Güncelleme Tarihi:
Merkel, Helmut Kohl ve Konrad Adenauer’den sonra “Almanya’da en uzun süre başbakanlık yapan politikacı” oldu şimdiden.
Aslında bunu hem kendi partisinden hem de muhalefetten çoğu kimse beklemiyordu.
Politika bilimcileri de öyle.
“Merkel’i yerler” diyenler çoğunluktaydı.
Ama tam 10 yılını doldurduğu halde Merkel hala koltuğunda sapasağlam oturuyor.
* * *
18 Mart 1990’da eski Doğu Almanya’da yapılan ilk özgür seçimlerde başbakanlık koltuğuna oturan Lothar de Maiziere, Angela Merkel’i Hükümet Sözcü Yardımcısı görevine getirdi.
İşte o günlerde televizyon ekranlarında gördüm ilk kez Merkel’i.
* * *
Schaeuble’nin önerisiyle Angela Merkel, delegeler tarafından CDU Genel Sekreteri seçildi.
1999 yılında CDU’da bağış skandalı ortaya çıktı.
CDU’nun eski Genel Başkanı ve Almanya’nın eski Başbakanı Helmut kohl, “Kendilerine şeref sözü verdim” diyerek bağışta bulunanların isimlerini açıklamamakta direndi.
İşte bunun üzerine Merkel, Frankfurter Allgemeine Gazetesi’nde (FAZ) yayınlanan bir yazısıyla Kohl’e isyan bayrağını açtı.
Merkel o yazısında “Parti yürümesini öğrenmeli, gelecekte de kendisini eski savaşçı olarak olarak niteleyen Helmut Kohl gibiler olmadan da, politik rakiplerine karşı mücadele etme güvenine sahip olmalı. Reşit olup da evden ayrılanlar gibi, parti kendi yolunda yürümeli, kendi ayakları üzerinde durmalı” diyerek Kohl’ü birden devre dışı bırakıverdi.
Kohl’le ilgili tartışmalar devam ederken Schaeuble’nin de adı bağış skandalına karıştı.
Schaeuble, 16 Şubat 2000’de istifa edip görevi bıraktı.
* * *
10 Nisan 2000’de yapılan kurultayda Angela Merkel, CDU Genel Başkanı seçildi.
Parti içindeki erkek rakipler zaman zaman ön plana çıkma girişiminde bulundular.
O dönemin CDU’lu Hessen Eyalet Başbakanı Roland Koch, Saarland Eyalet Başbakanı Peter Müller, CDU/CSU Federal Meclis Grup Başkanı Friedrich Mertz gibi isimler zaman zaman Merkel’e kafa tutular.
Ama Merkel yılmadı.
Potansiyel rakiplerin hepsini birer birer devre dışı bıraktı.
18 Eylül 2005 tarihinde yapılan genel seçimlerden CDU/CSU yüzde 35.2’yle en güçlü kanat olarak çıkınca Merkel’e iktidar yolu açıldı.
Hem de dönemin SPD’li Başbakanı Gerhard Schröder seçim akşamı, “Gerçekten benim partimin bu durumda Bayan Merkel’in ‘Ben Başbakan olmak istiyorum’ önerisine destek vereceğine, uzlaşacağına inanıyor musunuz?” demesine rağmen, 22 Kasım 2005 tarihinde, yani bundan tam 10 yıl önce Angela Merkel, başbakanlık koltuğuna oturdu.
Evet, Merkel, Birleşik Almanya’nın Doğulu ilk Başbakanı oldu.
* * *
Angela Merkel’i Bonn’da bazı etkinliklerde izlemiştim.
Genel Başkan olduktan sonra Berlin’de uzun bir söyleşi yaptım.
Başbakan olduktan sonra hem makamında hem de farklı yerlerde bir araya gelip söyleşi yapma ve konuşma imkanı buldum.
Türkiye’ye yaptığı resmi ziyaretlere katıldım.
Özel uçağında Ankara yolunda da bir söyleşi yaptım.
* * *
CDU’nun lideri Angela Merkel de, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine kendisinden önceki Genel Başkan Kohl gibi hiç sıcak bakmadı.
Hatta tam üyelik yerine “Türkiye’ye imtiyazlı ortaklık verilmesi “ önerisini gündeme getirdi.
Ancak Başbakan olduktan sonra tutum değiştirmek zorunda kaldı ve “Türkiye ile müzakereler ucu açık sürdürülecektir” diyerek tam üyelik kapısını kapatmadı.
Ama imtiyazlı ortaklık söylemini de aklından hiç çıkarmadı.
2009 yılında yaptığımız bir söyleşide Merkel’e, Türk hükümetinin ‘Kürt açılımı’ ve Ermenistan ile diplomatik ilişkilerin başlatılması kararını nasıl bulduğunu sormuştum.
* * *
CDU ile CSU yıllarca “Almanya bir göç ülkesi değildir” tezinde ısrar ettiği halde, Merkel başbakan olunca bu alanda da tutum değiştirdi.
Almanya Federal Cumhuriyeti’nin tarihinde ilk kez başbakanlık düzeyinde Uyum Zirvesi’ni hayata geçirdi.
Tabii “Uyum Zirvesi’nde şu ana kadar neler elde ettiniz? Bundan sonra ne yapılması gerekiyor?” diye de sormuştum.
Merkel, “Ben bilinçli olarak ilk başbakan olarak uyum konusunu bir görev olarak gördüm ve başbakanlığın görev alanına aldım. Bu aynı zamanda bizim uyum konusunu tüm bakanlıklar ve eyaletlerin sorumluluk alanına giren bir görev olarak gördüğümüz anlamına da geliyor. Başbakan olarak bunun tamamen arkasındayım. Çok önem taşıdığı için bunun sürdürülmesini istiyorum. Şayet eyalet başbakanları, anakent belediye başkanları bu zirveye katılmasaydı, şu anda elde ettiğimiz başarılara ulaşmamız mümkün olmazdı. Önemli bir yol kat ettiğimize inanıyorum ama daha hedefimizden uzağız. Önümüzdeki yıllarda yapmamız gereken daha çok şey var. Onları da da başarmalıyız. Tam uyumun gerçekten gerçekleşmesi için toplumun çeşitli kesimlerinin desteğini aldık” demişti.
* * *
Merkel, “Geçen yıl yapılan bir araştırma Türklerin uyumsuz olduğu şeklinde yansıtıldı. Siz ülkenin her tarafını gezip dolaşıyorsunuz. Siz de böyle bir intiba edindiniz mi?” soruma da şu yanıtı vermişti:
“Hayır, gerçekten ben böyle bir intiba edinmedim. Bizim toplumumuz, yıllarca bu konuyu küçümsedi ve insanlar belki bir yerde yalnız da bırakıldı. Öte yandan, birçok Türk kökenli insan da dışa açılmayıp kendi kabuğuna çekildi. Tabii bizim arzu ettiğimiz bu değildi. Bugün çok sayıda genç Türk kadını ve erkeği işletmeci olarak hem istihdam hem de meslek eğitimi yeri yaratmaktalar. Türkler ve Türk kökenli insanlar bizim kültürümüzü zenginleştiriyorlar. Tabii doğal olarak memnun olamayacağımız örnekler de var. Örneğin yeterli derecede Almanca öğrenmedikleri için eğitim kurumlarına giremeyen ve meslek hayatına atılamayanlar var. Bu durumdan memnuniyet duyamayız. İki tarafın da çıkarı için bu alanda daha fazla çaba göstermeliyiz.”
* * *
“Almanya’da İslam’a yaklaşımla ilgili ne gibi gelişmeler yaşanmakta?” soruma da “Federal İçişleri Bakanı Wolfgang Schaeuble (şu anda Federal Maliye Bakanı) Alman İslam Konferansı’nı hayata geçirerek İslamla diyaloğu gündemimize soktu. Birlikte yaşam açısından bizim İslam’ı daha iyi tanımamız, karşılıklı olarak birbirimiz ve birbirimizin dinleri, dini görüşleri hakkında daha iyi bilgi sahibi olmamız önemlidir. Bu arada sorunlar varsa onlar da açık bir biçimde konuluşmalı, tartışılmalı. Başlatılan İslam’la diyalog gelecek yasama döneminde de sürdürülmelidir” yanıtını vermişti.
* * *
Merkel, “Partinizde hala politik alanda sorumluluk taşıyan Türk kökenli sayısı çok düşük. Federal Meclis milletvekili adayı bile yok. CDU’nun Genel Başkanı olarak bu alanda olumlu gelişmeler yaşanması için bir şeyler yapmak istemez misiniz?” sorumu da şöyle yanıtlamıştı: “Evet, CDU’lu henüz Türk kökenli aday sayısı çok değil. Birkaç çok iyi örnek adayımız var. Örneğin Hamburg’da. Aygül Özkan isimli genç bir kadın, Hamburg’da Ekonomi Komisyonu’nun başkanlığını yapmaktadır. (Sonradan Aygül Özkan Aşağı Saksonya Eyaleti Sosyal İşler ve Uyum Bakanı oldu).
Biz gerçekten bizimle birlikte çalışacak ve politik angajman gösterecek daha fazla Türk kökenli insan istiyoruz. Mümkün olan en kısa sürede, benim partimden de, Türk kökenli bir Federal Meclis milletvekilinin olması çok iyi olurdu (Son genel seçimlerde Cemile Giousouf) milletvekili oldu. Bunun için daha fazla çaba göstermek istiyoruz.”