Güncelleme Tarihi:
BÜTÜN KRİZLERİ ATLATTI
Sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) adına konuşan Meclis Grubu Eş Başkanı Alice Weidel her zaman olduğu gibi verip veriştirdi.
26 Eylül’de yapılacak genel seçimlerden sonra koltuğuna oturmayı uman CDU Genel Başkanı Armin Laschet de, Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) başbakan adayı Olaf Scholz da, Yeşiller’in başbakan adayı Annalena Baerbock da Başbakan Merkel’e Almanya’nın kalkınmasına ve Avrupa’nın bütünlüğünü korumasına katkısından dolayı teşekkür ettiler.
Hür Demokrat Parti (FDP) Genel Başkanı Christian Lindner de öyle.
Angela Merkel bu övgüleri ve teşekkürleri hak eden bir politikacıdır.
Merkel, ilk ciddi sınavını 2008 yılındaki mali kriz döneminde verdi.
Dünya genelinde yaşanan mali kriz nedeniyle Almanya’da da borsalar çöktü, para piyasaları allak bullak oldu.
Bu yetmiyormuş gibi 2010 yılındaki ‘euro krizi’ nedeniyle başta Yunanistan olmak üzere bazı AB ülkelerinde ciddi sıkıntılar yaşandı.
Merkel, “Bu krizden güçlenerek çıkacağız” diyerek kararlı bir politika izledi ve Yunanistan ile mali krizden en çok etkilenen AB ülkelerine kredi verilmesi için ağırlığını koydu.
Yani AB’nin bir ‘medeniyet ve dayanışma projesi’ olduğunu gösterdi.
Euro bölgesinin dağılmasının engellemesini, ortak para birimi ‘euro’nun korunmasını ve Almanya’nın bu krizden güçlenerek çıkmasını sağladı.
Ama daha mali kriz biter bitmez, 11 Mart 2011’de Japonya’da deprem sonrası yaşanan tsunami nedeniyle Fukuşima Nükleer Santrali’nden atmosfere radyoaktif madde sızdı.
Bunun üzerine Merkel hükümeti aylarca süren tartışmalardan sonra Almanya’da faaliyet gösteren 17 nükleer santralin kademeli olarak 2022 yılı sonuna kadar kapatılmasına karar verdi.
Ülkede tüketilen enerjinin yüzde 25’inden fazlasını karşılayan nükleer santrallerin kapatılmasıyla doğacak boşluğun doldurulması için ‘güneş fakiri’ Almanya’nın çeşitli kesimlerinde güneş enerji santralleri ile rüzgâr enerji santralleri devreye sokuldu.
Kendi partisinden bile karşı çıkanlar olduğu halde Başbakan Merkel, kararında ısrar etti ve ‘enerji krizini’ de aşmayı başardı.
ALMANYA’NIN KAPILARINI AÇTI
‘Hayatının krizini’ ise 2015 yılında yaşadı.
Birçok AB ülkesi sığınmacılara sınırlarını ve kapılarını tamamen kapatırken, Angela Merkel, “Wir schaffen das” (Üstesinden geliriz, beceririz) diyerek çoğu Suriyeli yüz binlerce sığınmacıya Almanya’nın kapılarını açtı.
Sıkıntılı günler, aylar yaşadı ama bu krizi de atlattı.
Ve içten gelen eleştirilere kulak asmayıp AB’nin onurunu da kurtardı.
Muhafazakâr bir politikacı olduğu halde ‘eşcinsel evliliğe’ izin Merkel döneminde çıktı.
Mecburi askerlik hizmetine son verilmesi de öyle.
*
Ben, Angela Merkel’i 1990 yılında tarihe karışan ve eski Doğu Almanya olarak bilinen Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde Lothar de Maiziere başbakanlığında seçimle gelen ilk koalisyon hükümeti döneminde Hükümet Sözcü Yardımcısı olarak görev aldığında tanıdım.
İki Almanya 3 Ekim 1990’da resmen birleştikten sonra dönemin Başbakanı Helmut Kohl tarafından önce Federal Gençlik, Aile, Kadınlar Bakanı, sonra da Federal Çevre, Doğa Korunması ve Reaktör Güvenliği Bakanı olarak görevlendirildiğinde Bonn’daki basın toplantılarında izledim.
2000 yılında CDU Genel Başkanı seçildikten sonra başkent Berlin’de uzun bir söyleşi yaptım.
2005 yılında başbakan olduktan sonra da birkaç kez söyleşi yaptım.
Kendisinin hayata geçirdiği ‘Uyum Zirvesi’ne Hürriyet adına yıllarca katıldım.
Türkiye’ye yaptığı resmi ziyaretlerin ikisinde özel uçağında başka meslektaşlarla birlikte kendisine eşlik ettim.
‘Almanya’nın ilk kadın başbakanı’ olarak yaklaşık 16 yıl önce tarihe geçmeyi garantileyen Angela Merkel, veda turlarını önümüzdeki aylarda da sürdürecek.
Almanya’nın yeni başbakanının seçilmesi uzarsa, belki Helmut Kohl’ün rekorunu da kıracak.