Güncelleme Tarihi:
Birkaç gün sonra Türkiye’nin buna tepki olarak Almanya’nın Türkiye’deki Büyükelçisi Martin Erdmann’ı Dışişleri Bakanlığı’na çağırdığı ve Ankara’nın rahatsızlığını ilettiği ortaya çıktı. Hatta Türk tarafının bu görüntülerin internetten silinmesini talep ettiği bile ileri sürüldü.
İşte o günlerde Türkiye’nin Almanya’da basın ve sanat özgürlüğüne müdahale girişiminde bulunduğu tartışmaları başladı.
Tabii Türkiye’ye dönük eleştiriler de yoğunlaştı. Bu tartışmalar devam ederken Alman İkinci Televizyonu’nun (ZDF) internet sitesinde komedyen Jan Böhmermann’ın bir video klibi yayınlandı. ¡¡¡ Hiciv-mizah ile Schmaehkritik (hakaret içeren eleştiri) arasındaki farkın ortaya konulması amacıyla. Yani komedyen Jan Böhmermann, üstüne basa basa bu video klibin hakaret içerdiğini söylüyordu.
ZDF yönetimi, ilkeleri ve programlarındaki kalite anlayışıyla bağdaşmadığı gerekçesiyle video klibi kendi internet sitelerinden kaldırdı. Ama tartışma bitmedi. Almanya’da çeşitli çevreler, bazı politikacılar ve medya kuruluşları bunu sansür olarak değerlendirip eleştirdi.
ZDF’nin merkezi Mainz Savcılığı ise kendiliğinden devreye girerek Jan Böhmermann hakkında hakaret suçlamasıyla soruşturma başlattı. Evet, Alman Ceza Yasası’nın 103’üncü maddesinde, “Kim yabancı bir devlet adamına veya yabancı bir hükümetin üyesine hakaret ederse 3 yıla kadar hapis veya para cezasına çarptırılır” denilmektedir.
Ancak bunun için hakarete uğradığını düşünen devlet adamının suç duyurusunda bulunması gerekmektedir.
Ayrıca Alman Hükümeti’nin de onay vermesi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, avukatlarını devreye sokarak resmen suç duyurusunda bulundu.
Sıra şimdi Federal Hükümet’te. Yani Başbakan Angela Merkel’de.
Jan Böhmermann’ın yargılanması için onay vermesi halinde “Sığınmacı krizi yüzünden Erdoğan’ı kızdırmamak için onay verdi. Erdoğan’a boyun eğdi. Basın ve sanat özgürlüğünü hiçe saydı” suçlamalarına hedef olacak.
Onay vermezse de, “Bağımsız yargının görevini yapmasını engelledi” suçlamalarına. Yani kelimenin tam anlamıyla Başbakan Merkel tam bir çıkmaza girdi. Aslında Almanya’da bu ilk hiciv krizi değildir.
1987 yılında ARD’de show programı yapan Rudi Carrell, dönemin İran dini lideri Ayetullah Humeyni’nin üzerine iç çamaşırlarını fırlatan burkalı kadınları gösteren bir hiciv yayınladı.
“Halk Humeyni’yi ne kadar da çok seviyor” diye dalga geçerek. Bunun üzerine İran, Bonn’daki Büyükelçisini geri çekti.
Almanya’nın Hamburg ve Frankfurt kentlerindeki başkonsolosluklarını da kapattı. İran’daki iki Alman diplomat da istenmeyen adam ilan edildi. 2006 yılında da Almanya’nın başkenti Berlin’de yayınlanan sol eğilimli taz gazetesi, dönemin Polonya Devlet Başkanı Lech Kaczynski’yi kast ederek Polonya’nın yeni patatesleri başlığı altında “Pejmürde proletarya dünyaya hükmetmek istiyor” içerikli bir mizaha yer verdi.
Bu yazı Polonyalıları küplere bindirdi. Kaczynski, Başbakan Angela Merkel ve dönemin Fransa Devlet Başkanı Jaques Chirac ile Almanya’nın Weimar kentinde yapılması önceden kararlaştırılan Weimar Üçgeni toplantısını boykot etti.