Güncelleme Tarihi:
Hafta sonunda yapılan seçimlerde, üç dönemdir başkanlığı sürdüren Lukaşenko, seçimleri yüzde 79.7 gibi çok büyük bir oyla kazandı. Buna karşılık, seçimlerde Lukaşenko’nun rakibi olan sekiz adayın hiçbir yüzde 3ün üzerinde oy alamadı.
Pazar günü seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından, başkent Minsk’in Bağımsızlık Meydanı'nda yaklaşık 20 bin kişi toplandı. Dört yıl önce yapılan seçimlerin ardından da benzer bir protesto yaşanmıştı. Ancak bu sefer, polis protestoculara çok sert müdahale etti. Binlerce insanın kaçıştığı meydanda yüzlerce insan tutuklandı, yüzlercesi yaralandı.
Polis, yaşanan olaylarda en son gözaltına alınan 600'den fazla kişinin 15 gün boyunca tutuklu kalacağını, bu süre içinde savcıların “büyük olaylar çıkararak düzeni bozmaktan” soruşturma yapacağını belirtti. Suçlu bulunmaları halinde, göstericiler 15 yıla kadar hapis cezası alabilir.
MUHALEFETE GÖZ AÇTIRILMIYOR
Ancak Lukaşenko’nun muhalefete olan sert tavrı sadece protestocularla sınırlı kalmadı. Kendisi dahil, seçime aday olan dokuz adaydan yedisi tutuklandı. Bunlardan biri olan Vladimir Neklyavey, bayılana kadar dövüldü, ardından bulunduğu hastaneden çarşaflara sarılı bir şekilde kaçırıldı. Şu an nerede olduğu ise bilinmiyor.
Polis, camlarını kırarak gazetecilerin bürolarına baskın düzenledi, haber yapmalarını engelledi. Adından, sıra sanatçıları ve aktörleri evlerinde tutuklamaya geldi. Yetmedi, siber polisler Twitter, Facebook ve benzeri sosyal paylaşım ağlarını ve yaşanan olayları ileten haber sitelerini bloke etti.
Washington Post yazarı Anne Applebaum, yaşanan tüm bu şiddet ve baskı olaylarının, “Minsk rejiminin zayıflığını açıkça ortaya koyduğunu” belirtti. Dahası, Lukaşenko’ya dördüncü iktidarını getiren “zaferi”, kurduğu diktatörlüğün başarısızlığını gösterdi. Seçimlerde neredeyse yüzde 80 oy alan bir politikacı, rakiplerini dövmeye, tutuklamaya, olayların büyümesi için gösterilere provokatör göndermeye ve internet sitelerini bloke etmeye ihtiyaç duymaz.
Belarus’ta yayın yapan Polonya televizyon kanalı Belsat, birkaç ay önce yapılan ankete dayanarak, Lukaşenko’nun gerçek desteğinin yüzde 30’u geçmediğini belirtti. Bazı yabancı kaynaklar bu rakamı yüzde 38’e çekiyor.
Bu rakamlar, Belarus seçimlerindeki karanlık noktaları, yabancı gözlemcilerine neden seçimlerde görev almasına izin verilmediğini, yerel basının neredeyse tamamen Lukaşenko’ya odaklandığını ve seçimler bitmeden neden kamyonlar dolusu polisin Minsk Bağımsızlık Meydanı'nda toplandığını çok net bir biçimde ortaya koyuyor.
TERCİHİNİ DOĞUDAN YANA YAPTI
Lukaşenko’nun ‘zaferi’, uzun süre hem Batı'yla hem de Doğu’yla flört eden diktatörün sonunda kararını verdiğini gösteriyor. Geçtiğimiz ay, Almanya ve Polonya’nın dışişleri bakanları Minsk’e gelerek, Lukaşenko’ya sınırların açılması, yardım paketi ve daha iyi ekonomik-politik ilişkiler kurulması karşılığında bir şart koştu: Özgür seçimler.
O günden sonra Lukaşenko Moskova’yla yaptığı petrol ticareti anlaşmasıyla eski ekonomik modele bağlı kalacağını ortaya koydu. Rusya’dan ucuz petrol alan, dışarıya da pahalıya satan Belarus, politikacılarını zengin, bütçesini de dengede tutan sistemi korumayı seçti.
Bu dakikadan sonra, Belarus aleyhine açıklamalar yapılacak, yaptırımlar uygulanacak. Ancak Batı’nın Lukaşenko’yu yanına çekebilmesi için elinde çok az kozu var. Kısaca, Lukaşenko’nun zaferini, Doğu bloğunda “Avrupa’nın çöküşü” olarak görebiliriz. Elinde ne parası, ne fikri kalan ABD ve Avrupa, Belarus’taki muhalefete çok kıt yardımda bulunabildi. Diğer yandan, Rusya petrol parasıyla Lukaşenko’nun rejimini ayakta tutmasına yardım etti.
Şimdi ümit edilecek tek şey, verdiği desteğin Moskova’ya beklediğinden daha pahalıya patlaması.