Güncelleme Tarihi:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a M?SİAD'ın sunduğu raporda, "Parti kapatma davası sonrasında yeni i? belirsizliklere mahal verilmemelidir. Ekonomide ve genel olarak yönetişimde yeni beklentiler oluşturulmalıdır" görüşüne yer verildi.
Türkiye'yi tehdit eden dışarıdaki belirsizliğin iki koldan derinleşmekte olduğuna dikkat ?ekilen raporda, "Dış belirsizliğin bir ayağında küresel finansal kriz, diğer ayağında ise tümüyle sınırlarımız ?evresinde derinleşmekte olan küresel gü? mücadelesi vardır. Buna göre hem ekonomide, hem de siyasette olmak üzere dışarıda sistematik riskler devam etmektedir" denildi.
Raporda, yaşanan küresel bozulma ortamında Türkiye'nin yoluna yüksek cari a?ık, enflasyon, faiz, işsizlik ve düşük büyüme gibi bir dizi sıkıntı i?inde devam ettiği savunularak, şu konulara dikkat ?ekildi:
"Yüksek girdi maliyetleri, kurun düzeyi ve istikrarsızlığı, verimlilikteki yavaşlama, endüstriler düzeyinde devam eden yenilik?ilik ve ürün ?eşitliliğindeki kısırlık, şirketlerin kurumsal ve yapısal sorunları nedeniyle Türkiye rekabette zorlanmaktadır. Bu sorunların bir ?oğu dünyanın da boğuştuğu türdendir.
Bütün bunlara rağmen, Türkiye'nin krizden daha da gü?lenerek ?ıkması i?in uygun yeterli neden vardır. Bu bağlamda uzun vadeli hedefler sektirilmeden, kısa vadeli kriz yönetimi unsurları ön plana ?ıkmaktadır. Hükümet kanadında daha ?ok iyi yönetişim, katılımcılık, istişare mekanizmasının daha etkin olarak ?alıştırılması ve siyasi unsurlar öne ?ıkarken, özel kesimde risk idaresi, şirket yönetiminde kalitenin artırılması, yeni döneme dair farkındalık ?alışmalarının takip edilmesi gereği, ürün yelpazesini geliştirmek ve kazein gibi unsurlar öne ?ıkmaktadır."
MUHTEMEL RİSKLER
Rapor'da i?inden ge?ilen süre?te hükümete ve özel sektöre düşen görevler olduğu belirtilerek, şunlar kaydedildi:
"Dışarıda belirsizlik derinleşmektedir. Şirketlerimiz i?in karsızlık sorunu halen devam etmektedir. Dışarıda ve i?eride talep yetersiz kalmakta buna bağlı olarak cirolarda düşüş görülmektedir. Bilhassa i?eride tahsilat sıkıntıları yaşanmaktadır. Enerji ve emtia gibi girdilerin maliyetinde gevşeme yanşasa da ve bunun devamı da beklenmiş olsa da hala girdi maliyetleri ?ok yüksek seyretmektedir.
Bu bilgiler ışığında, gelecek günlerin muhtemel risk haritası şu şekilde belirginleşmektedir; düşük büyüme döneminin uzun sürmesi. İkinci ?eyrekte olduğu gibi büyüme ü?üncü ?eyrekte de ?ok düşük gelecek. Yılın tamamında yüzde 4'ü yakalaması zor. Esas sorun ise dışarıda alınan tedbirlere paralel olarak kriz dursa da etkilerinin sürmesi ve i?eride büyümedeki yavaşlamanın uzun sürmesi.
İhracat pazarlarının durağanlaşması; Avrupa Birliği bu konuda başta gelmektedir. Ayrıca küresel gü? mücadelesi nedeniyle Rusya 'güvenilmez' bir ticari ortak olarak risk taşıyacak. Ancak alternatif ihracat piyasaları (Orta Doğu, Afrika ve hatta Avrasya) sorunu nispeten azaltıyor. Zaten esas sorunun yaşandığı ABD ile Türkiye'nin ticari ortaklığı şimdi tehdit oluşturacak mahiyette değildir."
KUR RİSKİ
Yavaşlayan yabancı sermaye girişlerinin cari a?ık ve şirketlerin finansmanı a?ısından risk taşıdığı ifade edelen raporda, şu ifadelere yer verildi:
"Artan kur nedeniyle şirketlerin kısa vadeli yükümlülüklerini yerine getirmede ödeme sıkıntıları ile karşılaşılabilecektir. Kurun düzeyi nedeniyle ayrıca ithalata dayalı büyüme tetiklenmektedir. Finansmanda vade ve maliyet riski: Likidite daralmasının yaşandığı uluslar arası ortamdan taze kaynakları uygun vade ve maliyetle temin etmede yaşanacak zorluklar. Enflasyon ve faizler: Bütün bunlara rağmen arz yönlü şoklar nedeniyle (enerji, emtia, tahıl, gıda fiyatlarındaki aşırı yükselmeler) enflasyonun ve faizlerin yukarı yönde harekete devam etme ihtimali görülmektedir. Emtia ve enerji maliyetlerinin düşmesiyle hem enflasyondaki direniş hem de cari a?ıktaki tehdit azalmış olacaktır."
H?K?METE Y?NELİK ?NERİLER
Raporda, hükümete yönelik öneriler ise şöyle özetleniyor:
"Parti kapatma davası sonrasında yeni i? belirsizliklere mahal verilmemelidir. Ekonomide ve genel olarak yönetişimde yeni beklentiler oluşturulmalıdır. Bu meyanda beklenti dahiline giren kabine revizyonu ile tutarlı ve somut bir reform takvimi a?ıklaması anlamlı olabilir. Muhtemel bir kabine revizyonu durumunda, ilgili birtakım bakanlıklara üretim, Ar-Ge, ?r-Ge alanlarını yakından bilen, üretimden gelen mühendislerin atanması ?ok faydalı olacaktır. Böylece 'ekonomi ağırlıklı olarak parasal ve mali politikalarla idare ediliyor, somut bir üretim vizyon ve stratejisi eksik' şeklindeki bazı eleştirilerin önüne ge?ilecektir.
Kısa vadeli ?ekişmelerle engelleri aşma ?abası yerine, uzun vadede ?ekişmeleri yok edecek uzun soluklu ve mutabakat oluşturulmuş alanlara odaklanılmalı. Bu meyanda AB üyelik süreci ve Ulusal Program gibi hedefler öne ?ıkmaktadır.
Bilhassa kamuoyu iletişimi ?ok gü?lendirilmelidir. Sivil toplumun ?eşitli paydaşlarıyla birlikte katılımcı ortak istişare ortamları etkinlikle hayata ge?irilmelidir.
Yolsuzluk ?evresindeki hassasiyetlerin üzerine daha etkin ve a?ık yüreklilikle gidilmelidir."
PESİMİST ORTAMDA BEKLENTİLER
Mevcut pesimist ortamda beklentileri bozmamak ve mümkün mertebe düzeltmek adına mali ve parasal disiplinin korunması gerektiği ifade edilen raporda, şunlar kaydedildi:
"Bu arada zor bir dönem ge?iren esnafın durumunu düşünerek ve büyümeyi olabildiğince kurtarmak adına birtakım adımlar atılabilir. Bu bağlamda mali disiplin a?ısından eli bir hayli sağlam olan kamu sektörü dışsallık, hızlandırıcı ve ?arpan etkisi oluşturacak tarzda i? piyasayı canlandırıcı yönde devreye girebilir. ?zel sektörün kamu üzerindeki tahakkuk etmiş alacaklarının (TOKİ gibi) derhal ödemesi ve piyasaya likidite sağlanması faydalı olacaktır.
TOKİ toplu konut örneğinde olduğu gibi hedef coğrafyalarda esnaf i?i iş yeri yapıp satabilir. Böylece yüksek maliyetler azaltılarak firmaların gelişmekte öncelikli olan yörelere taşınması teşvik edilmiş olabilir. İş Geliştirme Merkezleri ile TOKİ arasında bu konuda bir sinerji oluşturulabilir.
Arsa spekülasyonu sanayiyi zehirleyen büyük bir balon ekonomisine doğru gitmektedir. Endişemiz odur ki, bu süreci yerel yönetimler de fazlasıyla tetiklemektedir. Bu alandaki spekülasyonun kaynakları araştırılmalı ve engellenmelidir. Ayrıca işletmelere uygun arsaların tahsis edilmesi isabetlidir. Hazine'nin elinde atıl duran arsalar da bu meyanda uzun vadeli olarak sanayiciye kiralanabilir."
2B Yasasının hala ?ıkartılmadığı vurgulanan raporda bunun tekrar gündeme alınması gerektiği ifade edildi.
Raporda, "Marmara Bölgesi Bakanlığı ve Bilim ve Teknoloji Bankalığının kurulması fikri bizce düşünmeye değer bulunmaktadır" görüşüne yer verildi.
CARİ AÇIKLA İLGİLİ KISA ?NERİLER
Rapor'da cari a?ıkla ilgili öneriler ise şunlar:
"Daha önce cari a?ık büyük oranda dış ticaret a?ıklarından oluşmakta idi. Şimdi dış ticarete ilaveten kar transferi de devreye girdi. 2003 yılından beri Türkiye'den yapılan kar transferleri birikimli olarak 26 milyar doları buldu. Kar transferi ü? kalemden oluşuyor. Doğrudan yabancı sermaye yatırımları(DYSY), uzun vadeli krediler, sıcak para (bono/tahvil, borsa, banka mevduatı) Kar transferinin oransal olarak en yüksek olduğu kalem sıcak para, en düşük olduğu kalem ise DYSY.
Kar transferini azaltmak i?in tasarruf-yatırım a?ığının kapatılması i?in ulusal tasarrufların artırılması gerekmektedir. Bu meyanda halkın, şirketlerin ve kamunun tasarruf yapma kapasitesin artıcı reformların devam ettirilmesi, tasarrufu teşviklerinin araştırılması, yeni ara?ların geliştirilmesi gerekmektedir. Gelir ortaklığı senedi(GOS) ve özelleştirmelerin halka arz yöntemiyle yapılması gibi."
Cari a?ıkta dış ticaret sektörünün yeri ve tedbirlere ilişkin olarak raporda şu görüşlere yer verildi:
"Cari a?ıktaki en büyük kalem dış ticaret a?ıkları olmaya devam
etmektedir. Modern sektörlerde (otomotiv, iletişim, elektrik-elektronik vs.)
ihracat artmakta ancak bu sektörlerde net döviz girdisi beklenen hızda artmamaktadır. Burada esas sorun, yerli girdi oranının ?ok düşük tutulması, Türkiye'nin hala bir montaj üssü olarak değerlendirilmiş olmasıdır. Bu süre?te, yabancı sermayeli kuruluşlar ithalatı ve kullandıkları dış kaynaklar ile cari a?ığı tetiklemektedir. Bu meyanda yerli girdinin artırılması i?in sektörler bazında bir ?alışma yapılarak yabancı sermayeli şirketlerin aradığı girdi kalitesi ve fiyatının tutturulması yolunda özel bir ?alışma yapılmalıdır.
Düşük yerli girdi, yüksek ithalatı körükleyen hususlardan biri de değerli Türk Lirasıdır. Türk lirasının değerlenmesinde sadece yüksek faiz değil, Türkiye'yi cazip kılan genel atmosferdir. Burada 'enflasyon-faiz-kur' sarmalında bir sıkışma hali mevcuttur. Enflasyon hedefinden koparak faizleri düşürme ihtimali yoktur.
Bu meyanda aşırı değerli kur olgusu bir ger?ek olduğuna göre, hi? olmazsa bazı sektörlere ve ara malı girdilerine yönelik olarak doğrudan ve dolaylı birtakım mekanizmalar ve ara?larla dengeyi teşvik, destek ve katkının gelmesi i?in ?alışılmalıdır."