Medya ve politikacılar

Güncelleme Tarihi:

Medya ve politikacılar
Oluşturulma Tarihi: Nisan 15, 2016 10:37

Demokratik ülkelerde medya ile politikacılar arasında zaman zaman sorunlar yaşanır. Bu çok doğaldır. Çünkü kulvarlar farklıdır. Çünkü gazetelerde, televizyon ve radyo programlarında yayınlanan bazı haberler politikacıların hoşuna gitmez. Daha doğrusu işlerine gelmez. Bu Almanya’da da böyledir.

Haberin Devamı

Bir zamanlar Alman Sosyal Demokratların (SPD) Anıt Adam’ı olarak bilinen ve 1969-1974 yılları arasında Almanya’nın başbakanlığını yapan Willy Brandt’ın evlilik dışı ilişkileri yer aldı Alman medyasında. Şüphesiz Brandt bu haberlere çok kızdı. Ama dışa hiç yansıtmadı.

Hatta bir kadın gazeteci ile yıllarca evlilik dışı bir ilişki sürdürdüğünü itiraf bile etti.

Kendisinden sonra göreve gelen ve 1974-1982 yılları arasında Almanya’nın başbakanlığını yapan SPD’li Helmut Schmidt, gazetecilere hep mesafeli davrandı.

Entelektüel bir yapısı vardı. Kendisi ve politikası hakkında yazılıp çizilenlere çok da aldırış etmedi. Etse bile bunu hiç dışa yansıtmadı.

HELMUT KOHL?

Almanya’nın 1982-1998 yılları arasında başbakanlığını yapan Kohl, çok farklı bir politikacıydı. Öfke ve kızgınlığını gizlemeyen bir politikacı. Bazı gazete ve dergilerde yayınlanan haber ve yorumlardan hep rahatsız oldu.

Bu yüzden de yıllarca o gazete ve dergilerde yazanları yok saydı. Demeç vermedi.

Özellikle de o Almanya’nın önde gelen politik dergilerinden Der Spiegel’i kelimenin tam anlamıyla boykot etti. Kendisiyle ilgili olarak dergide Hesaplaşma, Helmut Kohl’ün trajedisi, Kohl kurtarılabilir mi?, Küfür ve rezilliklere veda başlığı altında yayınlanan haberler, Kohl’ü küplere bindirdi.

Der Spiegel, Stern gibi dergiler ile Süddeutsche Zeitung (SZ) ve Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) gibi gazeteleri kast ederek “Hiçbirinize ihtiyacım yok” diye rest çekti. Birşeyler sormak için yanına yaklaşan bazı gazetecilere “Defol!”, “Sen felaket bir gazetecisin”, “Sizin suratınızı görmek bile bana yetiyor” diye hakaret etti.

Kohl’den sonra göreve gelen ve 2005 yılına kadar başbakanlık koltuğunda oturan SPD’li Gerhard Schröder ise medya ile iç içeydi. O yüzden de kendisine Medya Şansölyesi denildi.

Tabii Schröder’in de hoşuna gitmeyen haberler yayınlandı. Televizyon programları yapıldı. Ama o, yazılıp çizilenleri ve yayınlananları görmezden, duymazdan geldi. Hem gözlerini kapadı hem de kulaklarını tıkadı. Bildiğini yapmayı sürdürdü.

2005 yılından beri Almanya’nın başbakanlığını yapan Angela Merkel de öyle. Kendisiyle barışık. Medya ile de öyle. Bazı haberlere, yorumlara içten içe kızsa da hiç dışa vurmaz. “Basın özgürdür” der. “Almanya’da herkesin düşüncesini ifade etme özgürlüğü var” der.

Sarkozy (Fransa’nın eski Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy) ile aynı yatakta (fotomontaj) gösteren video klibe, çırılçıplak vaziyette oturduğu koltukta Nopolyon şapkalı çocuk görünümlü Sarkozy’yi bağrına basan karikatüre gülüp geçer. “Almanya’da sanat özgürlüğü var” der.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!