Güncelleme Tarihi:
SIĞINMACI POLİTİKASINA ATEŞ PÜSKÜRDÜ
Merkel’in sayesinde Almanya’nın bu zor dönemlerin üstesinden gelindiğinin altını çizdi.
Başbakan Merkel’in her zaman Bavyera’nın yanında olduğunu vurgularken, “Ben sana teşekkür etmek istiyorum. Bizim en zor krizleri yara almadan atlatmamızı sağladın” dedi.
Ama bu her zaman böyle değildi.
Daha önceki dönemlerde biz Söder’in başka türlü yaklaşımlarına da tanık olduk.
Söder, ‘Wir schaffen das’ (Beceririz, başarırız, üstesinden geliriz) diyerek Almanya’nın kapılarını 2015 yılında sığınmacılara sonuna kadar açan Merkel’e o günlerde ateş püskürmüştü.
Merkel’in bu kararını ‘köklü bir hata’ olarak nitelemişti.
O zamanlar Bavyera Maliye Bakanı olan Söder, Merkel’in bu tutumunun Almanya’da sosyal sisteme ‘sığınmacı turizmi’ni artıracağını söylemişti.
Merkel’e CDU’yu ‘sola kaydırarak’, sağ popülist Almanya için Alternatif’i (AfD) güçlendirme suçlamasında bile bulunmuştu.
Hatta daha da ileri giderek, CDU ile CSU’nun 1976 yılından beri ilk kez birbirinden bu denli uzaklaştığına dikkat çekerek, 2017 yılında yapılacak genel seçimlere ‘Birlik Partileri’ olarak bilinen CDU ile CSU’nun birlikte deği, ayrı ayrı girebileceklerini bile ima etmişti.
Evet...
Almanya’da CDU ile CSU arasında ‘yazılı olmayan bir sözleşme’ vardır.
CSU yalnız Bavyera eyaletinde teşkilatmıştır.
CDU da Bavyera dışındaki tüm eyaletlerde.
‘BİZ DE BAVYERA’DA TEŞKİLATLANACAĞIZ’
Ama 1976 yılındaki genel seçimlerde CDU/CSU’nun başbakan adayı Helmut Kohl, toplam oyların yüzde 48.6’sını aldığı halde, SPD ile FDP ortaklığı sürdürme kararı alınca Helmut Schmidt başbakanlık koktuğunu korudu.
Ancak CDU lideri Helmut Kohl’le bir türlü geçinemeyen CSU Genel Başkanı Franz Josef Strauss, seçimlerden sonra CDU ile iş birliğini bitireceklerini ve ülke genelinde kendi teşkilatlarını oluşturarak bir sonraki genel seçimlere ‘tek parti’ olarak gireceklerini ilan etti.
Tabii Helmut Kohl de “Biz de Bavyera’da teşkilatlanacağız” diye çıkış yapınca, CSU kısa bir süre sonra ‘ayrılma’ kararını geri aldı.
1980 yılında yapılan genel seçimlerde CDU/CSU Franz Josef Strauss’u başbakan adayı gösterdi.
CDU/CSU seçimlerden yüzde 44.5’le ‘en güçlü kanat’ olarak çıktığı halde, FDP “SPD’yle devam” deyince Schmidt göreve devam etti.
Aynı sıkıntıyı 2002 yılında CDU Genel Başkanı olan Angela Merkel de yaşadı.
Merkel, SPD’li Başbakan Gerhard Schröder’e karşı aday olmayı planlarken, CSU Genel Başkanı ve Bavyera Eyalet Başbakanı Edmund Stoiber “Ben aday olacağım” diye tutturdu.
‘Küçük kardeşi’ kızdırmamak için Merkel başbakan adalığından feragat etti.
22 Eylül 2002 tarihinde yapılan genel seçimlerde SPD de CDU/CSU da yüzde 38.5, Yeşiller yüzde 8.6, FDP yüzde 7.4 oy aldı.
CDU/CSU’dan sadece 6 bin fazla oy alan SPD’li Schröder, Yeşillerle ortaklığı devam ettirirken, CSU ikinci kez hayal kırıklığına uğradı.
Merkel muhtemelen bu duruma içten içe sevindi.
‘4 MİLYONDAN FAZLA MÜSLÜMAN...’
Ama 2005 yılında başbakanlık koltuğuna oturduktan sonra da Angela Merkel, ‘kardeş parti’ CSU ile sıkıntılar yaşadı.
Özellikle de kendi kabinesinde Federal İçişleri ve Yurt Bakanı olarak görev verdiği CSU Genel Başkanı Horst Seehofer’le.
Özellikle de sığınmacı ve İslam konularında.
Seehofer “İslam Almanya’ya ait değildir” derken, Başbakan Merkel, Almanya’da 4 milyondan fazla Müslüman yaşadığını hatırlatarak “Bu Müslümanlar da, dinleri de yani İslam da Almanya’ya aittir” görüşünde ısrar etti.
Yani Bavyera’dan liyakat nişanı alan Angela Merkel, ‘Bavyeralı kardeşlerden’ çok çekti.