Güncelleme Tarihi:
ÖNEMLİ KATKIDA BULUNDU
Görevi boyunca 90’ın üzerinde ülkeye yaptığı resmi ziyaretlerde dostluk pekiştirdi.
Avrupa Birliği’nin (AB) bütünlüğünün korunması için yoğun çaba gösterdi.
2014 yılında Rusya’nın Kırım’ı ilhakına sert tepki gösterdi.
Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne tam destek verdiklerini, Doğu Ukrayna’daki çatışmalara AB’nin çok açık ve kararlı bir biçimde ortak tepki göstermesini hep savundu.
AB’nin Rusya’ya yaptırım uygulamasını da.
Bu konuda neler düşündüğünü hiç gizlemedi.
Bunu iyi derecede Almanca bilen Rusya Devlet Başkanı Putin’e hem Almanca hem de Sovyetler Birliği’nin ‘yönlendirdiği’ eski Doğu Almanya olarak bilinen Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde okul çağında öğrendiği akıcı Rusçasıyla söyledi.
Dönemin Fransa Devlet Başkanı François Hollande ile birlikte Ukrayna’nın Donbas (Donestk) bölgesindeki savaşın durdurulması, silahların susması için Rusya Federasyonu, Ukrayna, ayrılıkçı gruplar tarafından kurulan Donetsk Halk Cumhuriyeti, Luhansk Halk Cumhuriyeti ile Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı (AGİT) tarafından 5 Eylül 2014 tarihinde Minsk Protokolü’nün imzalanmasına önemli katkıda bulundu.
Merkel’in bu çabaları Almanya’daki muhalefet partili politikacılar tarafından bile takdirle karşılandı.
Halk tarafından da öyle.
‘İKNA EDECEK OTORİTEYE SAHİP’
İşte Almanya’nın şimdilerdeki koalisyon hükümeti ortaklarından Hür Demokrat Parti (FDP) Genel Başkanı ve Federal Maliye Bakanı Christian Lindner, Rus askerlerin Ukrayna’da giriştikleri saldırılarla yaşanan savaş tehlikesini kastederek, “Kâbusumuz gerçek oldu” derken, Sol Parti, Putin’i ‘yola getirmesi’ için Başbakan Olaf Scholz’un, Angela Merkel’i ‘arabulucu’ olarak devreye sokmasını önerdi.
Sol Parti Federal Meclis Grubu Eş Başkanı Dietmar Bartsch, “Durumun sakinleştirilmesi için Angela Merkel iki tarafı da ikna edecek otoriteye sahiptir” dedi.
Bartsch, daha birkaç hafta öncesine kadar Merkel’in, Vladimir Putin’le şahane bir ilişkisi bulunduğunu hatırlatırken, Başbakan Olaf Scholz ile Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron’un bunu değerlendirmelerini önerdi.
Geçen yıl aralık ayında görevi bıraktıktan sonra ilk kez oy kullanmak için katıldığı 13 Şubat’taki cumhurbaşkanlığı seçiminde görünen ve yoğun ilgi gören Angela Merkel, bir şans görmesi halinde şüphesiz görev verilmese bile dünya barışının korunması için devreye girecektir.
Nitekim Almanların yarıdan fazlası da Merkel’in arabulucu rolünü üstlenmesini istiyor.
INSA tarafından yapılan son kamuoyu yoklamasına göre, “Merkel arabuluculuk yapsın” diyenlerin oranı yüzde 51’i buluyor.
Almanya’nın Merkel’den önceki başbakanı olan Putin’in ‘dostu’ Gerhard Schröder’in devreye girmesini isteyenlerin oranı da yüzde 46’yı.
Güney Kore kökenli eşi Soyen Schröder Kim de, Gerhard Schröder’in Avrupa’da yeni bir savaş yaşanmasının engellenmesi için devreye sokulmasını öneriyor.
Dünya barışının korunması, Avrupa’nın göbeğinde kanlı bir savaş yaşanmasının engellenmesi için herkes elini taşın altına koymalıdır.