Güncelleme Tarihi:
Maden çukurundan üniversite amfisine
1960 Adapazarı doğumlu Hüseyin Dönmez, maden ocağı kapanınca yarıda bıraktığı üniversite eğitimini tamamlayanlardan. 32 yaşında emekli olunca önce üniversiteyi bitirdi, sonra gazetecilik yaptı. Karanlık dünyadan üniversite amfisine giden yolun öyküsünü Dönmez şöyle anlatıyor:
“Babam 1963’de ilk işçi kafilesiyle geldi. Ailemiz 1973’ten itibaren burada toplanmaya başladı. Dört kardeşiz. Babam geldiğinde ben dört yaşındaydım. Babamı izinlerinde tanıdım. İlk hatırladığım bana beyaz gömlek, pantolon ve Trabzon lastiği yani kara lastik de dediğimiz ayakkabı almıştı. İlk ayakkabım olmuştu. Avrupa denilince benim aklıma o zamanlar beyaz gömleğim, pantolonum ve kara lastik ayakkabılarım geliyor. Daha sonra köyden kasabaya taşındık.
1977’de liseyi bitirdikten sonra geldim. Benden küçükler daha önce geldiler. En büyüğümüz Türkiye’de kaldı. Beş kardeşimiz burada. Brüksel’de eğitimimi sürdürdüm. Ama dil yetersizliği ve babamın ekonomik gücünün tüm çocuklarını okutacak kadar iyi olmaması da eklenince kendimi birden bire üniversite amfisinden maden ocağında buldum. 1982’de madene girdim.
Toplam 10 yıl işçi olarak madende çalıştım. 1992’de madenler kapanınca erken emekliye başvurdum. Malulen emekli oldum. Emekli olduğumda 32 yaşındaydım. Bunu fırsata çevirdim ve üniversiteye kayıt yaptırıp iktisat fakültesini bitirdim. Amatör muhabirlik yaptım. Şu anda bir kanalda Avrupa’ya yönelik yayınlar yapıyorum. Çok lüks olmasa da normal bir yaşam sürdürecek kadar emekli maaşı alıyoruz. Tatilden dönenin yolu gözlenirdi Türkiye’ye izne gidenlerin yolu gözlenirdi.
Tatilden dönen kişi Türkiye’de gördüklerini ballandıra ballandıra anlatırdı. Onu dinlemek için işe erken gidilirdi. Gelen bir mektup birlikte okunur, üzerine yorumlar yapılırdı. Gelen işçiyi dinlemek, memleketten havadis almak için koşa koşa onu arar bulurlardı. Siyaset konuşulurdu. 1980’den sonra günlük gazeteler gelmeye başladı. Ondan önce radyodan parazitli yayınlarla kısıtlı bilgi alınırdı.”
Madenciydi şimdi yazar
Selahattin Koçak (42) Beringen : İkinci kuşak madenci. Babam 1986’da emekli oldu ve madenden ayrıldı. Bir yıl sonra ben girdim. Annem, “Çukurdan birini çıkardım, birini koydum” diyerek dert yanmıştı. 16 yaşında madene indim ve çalışmaya başladım.
1989’da kapanana kadar maden işçisi olarak üç yıl çalıştım. Kapanınca eğitimi sürdürdüm. Sosyal faaliyetlere ağırlık verdim. 2000 yılında ilk Türk kökenli Beringen Belediye Meclisi Üyesi seçildim. 12 yıldır bu görevimi sürdürüyorum. Kitaplar yazıyorum. Konferanslara katılıyorum. Uyum, İslam konularını araştırıp, Belçika halkına yönelik tanıtıcı kitaplar yazıyorum. İki kitabım yayınlandı. Bazıları da baskıya hazır. 50 yıldır buradayız. Ama annem hâlâ Türkiye özlemiyle yaşıyor. “Güneş var ama ısıtmıyor” diyor. Bu yüzden “Sahte güneş” adlı romanımı yazdım. Şimdi göçün 50. yılı için bir senaryo yazıyorum.
Madencinin üç korkusu
Bizi yetiştirirken maden okulunda tehlikeleri önceden sezmek için bazı ipuçları verirlerdi. Madende ses önemlidir. Bazı sesler ikaz anlamındadır. Bunlar aynı zamanda madencinin korkularıdır. İlki ağaç gıcırtısı. Madende direkler en sağlam ağaçlardan, yani meşeden dikilmez. Nispeten daha esnek olan çamdan direkler dikilir. Bunun nedeni ise çamın gıcırdaması, çatırdaması. Bir terslik olduğunda çam ağacı ses çıkarır. Bu ses, madende çökmenin olacağı anlamına gelir. Bir ağaç gıcırtısı duyduğunuzda diğer arkadaşlarınızı da uyarıp bağırarak bulunduğunuz yeri terk etmelisiniz.
Taşlar sürtününce kaçın
Ustalarımız diğer tehlike belirtisi ses olarak da taşı öğretmişlerdi. İki taşı birbirine sürterek bir ses çıkarırlardı. Bu ses, madenin az sonra çökeceğine işaret edermiş. Duyunca kaçacakmışız. İşte madende insanlar yıllarca bu sesi duyma korkusuyla çalıştılar. Her işittikleri sesi ağaç gıcırtısı ya da taş sürtünmesine benzetip endişe ettiler.
Maden cadıları korkulu rüyamdı
Diğer bir korkumuz ise bir batıl inançtan kaynaklanıyordu. Eski bir Belçika madenci inancı. Buna göre eşleri madende ölen kadınların ruhları buraya gelirmiş ve kocalarını ararmış. Madende herkes birbirine benzediği için bazen ruhlar kocaları sanıp madencilere musallat olurmuş. 16 yaşında bir çocuğa madene indiği ilk gün bu hikaye anlatılırsa gerisini düşünün. Ben de bir süre bu korkularla yaşadım. Ruh korkusu kısa sürede geçti ama taş ve ağaç sesi hep bana eşlik etti. Binlerce madenciye olduğu gibi.
16 yaşında madenci oldum
İhsan Çalık (55): 1973’te babamın yanına, Beringen’e geldim. Babam 1963’te ilk gelenlerden. Kendisi çekirdekten madenciydi. Kütahya’da, Soma’da maden ocaklarında çok çalıştı. Madenci olduğu için İş Bulma Kurumu onu buraya gönderdi. Beni yanına aldırdığında 15 yaşındaydım. 16 yaşında da madene indim. Çünkü madende en erken 16 yaşında çalışılıyordu. 1980’de dövizli askerliğimi yaptım. 15 sene altı ay çalıştım. Transport biriminde şef oldum. Kömür kesilen kısımlara lazım olan demir, ağaç gibi maddeleri ben sevk ediyordum. Sonra kapanınca emekli oldum. Şimdi rahatım. Maden kapanınca orası müze yapıldı. Ara sıra gidip bakıyoruz arkadaşlarla. Eski günleri arıyoruz.
Traktör alıp dönecektim
Hüseyin Şükün (55) / Denizli: 1972’de Beringen’e geldim. Babam 1963’te gelmişti. Biz ikinci kuşağız yani. Dokuz yıl sonra bizi yanına aldırdı. Babam okumamı istiyordu. O yüzden okula yazdırmak istedi. Ama benim niyetim bir traktör parası kazanıp dönmekti. Bu nedenle çalışmayı tercih ettim. Ama yaşım 16’nın altında olduğu için madene indirmediler.
İki gün okula gittim, üç gün yüzeyde çalıştım. Mekanik üzerine eğitim gördüm ve motor tamircisi oldum. 16 yaşına girdiğim gün ocağa indim. Emekli olana kadar da makine tamircisi olarak madende çalıştım. 1989’da Beringen madeni kapandı. Yer üstünde bazı kısımlarda çalışmalar sürdü. Emekli olmayanlar yakınlardaki madenlere gönderildi. 21 sene çalıştıktan sonra emekli oldum. Burada huzurluyuz. Ben hiç Türk olduğum için ayrımcılığa uğramadım. Maden müzesi açıldığında birçok ülkenin bayrağı vitrine asılmıştı. Türk bayrağı yoktu. Bu durumu yadırgadım ve yönetime bildirdim. Bana “Sen getirdin de biz asmadık mı” dediler. Hemen bir bayrak götürdüm ve oraya yerleştirdiler.
Emekli cenneti Belçika
Malulen emekli olabilmesi için kişinin yüzde 66 oranında iş göremez raporu alması gerekiyor. Doktor raporuyla bu belge alınıyor. Normal şart bu. Madenlerdeki kapanma sürecinden önce insanlar çok zor şartlar altında malulen emekli olabiliyordu. O zaman emekli olan kişi 5- 6 sene anca yaşardı. Ama madenleri kapatabilmek için mevcut işçilerin sayısının hızla aşağı çekilmesi gerekiyordu. Bu yüzden müsamaha gösterildi. Yüzde 25 oranında sakatlığı olan kişiler malulen emekli olabildiler. 21 yaşından büyük olanlar 10 yıl çalışmış olma şartı ile emekliye ayrıldılar. 27 yaşında emekli olanlar bile vardı. Ama bu bir geçiş süreciydi. (BİTTİ)