Ahmet KÜLAHÇI / Fotoğraf: AA
Oluşturulma Tarihi: Mart 13, 2019 10:18
Almanya Başbakanı Angela Merkel, içten gelen tepkilerin artması üzerine 2000 yılından beri sürdürdüğü Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin (CDU) genel başkanlığını geçen yıl aralık ayında bıraktı. Daha doğrusu bırakmak zorunda kaldı. Ancak başbakanlık görevini, 2021 yılında bitecek bu yasama döneminin sonuna kadar sürdüreceğini de ilan etti.
EVET, daha ‘normal yasama döneminin’ bitmesine 2.5 yılı aşkın bir süre olduğu halde, Almanya’da bir yandan Sosyal Demokrat Parti (
SPD),
CDU ve “kardeş parti’ Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi’yle (CSU) oluşturduğu büyük koalisyonu ‘bitirme’ planları yaparken, diğer yandan da Merkel’e “Başbakanlığı bırak”, “Görevi devret” baskıları artmaya başladı.
CDU’nun içinde “katı muhafazakarların” oluşturduğu “Değerler Birliği”, ilk kez çok açık bir biçimde Merkel’e isyan bayrağı açtı.
Değerler Birliği Başkanı Alexander Mitsch, Başbakan Merkel’e, “Zaman kaybetmeden görevi CDU’nun yeni Genel Başkanı Annegret Kramp-Karrenbauer’e devret” çağrısında bulundu.
Mitsch, aynı zamanda SPD’nin bu yıl sonbaharda eski Doğu Almanya sınırları içinde oluşturulan yeni eyaletlerde yapılacak Eyalet Parlamentosu seçimlerinden sonra büyük koalisyonu zaten terk etmesine kesin gözüyle baktığını da söyledi.
Aslında bu yaklaşım hiç de yeni bir olgu değildir.
Son dönemlerde sistematik olarak büyük ölçüde oy kaybına uğrayan SPD’nin ortaklığı bitirme planları yaptığı zaten bilinmektedir.
Bunu telaffuz eden, hatta zaman zaman açık bir biçimde talep eden SPD’li politikacılar bile vardır.
Daha CDU içinden Merkel’e “Görevi devret” baskısı başlamadan, SPD’den “Merkel başbakanlığı bırakırsa, koalisyon sözleşmesi geçerliliğini kaybeder. Biz de koalisyonu terk ederiz” sesleri yükselmeye başladı bile.
Böyle bir durumda erken seçimin kaçınılmaz olacağı sesleri de.
SPD’li bazı politikacılar, “Merkel görevi bırakırsa SPD, Annegret Kramp-Karrenbauer’i başbakan seçmez” diye açıklamalarda bulundular.
CDU lideri Kramp-Karrenbauer, bu tartışmaları bitirmek için, “Bizim bir başbakanımız var. En tepede biri olarak ben
Angela Merkel’in Başbakan olarak kalmasını istiyorum” açıklamasında bulundu.
Hiç şüphesiz hem CDU’da hem de ‘kardeş parti’ CSU’da böyle düşünen başka politikacılar da vardır.
Ama politikada bugün söylenen bazı şeylerin ertesi gün unutuluverdiği de bir gerçektir.
Bu olgu da hiçbir zaman gözardı edilmemelidir.
*
Federal Almanya Cumhuriyeti’nin tarihine bakıyorum.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 23 Mayıs 1949 tarihinde Anayasa’nın kabulüyle resmen kurulan Federal Almanya’nın ilk Başbakanı Konrad Adenauer, parti içinden “Yeter artık” diye gelen yoğun tepkilere dayanamayıp, yasama döneminin bitmesine 2 yıldan fazla bir süre olduğu halde, 73 yaşında oturduğu başbakanlık koktuğunu 88 yaşındayken 16 Ekim 1963’te istifa edip bırakmıştı.
Yerine geçen Ludwig Erhard da aynı kaderi paylaştı.
Federal Ekonomi Bakanlığı döneminde ‘Alman mucizesi’ olarak bilinen ekonomik gelişmenin mimarı olarak tarihe geçen Ludwig Erhard, Adenauer’in yerine geçtikten 3 yıl sonra daha yasama dönemi bitmeden küçük ortak Hür Demokrat Parti (FDP), CDU/CSU ile koalisyonunu terk edince ve kendi kanadından gelen tepkiler artınca, 1 Aralık 1966’da istifa etmek zorunda kaldı.
Almanya’nın 4’üncü ve SPD’li ilk başbakanı olan Willy Brandt da aynı kaderi paylaştı.
1969 yılında başbakan seçilen ve hayata geçirdiği ‘Ostpolitik’ sayesinde Doğu Blok ülkeleriyle ilişkileri geliştirip yıllar sonra duvarların yıkılıp iki Almanya’nın birleşmesinin yolunu 1970’li yılların başında açan Willy Brandt, eski Doğu Almanya Gizli
Haber Alma Teşkilatı’nın (Stasi) kurbanı oldu.
Özel Kalem Müdürü Günter Guillaume’un Doğu Almanya adına casusluk yaptığı ortaya çıkınca, Willy Brandt koltuğunu terk etmek zorunda kaldı.
‘Ostpolitik’ uygulamasıyla Nobel Barış Ödülü alan ve SPD’nin ‘anıt adamı’ olarak nitelenen Willy Brandt, yasama dönemi bitmeden 7 Mayıs 1974 tarihinde istifa etti.
Evet, Alman Anayasası’nda başbakanın istifasıyla veya görevi devretmesiyle ilgili bir madde yoktur.
Ama başbakanın istifa etmesi de Federal Meclis’teki milletvekillerinin çoğunluk oylarıyla seçilecek birine görevi devretmesi de mümkündür.
Avrupa zor bir dönemden geçmektedir.
Dünya politikasında da sarsıntılar yaşanmaktadır.
İşte bu yüzden, dünya politikasında saygın bir yeri olan Almanya Başbakanı Angela Merkel’in nasıl bir tutum sergileyeceği merakla beklenmektedir.