"Kurtarma operasyonu değil"

Güncelleme Tarihi:

Kurtarma operasyonu değil
Oluşturulma Tarihi: Aralık 26, 2011 12:06

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, şike yasasıyla hiçbir şahsı kurtarma çabası içinde olmadıklarını söyledi.

Haberin Devamı

TV8'de yayınlanan bir programa katılan Bakan Kılıç, burada yaptığı açıklamada, kendisinin 7 Temmuz'da bakan olduğunu, 3 Temmuz tarihi itibariyle de özel yetkili savcılığın futbolda şike soruşturmasını başlattığını hatırlatarak, “Türkiye'den gelen bir talep TBMM tarafından olumlu bulunmuş ve mevcut mevzuat uluslararası normlara uygun hale getirilmiştir. Bu, Aziz Yıldırım'ı kurtarma operasyonu değildir. Böyle adlandırılması da haksızlık olacaktır” dedi.

Soruşturmanın başlatılma talimatını ne kendinin, ne de başka bir siyasetçinin vermediğini vurgulayan Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu yönüyle bakıldığı zaman 'çok talihsiz bir döneme geldiniz, sizin için üzülüyoruz' diyenler fazla. Eğer ki Türkiye'de temiz toplum ve temiz siyaset, temiz spor adına atılması gereken adımlar varsa, bu adımlar kimse için talihsizlik olarak değerlendirilmemelidir. Cumhuriyetin savcıları, hakimleri Türkiye'de sporun siyasetin sanatın ve diğer sahaların temize çıkması için uygulaması gereken kanunları harfiyen uygulamaya devam edecektir. Kanun değişikliği sonrasında bize yönelik çok haksız eleştirilerde bulunuldu. Bahse konu edilen şahsı hayatımda görmedim, bundan sonra da göreceğimi zannetmiyorum. Bu kabil haksızlıklara maruz kalmamız kesinlikle hatalı yaklaşımlardır. Bir hukukçu olarak şunu ifade etmek durumundayım; en iyi ve doğru kanun, toplumsal olaylarda uygulanabilirliliği olan kanundur. Yine en iyi kanun, evrensel standartlarla evrensel normlarla en fazla paralellik taşıyan kanundur. Eğer yaptığınız bir kanunun uzun vadede uygulanabilirliliği yoksa, iyi bir yasanın elinizde olduğunu söyleyemezsiniz.”

Bakan Kılıç, “Eğer çıkardığınız bir metnin uluslararası hukuk normlarıyla paralelliği yoksa yine doğru şeyler yaptığınız iddiasında olamazsınız” diyerek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Türkiye'den gelen bir talep, TBMM tarafından olumlu bulunmuş ve mevcut mevzuat uluslararası normlara uygun hale getirilmiştir. Bu Aziz Yıldırım'ı kurtarma operasyonu değildir. Böyle adlandırılması da haksızlık olacaktır. Hukuka güvenmek ve teslim olmak lazım. AK Parti göreve gelene kadar, bu ülkede birkaç medya kurumunu eline geçirenler, yan tarafta da ufacık bir parti kuran herkes, sonrasında gidip bankaları hortumlayabiliyordu. Karanlık güçlerle mücadeleyi yürüten ve karanlığı aydınlığa çıkaran AK Parti hükümetidir. Türkiye gece yatanın sabah kalkıp darbeye teşebbüs edebileceği bir ülke durumundaydı. Türkiye üzerinde, sandıktan çıkan milli iradeyi beğenmeyen herkesin milli irade aleyhine silahlı güç kullanabileceği bir ülke görüntüsü vardı. Türkiye'nin demokratik mücadelesi yargı yoluyla mücadelesini sürdürebileceği özgürlük ortamı ve hukuk devleti iklimi yine AK Parti iktidarı döneminde oluştu. 2007 yılında yapılan anayasa değişiklikleri, 2010 yılındaki anayasa referandumu Türkiye'yi özgürlüklere, hukuk devletine adım adım yaklaştıran hamleler olduğu, bunları yapan hükümetin AK Parti hükümeti olduğu gözardı edilecek ve kalkıp bu olay üzerinden bize farklı ithamlar içine girilecek, bu haksızlıktır” değerlendirmesini yaptı.

-“Şikeyi suç haline getiren yasal düzenleme bizim zamanımızda çıktı”-

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, şikeyi suç haline getiren yasal düzenlemenin ilk kez AK Parti yönetiminde çıktığını hatırlatarak, “AK Parti hükümetinden önce şike diye, teşvik primi diye bir kavram ceza kanununda yoktu. Bunları suç haline getiren çoğunluk TBMM'deki AK Parti çoğunluğudur” dedi.

Mevcut yasadaki ağırlaştırıcı nedenlerin hiçbir Avrupa ülkesinde yer almadığına dikkati çeken Kılıç, sözlerini şöyle devam ettirdi:
“Kanunun yazımı ve yapımı sırasında cezalar TFF tarafından uygulanabilirlilik sınırının üzerinde, çok ağır bir zemine taşındığından dolayı bir değişiklik yapılması söz konusu hale gelmiştir. Futbolda şiddet ve düzensizliğin önlenmesi başlığını taşıyan kanundaki şikeye ve teşvik primine yönelik cezalarda bir miktar indirim yapılmasına rağmen mevcut haliyle bile cezanın alt sınırı Avrupa ülkelerindekilerin tamamından daha yüksektir. Bizdeki ağırlaştırıcı nedenlerin hiçbiri Avrupa ülkelerinde yoktur. Birden fazla işlenmesi halinde 4'de 1'inden 4'de 3'üne kadar ağırlaştırıcı neden. Kulüp başkanı, kulüp yöneticileri, federasyon veya federasyon yöneticileri tarafından işlenmesi halinde yarısı oranında ceza artırılır. Bu da ağırlaştırıcı neden ve Avrupa hukukunda yok. Şike nedeniyle mahkumiyet cezası alanlar hakkındaki hapis cezası paraya çevrilemez ve hükmün açıklanması ertelenemez, bu üçüncü bir ağırlaştırıcı neden. Dördüncüsü ise şike veya teşvik priminden dolayı hakkında hapis kararı verilenler hapis kararı süresince veya mahkemenin iki katına kadar artırması mümkün olan süre boyunca bir daha federasyonda ve kulüplerde yöneticilik yapamazlar.”

Cezanın üst sınırında indirim yapılırken, içerik ve uygulama bağlamında ceza limitlerinin olabildiğince arttırıldığını dile getiren Kılıç, “Demokrasiye karşı işlenen suçlar TC rejiminin parlamenter, demokratik rejim olduğu gerçeğine karşı işlenen suçlar, ekonomik suçlar ve temiz topluma giden yolu karartmaya dönük suçlar konusunda hiç kimsenin AK Parti hükümeti döneminde verilen mücadeleyi eleştirmek ve kınamak hakkı yoktur diye düşünüyorum. Bizden önce bankaları hortumlayan, şike ve teşvik priminin suç olmadığı, bir banka kuranın bir medya kurumunu ele geçirenin her türlü ekonomik suça bulaştığı bir Türkiye vardı. Bütün bunlara karşı mücadele AK Parti hükümetleri döneminde verildi. En büyük haksızlık olarak gördüğüm bindirmelerden biri de şu; kanunda değişiklik yapıldı. Bu yol olacak ve buradan hareketle ergenekon ve balyoz gibi demokrasiye karşı işlendiği iddia edilen suçlara yönelik davalarla ilgili bir takım kolaylaşlaştırıcı düzenlemelere gidilecek. Bunlar kesinlikle iftira. Böyle bir şeyin olabilmesi mümkün değil. Bizim böyle bir taahhütümüz yok. Orada uygulanan kanunlar yeni çıkmış kanunlar değil. Senelerdir uygulamada olan kanunlar ve senelerdir yürürlükte olan kanunlar” diye konuştu.

Bakan Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Değişik zamanlarda kenarından köşesinden farklı kişilere ve olaylara uygulanmış olan kanunlar, Türk Ceza Kanunu'nun genel hükümleri, demokrasinin kendisini müdafaa rejimidir. Onları yeniden değiştirmenin gereği yok. Tutukluluk süreleri kısalacak mı gibi yaklaşımlar geliştirildi. 31 Aralık 2010 tarihi itibariyle yeni kanun yürürlülüğe girdi (tutukluluk sürelerini kısaltan kanun) ne oldu, medyası muhalefeti birden tutukluluk süresini 10 yıla indirdik diye bize yüklendi. Aynı medya ve muhalefet tutukluluk süresini 3 yıla indirilmesiyle ilgili kanun teklifi veriyor. Tutukluluk süreleri ile ilgili son düzenleme bu yılın başında yürürlüğe girmiştir. Yargıtay gereğini yapmadığından dolayı kritik dosyaları karara bağlamadığından dolayı yüzlerce sakıncalı isim sokağa salınmıştır. Bunların faturası da AK Parti'ye çıkarılmıştır. Biz yeniden benzer bir hatanın içinde olmayız.”

-İzmir'e stat yapılacak-

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, İzmir'in, 2012 yılında stat temelini atmayı planladıkları illerden bir tanesi olduğunu söyledi.

Karşıyaka takımına tarihinin büyüklüğüne ve mazisine yakışır bir stat kazandırmak gerektiği kanaatinde olduklarını ifade eden Kılıç, “Bu stadı İzmir'e kazandırmaya kararlıyız. Ümit ve temenni ediyorum ki, İzmir'de bu çözüm sürecine katkı sağlaması gerekenler ellerini taşın altına koymaktan kaçınmasınlar. Bunun başında İzmir Büyükşehir Belediyesi var. İmar düzenlemesinin yapılması gerekecektir. Stadın yapılacağı alanın imar planına spor yatırım alanı olarak işlenmesi gerekecektir. Stadın inşa edileceği alanla ilgili kentleşme anlamında bir problem varsa, İzmir'deki mimar ve mühendis odalarının da yargıya gitmek için sabırsızlık içine girmemeleri gerekecektir. Çünkü maalesef mimar ve mühendis odalarının yargıya gitme konusundaki aceleciliğiyle ilgili Trabzon'daki Akyazı Projesi askıya alınmıştır. Trabzonspor Kulübü'nü şanına yakışır spor kompleksi ve stada kavuşturmak için AK Parti hükümeti kararlı ve istekliydi. Ancak proje yargıda durduruldu. Bildiğim kadarıyla yargıyla ilgili sorunlar aşıldı ama Trabzon en az 3-4 yılını bu uğurda kaybetti” şeklinde konuştu.

Başbakan Erdoğan'ın stat yapılacak sözünü verdiği illerin tamamında statların temelini 2012 yılında atmayı hedeflediklerini anlatan Kılıç, “Bu yönüyle aslında çok nitelikli bir rekorun altına da imzamızı atacağız. Ne mutlu bize ki Türkiye Cumhuriyeti ekonomisi bir takvim yılı içinde 14-15 stadın temelini atabilecek kadar güçlü bir ekonomi haline gelmiş” dedi.

-Türkiye'de başka illere de stat yapılacak-

Suat Kılıç, Türkiye'de başka illere de stat yapılacağını belirterek, “Samsun stat yapılacak illerden biri olacak. Malatya'nın temelini yakın sürede atmayı istiyoruz. Şu anda ihale sürecinde. Mersin'in stat ihalesi tamamlandı. Antalya'yı protokole hazır hale getirmeye gayret ediyoruz. Yer seçimi konusundaki ihtilafı gidermek sürecindeyiz. Eskişehir'i yine yer seçimi konusundaki ihtilafı giderdikten sonra protokol aşamasına taşıyacağız. Diyarbakır, Batman, Gaziantep, Konya ve Bursa bu illerden bazıları. Stat yapılmasıyla ile ilgili maksimum süre 800 gündür. Ben bunun yerine en uzun süre olarak 2 yıl ibaresini görmeyi tercih ediyorum. Bir an önce bu statları bitirmek bizim hedefimiz” diye konuştu.

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Van kentinde stat bulunduğunu belirterek, “Belediyeye devrettik ama maalesef bakımsızlıktan dökülüyor. Yeniden orayı ihya etmek isteriz. Belediye kullanım hakkından vazgeçmeli ya da yatırım yapmalıdır. 4 yıl önce Van Belediyesi'ne stadın üst kullanım hakkını devrettik. Bakımsızlıktan dökülmesi beni üzüyor” dedi.

Van'da yeni bir yüzme havuzunu bitirdiklerini, ancak deprem nedeniyle açılışını yapmadıklarını vurgulayan Kılıç, sözlerini şöyle tamamladı:
“Sevinçle belirtmek isterim ki burası depremde herhangi bir hasar görmedi. Van'da 5 bin kişilik bir spor salonunun yapımına başladık. Deprem nedeniyle kiralık bir yurt binamız yıkıldı. Eski yurt binalarında da hasar oluştu. Erciş ilçesinde ilk etapta 350, akabinde 600 olmak üzere toplamda 950, Van'da da bin 500 artı 3 bin 500 olmak üzere toplamda 5 bin kişilik yurt inşaatının ihalesini gerçekleştireceğiz. Bunları yapmadığımız takdirde 100. Yıl Üniversitesi'nin canlanması mümkün değil. Barınma imkanının çözümüne biz bakanlık olarak gereken katkıyı sağlayacağız ki, 100. Yıl Üniversitesi yeniden eski günlerine dönüş yapabilsin. Ben Van'ı, polemik yapanlardan daha iyi biliyorum. Van'daki deprem yardımlarını istismar edenler oldu. Van'daki depremi siyasi istismar konusu haline getirenler de oldu. O istismarların içinde bulunanlar bizim samimiyetimiz karşısında erimeye mahkumdur.”

Haberin Devamı

“Milletvekili emeklilerinin maaşlarındaki artış, AK Parti grubunun teklifi değildir”

Milletvekillerinin, eski mesleklerine dönmelerinin kolay olmadığının altını çizen Kılıç, şöyle devam etti:
“Diyelim ki doktorken milletvekili oldunuz ya da avukattınız, Anadolu'da Ankara'ya geldiniz. Yeniden seçim bölgenize dönüp işinizi sürdürebilmeniz kolay değil. Burada değişen hayatlar, bozulan düzenler var. Aile özelinde yıkılan ekonomik kazanımlar var. Dolayısıyla, milletvekillerinin eski mesleklerini yapamayacakları, böyle bir imkana kavuşturmanın doğru olup olmadığı konusunda, 4 siyasi parti grubunun grup başkan vekilleri konuşmuş ve tartışmışlardır. Milletvekili emeklilerinin maaşlarındaki artış, AK Parti grubunun bir teklifi değildir. Diğer siyasi parti gruplarının da tek başına teklifi değildir. Bu, TBMM Başkanlığı'na emekli eski milletvekillerinden gelen talep üzerine gerçekleşen bir eylemdir. 4 partinin grup başkan vekilleri sürecin TBMM Başkanı'nın inisiyatifinde gelişmesi gerektiğini, başkanlık divanı üyelerinin imza atmaları halinde böyle bir düzenlemeye itirazın söz konusu olmayacağını ifade etmişlerdir.”

Bakan Kılıç, asıl üzüntüsünün, adını zikretmek istemediği bir siyasi partinin, başta “evet” dediği şeye, kanun çıkarıldıktan sonra “hayır” diyerek siyaset yapmayı tercih etmesi olduğunu kaydetti. O partinin, kendi içindeki iktidar mücadelesine bu konuyu alet ettiğini ifade eden Kılıç, “Parlamentoya ve milletvekillerine yazık olmaktadır. Eğer bir düzenleme yapılıyorsa, bunun arkasında başta duranların sonunda da arkasında durmaları lazım. Durmazlarsa bu polemik bitmeyecektir” dedi.

Kredi ve Yurtlar Kurumu ile ilgili açıklamalarda bulunan Kılıç, AK Parti hükümetleri zamanında 188 bin olan yatak sayısının 268 bine çıktığını ve 2013 yılı sonu itibariyle bu sayıya 110 bin yeni yatak ilave edileceğini söyledi. Bu artışın başlı başına bir devrim olduğunu kaydeden Kılıç, “Bu 110 bin yatağı kazandırdığımız andan itibaren, son 10 senede, önceki 50 seneyi ikiye katlamış olacağız” dedi.

“Bugün öyle bir Türkiye var ki, 1 milyon 175 bin gencimize ödeme yapabiliyoruz”

Kredi ve Yurtlar Kurumu'na borcu olan bir öğrenciyle ilgili, o öğrenci sigortalı bir işe girinceye kadar ödemesine yönelik bir takip başlatılmadığını ifade eden Kılıç, şöyle devam etti:
“Bu çok önemli bir düzenlemedir. Ne zaman ki öğrencinin eğitim ve öğretimi biter, sigortalı bir işe girer, o tarihten itibaren öğrenciler hakkında kredi geri ödeme takibi başlatıyoruz. Burs ve kredi alacak yeni öğrencilerimiz belli oldu, 6-7 Ocak tarihlerinde paralarını ödeyeceğiz. Bu tarihte 1 milyon 175 bin üniversite öğrencisine ödeme yapılacak. Şu anki rakam 240 TL ama 6-7 Ocak'tan sonra bu rakam artacak. AK Parti hükümeti öncesinde bu rakam 45 liraydı, o da aylık değil, 3 ayda bir ödeniyordu. Avrupa ekonomileri maaş ödeyemediği için hükümetler istifa ediyor. Bugün öyle bir Türkiye var ki, 1 milyon 175 bin gencimize ödeme yapabiliyoruz.”

Kredi Ve Yurtlar Kurumu'nda kalan yaklaşık 268 bin öğrenciye günde 5 TL olmak üzere ayda 150 TL yemek yardımı yapıldığını belirten Kılıç, “Bunun 1,75 lirası kahvaltı, 3.25 lirası akşam yemeğine gidiyor. Bunu nakit olarak vermememizin nedeni, paranın yemek için kullanılmama ihtimalinin bulunmasıdır. Bu ülkede öyle bir hükümet etme anlayışı ve öylesine bir başbakan var ki...Bu ülkenin başbakanı 268 bin ana kuzusunun sabah kalktığında kahvaltı yapmadan yurttan okula gitmesini istemiyor. Kahvaltı için verilen fişlerin akşam yemeğinde de kullanılmasına izin vermiyoruz. Bu detaya kadar düşünen siyasal bir iktidarız. 1 Ocak'tan itibaren günlük yemek katkısının miktarını da artıracağız. Rakamları Ocak ayının ilk grup toplantısında Başbakanımız Sayın Tayyip Erdoğan açıklayacak. Bu gençlerimizin 400 binden fazlası bunu burs olarak alacak, yani geri ödemeyecek” diye konuştu.

“Hiçbir yurt yöneticisinin bu ziyaretlerden rahatsızlık duyma hakkı olmamalıdır”

Yurtlara “habersiz ziyaretler”in süreceğini anlatan Suat Kılıç, “Haber vermeden gidiyorum çünkü haber verildiği takdirde yurtlardaki öğrencilerden 'siz geleceğiniz için şu konular düzeltildi' gibi eleştiriler gelebiliyor” dedi.

Haber vermeden gidip, olumlu olumsuz ne varsa incelediklerini dile getiren Kılıç, şöyle konuştu:
“Bölge müdürleri onların iline gittiğimizde 'bakan gelir' endişesiyle tedbirli olma ihtiyacı hissediyorlardır. Benim arzum, buraların tedbirli olma ihtiyacı hissetmemesi. Yemek kalitesiyle, yurtların temizliğiyle, disipliniyle yurtlara giriş ve çıkış saatleriyle, öğrenci memnuniyetiyle ilgili bir hazırlık yapma ihtiyacı hissetmemeleri lazım. Sayın Başbakanımız, bu kurumları bana emanet ederken 'bu çocuklar anne ve babalarının bakmaya kıyamadığı çocuklar. Bu çocuklar bize emanet. Emanete gözümüz gibi bakmalıyız' diye tembihledi. Onların yediği yemekten temizliklerine varıncaya kadar her konu benim meselemdir diye düşünüyorum. Hiçbir yurt yöneticisinin bu ziyaretlerden rahatsızlık duyma hakkı olmamalıdır. Yurdunu iyi yönetenler de zaten duymaları gereken güzel sözleri bizden ziyadesiyle duyuyorlar. Kredi ve Yurtlar Kurumu'nda bir kızartma yağının 3 kereden fazla kullanılmaması lazımdır. Gıda mühendisi değilim. Bunu bakarak anlayamam ama ilanen tebliğ ediyorum. Herkes durumunu düzeltsin, kimse radara girmesin. Radar için bile erken uyarı sistemi vardır. Yollara önce radar kontrol diye bir tabela konur. Devlet tuzağa düşürmez, pusu kurmaz. Devletin yöntemi hukuka uygun olmak zorundadır.”

“Gençlik merkezlerinde çalışan kardeşlerimiz kimsenin adamı olmasın”

Gençlik merkezlerine de değinen Bakan Kılıç, “Buralarda çalışan kardeşlerimiz kimsenin adamı olmasınlar. Devletin, milletin, hukukun, demokrasinin, özgürlüklerin, bilgi çağının bireyleri olsunlar. Ruhlarını ve kimliklerini kimseye teslim etmesinler. Ben böyle bir neslin yetişmesi gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu.

Gençlik merkezindekilerin işlerine son vermediklerini, yeniden yapılandırma döneminin içinde olduklarını kaydeden Kılıç, “Türkiye genelinde Gençlik ve Spor Bakanlığı'na bağlı 163 tane gençlik merkezi var. Bunların içinde bizim dönemimizde yapılmış iyi yapılar bulunmakla birlikte, büyük çoğunluğu eski ve dökülen binalar. Bir taraftan fiziki şartları iyi olmayanları düzeltmek amacıyla yola çıkıyoruz. 2012 yılında Türkiye genelinde 60 tane yeni gençlik merkezinin temelini atacağız. Bu, başlı başına bir devrim” ifadelerini kullandı.
163 gençlik merkezindeki 68 bin üye sayısını 1 milyona çıkarmayı hedeflediklerini anlatan Kılıç, şunları söyledi:

“Bu nedenle bu işin yönetmeliğini değiştirdik. 4 yıllık okulların son sınıf öğrencileri veya 4 yıllık okul mezunları gençlik merkezi lideri olabilir. Çocuklara bir şeyler verebilmesi için ağabey ve abla donanımında olmalarını tercih ettik. 30 yaş sınırını getirdik. Eğer bu yaşı aştıysanız, gençlik merkezlerinde liderlik yapamazsınız. Gençlik merkezlerini çok önemsiyorum. Boş zaman diye bir kavram vardır. Ben bunun lüzumsuz bir laf olduğuna inanıyorum. Öğrencilerimizin okul dışında kalan ve boşa geçen zamanlarını gençlik merkezlerinde değerlendirmeyi düşünüyoruz. Beden dili, etkili hitabet, enstrüman kursları, çok amaçlı spor salonlarında farklı aktiviteler, tiyatro ve drama kurslarını, gençlik merkezlerinin yapısı içinde vereceğiz. Bunlarla birlikte kütüphanesi olacak.”

“58. madde değiştirilsin demedim”

Bakan Kılıç, Türkiye Futbol Federasyonu'nun (TFF) talimatnamesinin 58. maddesiyle ilgili olarak basında çıkan haberleri de değerlendirerek, “Ben 58. madde değiştirilsin demedim. Kişisel kanaatimin 'şahısların eylemlerinden dolayı tüzel kişileri cezalandırmamak' yönünde olduğunu söyledim. Maalesef spor sayfalarında bu konu maddenin değiştirilmesi yönünde görüş açıkladığım şeklinde ele alındı. Bu yanlış bir yaklaşımdır. İnsanların beyanatlarını söyledikleriyle değerlendirmek lazım. 58 madde bir kanun metni değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ve hükümetin gündemine gelecek de değildir. TFF'nin talimatnamesinin 58. maddesidir. TFF özerk bir kurumdur ve bakanlığıma bağlı değildir. Bizimle bu kadar ilişkilendirilmesini doğru bulmuyorum” diye konuştu.

Bakan Suat Kılıç, Fenerbahçeli olup almadığının sorulması üzerine ise, “Hayatımın hiçbir döneminde Fenerbahçeli olmadım. Türkiye'de futbolu takip eden herkes Fenerbahçeli olmadığımı biliyordur. Ben iyi bir Samsunsporlu'yum. İlla 4 büyük takımdan birini tutman gerekir derlerse, benim tercihim orada da Fenerbahçelilik noktasında olmadı. Fenerbahçeli olmak da olmamak da ayıp değil. Mühim olan eylem ve işlerinde doğru davranıp davranamadıklarıdır” şeklinde yanıtlayarak sözlerini tamamladı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!