Güncelleme Tarihi:
Alman yol arkadaşıyla birlikte 'Trans Himalaya' adını verdiği 11 hafta süren heyecan dolu motosiklet turunda 28 bin 500 kilometre yol kateden Nuri, yer yer geçit vermeyen buz ve kar kaplı 4-5 bin metre yükseklikteki zorlu dağ yollarından geçti. İnişli çıkışlı ve bir o kadar da tehlikeli yollardan geçen motosiklet tutkunu Türk, dünyanın en kalabalık nüfusun yaşadığı ülkelerde ve karlı dağ yollarında yaşadığı macera dolu anlarını bizlerle paylaştı.
-Daha önce tek başınıza "Eşkıya 09" ile Asya Turu'nu yapmıştınız. Şimdi ise daha uzun bir tura çıktınız. Son yaptığınız tur hakkında biraz bilgi verir misiniz?
-On iki yıl önce motosiklet ehliyeti yaptıktan sonra 2005 yılında tek başıma 25 bin kilometrelik "Asya Turu"nu gerçekleştirdim. Bu tur bana doğada tek başına yaşamayı ve zor ve sert şartlarda ayakta durmayı öğretti. Bunun üzerine geçtiğimiz yıl ikisi Alman 6'sı Türk olmak üzere 8 kişilik bir grupla 8 bin 600 kilometrelik Fas turunu gerçekleştirdik. Ancak uzun süreden beri her motosiklet tutkununun hayali olan Kadmandu'ya, Himalaya dağlarında gezinti yapma fikri vardı. Bunun için uzun bir süre önce hazırlık yapmaya başladım. Yanıma bir arkadaş bulurum düşüncesiyle internet motosiklet sayfalarına ilan verdim. İlan sayesinde yakın bir köyde oturan Heinz-Willi Kreutz ile tanıştım. Willi, Sibirya'ya gitmiş. Altay dağlarında tur yapmış. Buluşup birbirimizin karakterini tanıdık. Daha sonra bu macera dolu ve bir o kadar da tehlikeli olan tur için yola çıkmaya karar verdikten sonra 2008 yılının Ocak ayından itibaren 'Trans Himalaya' adını verdiğim turun hazırlıklara başladık.
-11 hafta gibi uzun süren bir tura çıktınız, ailenizden ayrılırken zor oldu mu?
-Çocuğumuzdan, eşimizden ve dostlarımızdan ayrılmak bu kez bayağı zor geldi diyebilirim. Çünkü tehlikeli yollardan, teröristlerin cirit attığı, halk çatışmalarının olduğu yerlerden geçecektik. Gidip de dönmemek vardı.
-Ne gibi hazırlıklar yaptınız?
-İlk etapta geçeceğimiz ülkeler için alınması gereken geliş-gidiş vize işlemlerini hallettik. Özellikle İran için vize konusunda oldukça uğraştık. Ancak dönüş vizesini buradan alamadık. Daha sonra yol arkadaşım Willi'nin doktor olan kız arkadaşından dağ havasının çarpmasının belirtileri ve ne gibi önlemler alabileceğimiz konusunda bilgiler alarak, yanımızda götüreceğimiz ilaçları temin ettik. Gideceğimiz güzergahtaki ülkelere ait bir yıllık hava raporlarını inceledik. Aslında temmuzun ilk haftasında yola çıkmayı düşünüyorduk. Muson yağmurlarının bu dönemde başladığını öğrenince vazgeçtik. Muson yağmurlarında güçlük çekeceğimizi biliyorduk. Çünkü yağmurlar nedeniyle yüksek dağlardan gelen seller toprak kaymalarına neden oluyor, yolları alıp götürüyor. Bu yüzden hava raporu çok önemliydi. Turu iki hafta erteleyerek 30 Temmuz'da yola çıktık.
-Geçtiğiniz yollarda Alman vatandaşlarına da vize gerekiyor mu?
-Türkiye'den sonra aşağılardaki tüm ülkelerde Alman veya Avrupalı olmanız fark etmiyor. Herkesten vize isteniyor.
-Daha önceki yolculuğunuz için sponsor bulamamıştınız. Bu tur için sponsor buldunuz mu?
-Evet 8 firma yolculuğumuz için sponsor oldu. Ancak bunların büyük bir bölümü malzeme olarak destek verdi. Maddi olarak katkıları olmadı.
-Hangi ülkelerden geçtiniz?
-Düsseldorf'tan Alman Demir Yolları'nın sponsorluğuyla gece Villach'a kadar trenle gittik. Bir bakıma da benim için iyi oldu. Çünkü son güne kadar çalışmıştım. Normalinde gece yolcuk yapmadığımız için trende en azından hem bir gün dinlenme imkanım oldu, hemde zamandan tasarruf ettik. Ondan sonra Avusturya, Hırvatistan, Slovenya, Sırbistan, Bulgaristan, Türkiye, İran, Pakistan, Hindistan üzerinden Nepal'e kadar güzel ve heyecanlı bir yolculuk geçirdik.
-Yolda hiç kaza yaptınız mı veya motosikletiniz bozuldu mu?
-Çok şükür bir kaza yapmadık. Ancak benim 'Eşkıya 09' iki kez beni yolda bıraktı. Allah'tan ikisi de geliş ve dönüşte Türkiye'de ve İstanbul'da oldu. Burada motosikletimi tamir ettirip yola devam ettim. Bu gibi uzun ve zorlu turlarda motosikletinizin çok sağlam olması gerekiyor. Benim en büyük kabuslarımdan biri motorumun bozulup turun yarıda kalmasıydı. Ama 'Eşkıya 09' yolun geri kalan bölümünde hiç teklemeden beni üzerinde taşıdı.
-Yolculukta en çok neler sizi etkiledi?
-Zaman zaman yağmur ve kar altında, zaman zaman çamurlu, taşlı ve dere yatağı içindeki yollardan geçtik. Nüfus bakımından dünyanın en kalabalık ülkesi Hindistan'dan geçtik. Akıllara durgunluk veren bir nüfusun gerçekten bu kadar büyük olduğu gözlerinizle bizzat yaşadığınız ve büyük bir insan yığınının üzerine geldiği, toz ve duman içinde başkent Yeni Delhi'de hava kirliliğine yol açan araçların egzozundan çıkan gazın 'bu kadar da siyah egzoz gazı olur mu?' dedirtmesine tanık olduk. Öte yandan kutsal sayıldıkları için dokunulmazlığı olan ineklerin yollarda trafiği nasıl felç ettiklerini, fakir halkın çöplerin içinde nasıl yaşadıklarını, Pakistan'da insanların yol kenarında ellerindeki balyozlarla nasıl kaya parçalarını kırıp harçlık çıkardıklarına gözlerimizle gördük.
-Geceleri de yol aldınız mı?
-Hayır, prensip olarak ben geceleri kesinlikle yolculuk yapmıyorum. Yol arkadaşımla da aynı kararı aldık. En iyi yolculuk gündüz yapılanı. Özellikle bu gibi yerlerde ve tanımadığınız yollarda sizi hangi tehlikenin beklediğini bilmiyorsunuz. Bu yüzden gündüzleri daha emin yolculuk yapılıyor. Ayrıca bu turları gezip görmek için yapıyoruz. Gece karanlığında turun zaten tadı kalmıyor.
-Günde kaç saat ve kaç kilometre yol katettiniz?
-Günde ortalama on saat yolculuk yaptık. Bazı yerlerde 150-250 kilometre yol yaptığımız oldu. Yollar o kadar bozuk ve tehlikeli ki dağlık bölgelerde günde ortalama 30-60 kilometre arası anca yol yapabiliyorsunuz. Pakistan'da bazı yerlerde kum fırtınasına yakalandığımız oldu.
-Dağları çıkarken zorluk yaşadınız mı?
-Üç bin metreden sonra ince havayı hissediyorsunuz. Biz de, altımızdaki motor da hissetti. Motorun benzin yakışı bile değişti. Hindistan'da devamlı 4-5 bin metre rakımlı yerlerde dolaştık. Biraz hareket ettiğin zaman yoruluyorsunuz. 5 bin 600 metre yükseklikte oksijen azalmasından ötürü kalp atışlarınız daha da hızlanıyor. Nefes alış verişleriniz zorlanıyor. Müthiş bir su kaybı yaşanıyor. Dağların yüksek bölgelerinde çok sert bir iklim hüküm sürüyor. Dağ eteklerinde normal kara iklimi yaşanırken yüksekler hep karla kaplı ve soğuk. Vücudumuzun alışması için bazı yüksek bölgelerde birkaç gün kaldık. Yolda çadır otellerde kaldık. Geceleyin burada nefesimin kesildiğini hissettim. Resmen uykudan uyandım. Bir an ölüme yaklaştığımı hissettim. Vücut daha fazla oksijen istiyor. Ama alamıyorsunuz. Dışarıda kar yağıyor. Vücudun ihtiyacı olan eksik oksijeni dengelemek için ne yapacağını şaşıyorsun. Panik oluyorsun. Uyuyamıyorsun. Yol boyunca derelerin ve çamurların içinden geçtik. Düştük, çamura bulandık. Çamur banyosu yapmak artık normal hale geldi. Tırnaklı lastiklerimiz vardı, ama tutmuyordu. Bunları bekliyorduk. Ancak olayı bire bir yaşamak farklı oluyor. Dağdan yağmur yağmış, sel geliyor. Derelerden geçerken suyun derinliğini hesap etmek zorunda kalıyorsunuz. Ancak bir süre sonra suyun akışından derelerin derinliğini artık ezbere biliyorsunuz. Motorun arkasında 60-70 kilo yükle yola devam ediyorsunuz. Yollar taşlı ve motorun altı vuruyor. Motora bir şey olacak diye canımız yanıyor. Yavaş gidemiyorsun. Ancak başka çaren olmadığı için devam ediyorsun.
-İran'da yollar nasıldı?
-İran çok güvenli. Trafik ve yollar düzgün. Ancak Pakistan sınırına doğru sorunlu bölgeler de var. Biz bu bölgelerden geçmek zorunda kaldık. Örneğin Bam kentinden kaçakçılar nedeniyle, turistlerin güvenliğini sağlamak için Pakistan sınırına kadar 400 kilometrelik yolu eskortlar eşliğinde gittik. Her 40-50 kilometrede bir başka askerler devraldı. Devamlı olarak önümüzden giden silahlı askerleri takip ettik. İran'ın sınır kapısından Pakistan'a geçtik.
-Pakistan'da silahlı çatışmaların yaşandığı bölgeler var, korkmadınız mı?
-Çekinmedik değil. Alman dışişlerinden de buralardan geçilmemesi uyarısını aldık. Ancak bunlara rağmen Pakistan'ın dört eyaletinden birisi olan Belüçistan'ın başkenti Kuvetta'ya kadar 650 kilometre uzunluğunda, şiddet olaylarının yaşandığı, silahlı çatışmaların olduğu, turistlerin kaçırılıp soyulduğu bu yerden geçtik. Sıkı bir asker bolluğu vardı. Gergin bir ortam yaşanıyordu. Gizlice takip ediliyorduk. Taşlı yollar, 40 derecelik çöl iklimi altında yolumuza devam ettik. Yolda kum fırtınasına yakalandık. Daha sonra Kuvetta'da iki gün kalıp İran için dönüş vizesini buradaki İran Konsolosluğu'ndan aldık. Daha sonra Pakistan'daki Karakurum dağlarına doğru yolumuza devam ettik. Çin sınırına yakın olan buralarda birden 4 bin 765 metrelik bir yüksekliğe tırmanıyorsunuz. Hayalimizdeki maceraya başlarken, güzel dağların muhteşem yapısını görmeye başladık. Dünyada tek olan Hindikuş, Karakurum ve Himalaya sıradağlarının birleştiği yere geldik. Karakurum'un sonunda 4 bin 900 metre yükseklikteki Khunjerab Geçidi'ne ulaştık. Koruma altında bulunan yerleri dolaştık. Burada kara yakalandık. 850 kilometrelik yolu çıkıp tekrar indik.
-Hindistan'da durum nasıldı?
-Pakistan-Hindistan sınırında iki metre boyunda, iri yarı askerlerin beklediği Lahor sınır kapısından Kuzey Hindistan'a girdik. Ülkede müthiş bir hava kirlenmesi var. Hindistan'da yol boyunca hiç çöp tenekesi görmedik. Her taraf çöp yığını. Rüzgar uçuruyor, yağmur yıkıyor. Geri kalan çöpleri ise yakıyorlar. İnsanlar toz duman ve çöplerin içinde yaşıyor. İnekler istediği yerde oturuyor, pisliğini yapıyor, geviş getiriyor. Kimse bu hayvanları yerinden kaldırmıyor. Onlar bile araçların gürültüsüne öyle alışmışlar ki dünya umurlarında değil. Hindistan, Pakistan ve Nepal'de trafik çok tehlikeli. Kuzey Hindistan'da Buda'nın, Hinduların yaşadığı yerleri dolaştık. Vücudumuzun yüksekliğe alışması için iki gün bu bölgede kaldık. Daha sonra araçla geçilen dünyanın en yüksek geçidi unvanına sahip olan 5 bin 600 metre yükseklikteki Khardunk La'ya devam ettik. Oksijen azlığına vücudun alışması için bir hafta boyunca yukarılara gidip geldik. Böylece yükseklik hastalığı yaşamadık. Ama 5 bin 100 metreden sonra benim motorun benzini yakmasında sorun yaşadım. Anc