoğunluğu elde etme şansı sıfırdır.
Hatta sıfırın çok altındadır.
Ortaklık devam ettiği sürece Şansölye Olaf Scholz’un kendiliğinden ‘güvenoyu’ talep etmesi için de bir neden yoktur.
Zaten şu anda erken seçime gidilse, hükümet partilerinin büyük ölçüde oy kaybı yaşayacağına kesin gözüyle bakıldığı için SPD’nin de FDP’nin de Yeşiller’in de koalisyonu terk ederek kendilerini ‘tamamen bitirme’ gibi bir hatayı göze alması beklenmemektedir.
Beklenmemelidir de...
ÜÇ KEZ ERKEN SEÇİME GİDİLDİ
Evet...
Almanya’da şimdiye kadar 3 kez erken seçime gidilmiştir.
SPD’nin ‘anıt adamı’ olarak tarihe geçen Willy Brandt’ın Doğu Politikası’na (Ostpolitik) kızan bazı SPD ve FDP milletvekillerinin CDU/CSU’ya geçmesi üzerine, 1972 yılında muhalefetin ‘yapıcı güvensizlik oylaması’ önergesi başarısız sonuçlandığı halde, dönemin Cumhurbaşkanı Gustav Heinemann, hükümete destek olmadığı gerekçesiyle Federal Meclis’i feshetti.
19 Kasım 1972’de yapılan seçimlerden SPD yüzde 45.8’le yine en güçlü parti olarak çıkarak Brandt, FDP ile ortaklığı sürdürdü.
FDP’nin 1982 yılında ‘cephe değiştirip’ CDU/CSU’yla ortaklık etme kararı üzerine sunulan ‘yapıcı güvensizlik önergesi’ ile Helmut Schmidt’in yerine CDU’lu Helmut Kohl başbakanlık koltuğuna oturdu.
Ve 6 Mart 1983’te yapılan seçimleri yüzde 48.8 oy alan CDU/CSU kazandı.
2005 yılında da SPD’li Başbakan Gerhard Schröder, partisinin oy kaybetmeye başlaması üzerine olası bir erken seçimden güçlenerek çıkma hedefiyle ‘güvenoyu’ istedi.
SPD’li parlamenterlerin de ‘anlaşmalı’ olarak verdikleri “Hayır” oylarıyla güven oylamasını kaybeden Schröder, 18 Eylül 2005’te yapılan genel seçimlerde yenilgiye uğrayıp koltuğunu CDU lideri Angela Merkel’e kaptırdı.
Ve Angela Merkel 16 yıl başbakanlık koltuğunda oturdu...