Güncelleme Tarihi:
ALMANYA’da seri cinayetler işleyen neonazi terör çetesinin ortaya çıkmasından sonra Federal Asayiş Dairesi (BKA) ve Federal Başsavcılık, geçmiş yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlerde ve kundaklama olaylarında aşırı sağcı bağlantıyı araştırmak amacıyla tekrar inceleme altına alırken, gözler 2006 yılından bu yana 11 kez çoğu Türklere ait evlerin kundaklandığı Saarland Eyaleti’ndeki Völklingen kentine çevrildi. Yüzde 20’si göçmen kökenli olan 40 bin nüfuslu Völklingen’de, 2 bine yakın Türk yaşıyor.
5 yılda 11 kundaklama
Seri cinayetleri işlediği belirlenen Zwickau’lu neonazi terör çetesi ‘Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü’ (NSU) ile olası bağlantıları nedeniyle yasaklanması gündemde olan aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Demokratik Almanya Partisi’nin (NPD) doğu eyaletlerinden sonra en güçlü olduğu ve hatta iki belediye meclisi üyesi bile çıkardıkları batı eyaleti Saarland’ın Völklingen kentinde, 2006-2011 yılları arasında çoğunluğu Türklere ait evlere girişilen 11 kundaklama saldırılarına ilişkin yeniden soruşturma başlatan savcılık, saldırıların arkasında aşırı sağ bağlantısını araştırmaya başladı. Kundaklama olaylarında 20 kişi yaralanmış, şans eseri can kaybı olmamıştı.
Üç yer aynı anda yandı
Kentte yaşayan Zonguldak-Ereğlili evli ve iki çocuk babası 33 yaşındaki Recep Ünsal, Hürriyet’e yaptığı açıklamada, ailesiyle birlikte oturduğu, alt katında kendisinin işlettiği kahvehane bulunan üç katlı binanın iki kez ırkçılar tarafından yakıldığını belirterek, “İlk kez 2007’de kundaklanan binamız, geçen yıl da ikinci kez yakılmak istendi. Şans eseri, iki olayda da itfaiyenin çabuk gelmesi sayesinde can kaybı olmadı ama dumandan dolayı solunum yollarımız tahriş oldu. İlk olayda eşim sekiz aylık hamileydi. Sabaha karşı bir patırtı duydum. Buzlu camlı kapıyı açar açmaz, alevlerle karşılaştım. Hemen ailemi dışarı çıkardım, sonra kiracılarımı uyarıp can kaybını önledim” dedi.
Yangını görünce geldi
Paniğe kapıldıkları için itfaiyeyi hemen arayamadıklarını kaydeden Ünsal, “Fakat itfaiye aracı 2 dakika içinde geldi. Sonradan öğrendik ki, aynı gece kentin Bismarck Caddesi’nde ve Werdingen semtinde de Türk ve İtalyanlara ait çok katlı iki ev daha yakılmış. İtfaiye ekibi, diğer yangınları söndürmeye giderken, bizim sokaktan geçerken evimizin yandığını görünce, önce bize müdahale ettiler, diğer yerlere de başka ekipler sev ketmişler. İtfaiyeciler, bize ‘Merdivene konulan kalas ve tahta parçaları tutuşturulmuş. İyi ki önce size gelmişiz. Beş dakika geç gelseydik, çatı çökerdi, can kaybı kaçınılmaz olurdu’ dediler. O gece 20 kişi yaralandı” dedi.
1 milyon Euro zarar
Kahveci Recep Ünsal, ilk kundaklamadan sonra tamamıyla yanarak kullanılmaz hale gelen üç katlı binada yaklaşık 1 milyon Euro tutarında maddi hasarın oluştuğunu söyledi. Bina sigortası tarafından 2.5 yılda tamir ettirilen binanın, geçen yıl ikinci kundaklama saldırısına hedef olduğunu, bu kez ise zararın o kadar büyük olmadığını kaydeden Ünsal, “Bu kez binamızın arkası ateşe verildi. Yangını söndürme çabalarımız sonuç vermeyince, itfaiye yetişti. Yangını gören karşı komşumuzun kızı, bir kaç gencin olaydan önce kendi aralarında, ‘Birazdan buraya polis ve itfaiye dolacak’ diye konuştuklarına tanık olmuş. Bunu polise bildirdik ama sonuç çıkmadı. Sadece, ilk olaydan sonra kundaklamadan sabıkalı bir Alman genci yakalanmış, sonra serbest bırakılmış” dedi.
1 Euro’luk işe git dediler
İKİ kundaklama olayından sonra hem maddi hem de manevi olarak çöktüklerini anlatan kahveci Recep Ünsal, mağdurken nasıl zan altında bırakılmaya çalışıldığını şöyle dile getirdi: “Evim, işyerim yanmış, ölümden dönmüşüz. Buna rağmen, hangi kapıyı çalsak yüzümüze kapandı. Elde avuçtaki para da tükenince iş ajansına ve belediyeye yardım için başvurduk. Bana 1 Euro’luk işe git dediler ve yardım parası bağlamadılar. Parasız pulsuz kaldığımız yetmiyormuş gibi, bir de hakkımda ‘Kundaklama şüphesiyle’ soruşturma açılmış. Savcılık ve emniyet birimleri üç ay boyunca telefonlarımı dinlemişler, banka hesabımı inceleme altında almışlar. Bunu da, savcılıktan gelen bir yazıyla anladık.
Dedikodular yaktı
Sonradan öğrendik ki, ilk yangından bir hafta sonra Alman istihbaratına çalışan bir köstebek, bir başka kahvede, maalesef hakkımızda ileri geri konuşan bazı kişilerin kendi aralarında yaptıkları konuşmalara tanık olmuş. Güya, ben sigortadan para almak için evimi 5 bin Euro vererek yaktırmışım. Köstebek, bu duyduğunu emniyete bildirmiş. Bunun üzerine soruşturma başlatılmış. Yani mağdurken, resmen zan altında bırakıldım. Oysa zorunlu olan bina sigortasının dışında ne bir hukuk sigortam ne de demirbaş eşyalara ilişkin bir sigortam vardı. Binanın dış tamiratını bina sigortası karşıladı, ancak içindeki eşyalarımız karşılanmadı. Maddi ve manevi açıdan çöktüm diyebilirim.”
Başbakandan görüşme daveti
ALMANYA’dan emekli olduktan sonra Türkiye’ye gidip gelen 62 yaşındaki babası Raşit’in kendilerinin töhmet altında bırakılmasına çok içerlediğini, tek dileğinin suçluların ortaya çıkarılması olduğunu, ancak kahrından iki yıl önce beyin kanamasından vefat ettiğini anlatan oğlu Recep Ünsal, “Maalesef, neonazi terör çetesi ortaya çıkana kadar, hiçbir yetkili kentimizde Türk ve İtalyanlara yönelik girişilen kundaklama saldırılarının arkasında aşırı sağcıların olabileceğine inanmak istemedi. Aksine suçlandık. Şimdi ise yetkililer ağız değiştirdi. İkinci kez kundaklama saldırısına hedef olduktan ve iki ay önce Emin Yelken’e ait olan bir binanın da yakılmasından sonra, Saarland Eyaleti İçişleri Bakanlığı’ndan eyalet başbakanlığına terfi eden Annegret Kramp-Karrenbauer mektup yazdım, uğradığım haksızlığı ve korkumuzu dile getirdim. Eyalet başbakanı, bunun üzerine beni bu cumartesi makamına davet etti” dedi.
YARIN: IRKÇILARDAN TEHDİT MEKTUBU