Güncelleme Tarihi:
İki ay önce Avrupa’nın seçilmiş milletvekilleriyle Urfa’ya gittik. Hepimiz şehre hayran olduk. Adeta büyülendik. Her yerinden “tarih” fışkıran bir şehir. Yerdeki toprağı kazısanız, altından mozaikler çıkıyor. Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba çok başarılı. Tüm Urfa sokaklarını adım adım birlikte gezdik. Onu görenler, boynuna sarılıyor ve dakikalarca bırakmıyor. Belli ki kendini çok sevdirmiş. Yani, Melih Gökçek’in tam tersi...(!)
Ama beni Urfa’da şok eden bir şey vardı. O da bir tane bile içki satan lokanta bulunmaması... İlk kez Türkiye’nin “en uç” şehirlerinden birine gitmiştim. Ama böyle bir manzarayla karşılaşacağımı hiç beklemiyordum. Hatta kaldığımız beş yıldızlı otelde bile bir gram içki satılmıyordu. Hem Belediye Başkanına, hem de Urfa Valisine biraz da “sitemkar” şekilde bu konuyu gündeme getirdim. Her ikisi de, sanki sözleşmiş gibi, “Ruhsat istediler de biz mi vermedik?” dediler. Böyle bir ortamda kim ruhsat isteyebilirdi ki?
XXX
Sokakta ki vatandaşa sordum. İki yıl öncesine kadar, şehrin göbeğinde bırakın içkili lokantayı “pavyon” bile varmış. Ama işte, o meşhur “mahalle baskısı” bu şehre de dadanmış. Urfalılar; Adıyaman, Maraş, Mardin, Erzurum’un da aynı olduğunu söylediler. Bu şehirlerde de “içkili lokanta” bulmanın mümkün olmadığını anlattılar.
Benim bu denli “şaşkın” ve de “sürekli söylenen” bir adam olduğumu gören Urfalılar, gizli saklı “Abi gel bize sana rakılı bir sofra yapalım” demeye başladılar. Cumhuriyetimizin 85’inci yılındaki “Anadolu Manzarası” buydu...
Doğrusu ağrıma gitti. Bu nedenle belki de bizim “seçilmişlerimiz”in de “rahatsız olduğu” ölçüyü aşarak, bu konuyu Urfa’da fazla gündemde tuttum. Urfa Valisi’ne, “Üç günden beri bu şehirde tek bir bira bile içemedik” diye sitem ettiğimi hatırlıyorum. Kendimi o an “alkolik” hissettim. İçki içememekten “şikayetçi” olan biri durumuna düşeceğimi hiç beklemezdim. Ama işte “yasaklar”, insanı isyan ettirebiliyor. Konuyu çok fazla gündemde tutmuş olmalıyım ki, Hamburg Eyaleti Meclis Başkanı Nebahat Güçlü, “Bizim adımıza konuşmuyor” demek zorunda kaldı.
“Mahalle baskısı” konusu son günlerde fazla gündemde. Bu nedenle ben de Urfa günlerimi hatırladım. Bizle beraber Urfa’da olan milletvekillerimizden birinin, İstanbul’a döndükten sonra bana gönderdiği bir SMS’i hatırlıyorum. “İstanbul Nevizade’de, keyifli bir meyhanede oturuyoruz. Kendimi garsona “içki var mı?” diye sorarken yakaladım. Zeynel’ciğim Mahalle baskısı bu mu acaba...?”...
SİZ SEÇTİNİZ
Zeynep Kübra Sever, Belçika Güzeli seçildi. Bence 20 aday arasında en güzeli bizim kızımızdı. O gün Hürriyet’in birinci sayfasından kızımızın Belçikalı Türklerden SMS desteği beklediğini duyurmuştuk. Bu duyurumuzu dikkate aldınız ve mesaj yağdırdınız. Kızımız, hem güzelliğiyle, hem de sizin desteğinizle “Kraliçe” seçildi. Teşekkürü hak ettiniz.