Oluşturulma Tarihi: Ağustos 03, 2015 11:29
Almanya’da genel seçimlere daha iki yılı aşkın bir süre var.Henüz tarih belirlenmedi.Ama muhtemelen 2017 yılı Eylül ayında yapılacak.
Her ne kadar parti liderleri, “Başbakan adayının ilanı için henüz çok erken” deseler de, köklü partilerde başbakan adayı hesapları şimdiden alevlenmeye başladı.
2013 yılında yapılan genel seçimler öncesi “Başbakan Angela Merkel, Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri’nin (CDU/CSU) seçimlerden yine en güçlü parti olarak çıkıp başbakanlık koltuğunu koruması halinde, yasama döneminin yarısına doğru istifa edip, yerine gelecek yeni başbakana 2017 yılında yapılacak genel seçimler
e hazırlanma imkanı verecek” söylemlerine tanık olduk.
Ancak bu sadece söylemde kaldı.
Çünkü aynı zamanda CDU Genel Başkanı olan Angela Merkel, yeniden başbakan adayı olma kararını verdiğinde, “Seçimleri kazanıp başbakanlık koltuğumu korursam, yasama dönemi sonuna kadar görevde kalırım” diye kestirip attı.
* * *
İşte bugünlerde yine benzer söylemler ortalıkta dolaşmaya başladı.
Güya, “Angela Merkel, gelecek genel seçimlere yine CDU/CSU’nun başbakan adayı olarak katılacak. Koltuğunu koruması durumunda, yasama dönemi bitmeden görevi aynı kanattan başka bir politikaya devredecek.”
Acaba?...
Son dönemlerde yapılan kamuoyu yoklamaları, CDU/CSU’nun seçimlerden yine en güçlü parti olarak çıkacağını göstermekte.
Ancak Angela Merkel’in yeniden başbakan adayı olması durumunda muhafazakar kanat olarak bilinen CDU/CSU’nun oylarını artıracağından da hareket edilmekte.
Yani bir yerde seçmen, muhafazakar kanada Başbakan Angela Merkel için oy verecek.
Zaten Merkel’in “Başbakan adaylığına” hem genel başkanlığını yaptığı CDU’dan hem de kardeş parti CSU’dan tam destek var.
CSU Genel Başkanı ve Bavyera Eyalet Başbakanı Horst Seehofer, çok açık bir biçimde, “Merkel Başbakan adayı olursa seçimleri rahat kazanırız” diyor.
Aslında pek de haksız değil.
Çünkü
Almanya’da halkın yüzde 70’e yakın Merkel’in politikasından memnun.
Ayrıca, muhafazakar kanada bakıldığında Angela Merkel’e kafa tutacak bir rakip de gözükmüyor.
Zaten yok da.
* * *
Çünkü Angela Merkel, olası rakipleri birer birer politik sahnelerden uzaklaştırdı.
Bir dönemler kendisine kafa tutan CDU/CSU Federal Meclis Grup Başkanı Friedrich Merz’in işini 2000’li yılların başında bitirdi.
Aynı dönemdeki rakiplerinden Hessen Eyalet Başbakanı Roland Koch’u politik sahnelerden uzaklaştırdı.
Saarland Eyalet Başbakanı Peter Müller’i de.
Bir zamanlar yerine gelebileceğinden hareket edilen dönemin Aşağı Saksonya Eyalet Başbakanı Christian Wulff’u 2010 yılında cumhurbaşkanlığı koltuğuna taşıdı.
Böylece en güçlü rakibini ödüllendirerek parti politikasından uzaklaştırdı.
Veliaht gözüyle bakılan dönemin Federal Çevre, Doğa Korunması, İnşaat ve Reaktör Güvenliği Bakanı Norbert Röttgen’i de 2012 yılında başbakan adayı olarak katıldığı Kuzey Ren Vestfalya (NRW) Eyalet Parlamentosu seçimlerini kaybettikten birkaç gün sonra bir çırpıda siliverdi.
İşte bu akıllı manevraları sayesinde muhafazakar kanatta Angela Merkel, tek adam, tek kadın konumuna yükselmeyi ve yerini korumayı başardı.
* * *
Evet, Angela Merkel, Almanya’da hep ilklerin kadını oldu.
51 yaşında başbakanlık koltuğunu oturup Almanya’nın en genç başbakanı oldu.
Almanya’nın ilk kadın başbakanı oldu.
Federal Almanya Cumhuriyeti’nin ‘Doğulu’ ilk başbakanı oldu.
Hükümet ortağı Sosyal Demokrat Parti’de (SPD) “Gelecek seçimlerde başbakan adayı gösterelim mi?” tartışmalarına bakıldığında, çok açık bir biçimde, Merkel’in dışarıda da rakibi olmadığı görülmektedir.
Böyle olunca da insanın aklına, “Acaba 22 Kasım 2005 tarihinden beri başbakanlık koltuğunda oturan Angela Merkel, Almanya’nın 16 yılı aşkın süre başbakanlığını yapan Helmut Kohl’ün rekorunu mu kırmak istiyor?” sorusu da geliyor.
Neden olmasın?