2018 yılı Eylül ayıydı.
Sosyal Demokrat Parti’li (SPD) Almanya Dışişleri Bakanı
Heiko Maas, Türkiye’ye ilk resmi ziyaretini yaptı.
Ankara’daki temaslarında özellikle Türk-Alman ilişkilerinin yeniden rayına oturtulması, normalleştirilmesi, hatta geliştirilmesi hedefleniyordu.
Daha önceki aylarda yapılan uluslararası toplantılarda sıcak ilişki kuran Heiko Maas da Türk mevkidaşı
Mevlüt Çavuşoğlu da birbirlerine “Sen” diye hitap edip sıcak bir atmosfer yarattılar.
Alman Bakan, Çavuşoğlu’na, “
Lieber (Sevgili) Mevlüt” diyordu.
Çavuşoğlu da Alman Bakan’a ön ismiyle hitap edip, “Sevgili Heiko” diyordu.
Heiko Maas, Çavuşoğlu’na “Mein Freund (Dostum) Mevlüt” diyordu.
Mevlüt Çavuşoğlu da Alman Bakan’a, “Dostum Heiko” diyordu.
Kullandıkları dil güzeldi, sıcaktı.
Bakan Çavuşoğlu, Alman konuğunu kendi makam otomobiline alıp Ankara’yı gezdirdi.
Bakan Maas da, Ankara’daki resmi temaslarından sonra Türk mevkidaşı Çavuşoğlu’nu da yanına alıp özel uçağıyla İstanbul’a uçtu.
Ertesi gün de İstanbul’da 1868 yılında açılan ve İstanbul Alman Lisesi olarak tanınan ‘Deutsche Schule’ (Alman Okulu)nu ziyaret ettiler.
İki bakan da yaptıkları konuşmalarda güzel ve sıcak dil kullanmaya özen gösterdiler.
“Lieber Mevlüt, Mein Freund Mevlüt”, “Sevgili Heiko, Dostum Heiko” diyerek, İstanbul Alman Lisesi öğrencilerine de dostluk mesajları verdiler.
Bir yıl sonra Maas, Türkiye’ye yapacağı resmî ziyaret öncesi bir Tweet attı.
Maas, “Cumartesi günü Türkiye’ye gideceğim. Ateşkese (Suriye’de) riayet edilmeli, sivil halk korunmalı. Türkiye sığınmacılara davranış konusunda uluslararası kurallara riayet etmeli. Politik süreci baltalamak yerine, bu sürece destek vermeli” diyordu.
Tabii bu Tweet Türk tarafını kızdırdı.
Çavuşoğlu da, “Sevgili Heiko Maas, Türkiye ziyaretinden memnuniyet duyarım. Her zaman hoş geldin. Ama işaret parmağı göstererek değil. Kim ki, Türkiye’ye öğretmen edasıyla davranırsa, gereken karşılığı alacağını da göze almak zorundadır” içerikli bir Tweet attı.
Yani bir anda, “Sevgili Heiko, Sevgili Heiko Maas” oluverdi.
*
İşte bu hafta perşembe günü Bakan Çavuşoğlu, Alman Bakan Heiko Maas’la Berlin’de bir araya geldi.
Konu, Almanya’nın ve Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye’ye seyahat uyarısını kaldırması, Türkiye’nin ‘riskli bölge’ listesinden çıkarması, yani Türkiye’ye gitmek isteyen turistlere kapıların açılmasıydı.
Tabii uluslarası ‘sorunlar’ ve ikili ilişkiler de konuşuldu.
Maas ve Çavuşoğlu’nun görüşmeden sonra düzenledikleri ortak basın toplantısında dil olarak yine eskiye döndüklerine tanık olduk.
Heiko Maas, “Lieber Mevlüt” diye başladı konuşmasına.
Birkaç kez de “Mein Freund Mevlüt” dedi.
Çavuşoğlu da öyle.
“Sevgili Heiko, Dostum Heiko” dedi.
Ancak Türkiye’ye kapıların bugünlerde açılacağı yönünde olumlu sinyaller gelmedi.
AB Konseyi Dönem Başbakanlığı’nı üstlenen Almanya topu AB’ye attı.
Seyahat uyarısının kaldırılmasının ve ‘riskli bölge’ listesinin değiştirilmesinin her iki haftada bir AB’de yapılacak görüşmelerde belirleneceğini söyledi Maas.
Tabii Türk tarafı haklı olarak bu yaklaşımı sevmedi.
Evet...
Kullanılan dil güzel, ama sonuç sıfırdı.
Alman Bakan’ın ‘seyahat uyarısı’nın burada yaşan ve Türkiye’deki akrabalarını, yakınlarını, dostlarını ziyaret etmek isteyenler için geçerli olmadığı şeklindeki açıklaması ise tam bir sürpriz oldu.
Bu ilk kez telaffuz ediliyordu.
Ama böyle bile olsa, bu tür seyahatlerin ‘bilinmeyenleri’ var.
Örneğin, “Türkiye’ye gidenler Almanya’ya döndüklerinde iki hafta karantinada kalacaklar mı?”
Alman Hastalık Kasaları’nın ‘riskli bölge’ listesinde yer alan ülkelere gidip de hastalananların tedavi giderlerinin üstlenmediği yönünde iddialar var.
Bu ve benzer sorular ile sorunlara açıklık getirilmeli.
Bizler için en önemlisi ise üye ülkeler ile Schengen ülkelerinin yanı sıra aralarında Tunus, Cezayir, Fas, Uruguay, Avustralya, Japonya, Güney Kore’nin de bulunduğu 14 ülkeye kapılarını açan AB’nin Türkiye’ye ve Türklere de aynı duyarlılığı, aynı ‘dürüstlüğü’ göstermesinin gerektiğidir.
Hem de zaman kaybetmeden...