Güncelleme Tarihi:
OYUNUN yönetmenliğini üstlenen Bursa Devlet Tiyatrosu sanatçısı Harun Türköz, şunları söyledi: “Oyun, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100’üncü yılı anısına yaklaşık 3 ayda 15 kişilik bir ekiple hazırlanıp seyirciyle buluştu. Oyunda, 1919’da memleketin içinde bulunduğu ağır koşullar ve insanların yılgın, ümitsiz, çaresiz, sefaletten nasıl kendilerini kurtardıklarının ve özgürlükleri için nasıl olağanüstü bir güçle ayağa kalktıklarının destanıdır. Nazım Hikmet, şiirselliğin yanında koyduğu tarihsel perspektif içinde anlattığı somut gerçekle Kurtuluş Savaşı Destanı’nın hem anlatanı hem savunanı durumunda. Kuvâ-yi Milliye Destanı, Nazım Hikmet’in 1939’da yazmaya başladığı ve 1941’de bitirdiği Kuvâ-yi Milliye şiiri (destanı), Kurtuluş Savaşı’nı baplar halinde anlattığı bir destandır. Kuvâyi Milliye Destanı’nda Nâzım Hikmet, kapitalist-emperyalist Batı karşıtı, Anadolu insanının kurtuluşunu ifadeye yönelik ideolojik temele yaslanan farklı bir söylem geliştirir. Kuvâ-yi Milliye Destanı’nda, anlamı açıkça verilmese de materyalist, sosyalist dünya görüşü eserin ‘iç örgülerinde’ kuvvetle hissedilir. Oyun izlendiğinde insanı farklı şekilde etkiler. Bazı insanı düşündürür, bazı insanları ağlatır. Bu destan, aslında ulusal kurtuluş savaşında kıyıda köşede kalmış, dipnot insanlarının kahramanlığıdır. Nazım Hikmet, Kuvâ-yi Milliye’de Türk dilini tığ gibi işlemiştir.”
KADINI, ERKEĞİ, GENCİ, YAŞLISI...
Başrol oyuncularından Ertuğrul Karakaya ise şöyle konuştu: “Kurtuluş Savaşı, tarihin hiçbir döneminde esaret altında yaşamamış Türk milletinin, kadını, erkeği, yaşlısı, genci, köylüsü, kentlisi ile topyekûn verdiği, dünyada pek az millete nasip olan destansı bir mücadeledir. Cephede çarpışmak kadar ordunun erzak ve cephane ikmalini sağlamak da son derece hayati önem taşımaktaydı. Cepheye ulaşan yolların gece gündüz sırtında mermi taşıyan ya da malzeme yüklü kağnıları sevk eden kadınlarla dolu olduğu anlatılan oyunu en iyi şekilde oynadığımıza inanıyoruz.”