Kül Kedisi'nin gerçek hikayesi

Güncelleme Tarihi:

Kül Kedisinin gerçek hikayesi
Oluşturulma Tarihi: Ekim 29, 2012 18:35

Gülhan da neredeyse Aygül’le aynı yaşta.Ama o babası yaşta evlendiği adamınalnına çizdiği acılı kaderi yaşıyor. Kendihikayesini kendi ağzından dinleyelim.

Haberin Devamı

“İLK eşimle ayrıldık. Bir oğlumuz oldu. Ayrılıktan sonra Turgutlu gibi küçük bir yerde yaşamak zordu.
Çevrenin, eş dostun ısrarı, bir de benim için en önemlisi yavrumun geleceği için, Frankfurt’tan gelen babam yaşındaki adamın evlilik teklifine evet dedim. O da evlenip ayrılmış, dört kızı vardı.

Bana ‘Benim oğlum yok, senin oğluna kendi oğlum gibi bakarım, ona babalık yaparım. Ben küçük yaşta babasız kaldım, oğlunun hislerini anlayabiliyorum. Hem biliyorsun, Almanya’nın imkanları buradan iyi. Size kol kanat gererim’ demişti.

Ama bırakın babalık yapmayı, evde çocuklarının sözlü tacizlerinden bile korumadı. Yetişkin kızları geldiğimiz günden bu yana ne oğlumu ne beni kabul ettiler. Maalesef eşim de bunlara hiç ses çıkaramadı. Ben katlanırım bütün bunlara ama oğluma söylenenler, yapılanlar içimi yaktı, kavurdu. En çok da oğluma ‘Babamın Türkiye’den getirdiği köpek’ demeleri... O küçücük yavrum, daha 6-7 yaşındayken anladı bu evde istenmediğimizi. Eteğime sarılıp, ‘Burası bizim evimiz değil, gidelim anne buradan’ diyordu.”

EN ACI KARARI VERDİ
Gülhan A., hem oğluna yapılanlardan hem kendi yaşadığı baskı dolu hayattan yorulsa da, yaşadıklarını içine atmaya, hayata tutunmaya çalışıyor. Ama kimseyi tanımadığı bir yerde yaşamak, koca baskısı, oğluna yapılanlar derken, üstüne bir de stresli bir hamilelik dönemi gelince, psikolojisi darmadağın olmuş.

Hayatının en zor kararlarından birini de bu süreçte yattığı klinikteki doktorunun tavsiyesiyle vermiş ve oğlunu kendi elleriyle gençlik dairesine teslim etmiş. Söz yine gözü yaşlı annede:

İLAÇ VERDİLER
“Doktora, ‘Çocuğum üvey kızların yanındayken, ben burda kalamam’ dedim. Doktor da bana ‘Oğlunu geçici olarak güvenli bir yere alalım mı?’ dedi. ‘Tamam’ dedim ama keşke demez olaydım. Gidiş o gidiş. 6 aylığına diye teslim ettiğimiz gençlik dairesi, (Jugendamt) tam 8 yıldır oğlumu bana geri vermedi. Tek kelime Almanca bilmeyen oğlumu Vitos Kliniğe götürüp, IQ testi uyguluyorlar. Oğlum sürekli ağlıyor bu esnada. Hem ‘zekası düşük’ diye rapor yazıyorlar hem de ağlamasını kesmek için ağır ilaçlar veriyorlar. Annesinden ayrılmış, bir sürü baskıya maruz kalmış bir çocuk üstelik tek kelime Almanca bilmiyor, ağlamasın da ne yapsın? Güya ‘Tedavi edip size 6 ay sonra vereceğiz’ dedikleri oğlumu sekiz senedir vermiyorlar. Gençlik dairesi yetkilileri ile defalarca konuştum ama sonuç alamadım. Sonunda çocuğumu görmek için dava açtım.”

“Benim dava açıp hak aramamı kabullenemediler. Bana davadan vazgeçmemi, altı hafta oğlumu görmememi ama daha sonra oğlumu bana teslim etmeyi önerdiler. Ben de bu teklifi, önceki avukatımın da etkisiyle kabul ettim. Başka çarem de yoktu zaten. Parasızım, Almanca bilmiyorum, elimden tutan kimse yok. Ne yapabilirim ki? Oğlumu 8 sene kaldığı Limburg’daki yurttan başka bir yere göndermişler. Telefon numaralarını bulmak için çok uğraştım, eski avukatım bile numarayı vermedi bana. ‘Ne yapacaksın arayıp, isterlerse görüştürmezler’ dedi. İnternette oğlumun kaldığı Trier bölgesindeki bütün gençlik ve çocuk dairelerini tek tek aradım, 4 ay sürdü ama en sonunda buldum yavrumu. Oğlumla haftada bir gün sadece beş dakika telefonda konuşmama izin verdiler. O görüşmede de öyle her istediğinizi diyemiyorsunuz. İlk görüşmemde oğlum çiftlik gibi bir yerde kaldığını ve burada hayvan pisliklerini temizlediğini, yumurta sattığını ve çalışmak istemediği zaman aç bırakıldığını söyledi. Telefonda ‘Karnım aç anne’ diye haykırdı. Buna yürek dayanır mı? Yanıma kaçtığında nasır tutmuş ellerini gördüm. 14 yaşında okulda olup eğitim görmesi gereken bir çocuk çalıştırılıyor. Görevliler günde sadece 45 dakika ders yaptırıyorlarmış, onun dışında hep çiftlik işleri. 14 yaşında çocuk eli nasır mı olur?”

GÜLHAN A.’nın avukatı Nalan Sönmez yaşanan süreçle ilgili,

“Burada aile birliğinin temeli söz konusu. Ailenin bir arada yaşamasını anne istiyor, oğlu istiyor, psikologlar istiyor ama gençlik dairesi yetkilisi istemiyor. Alman Anayasası’nın 6. Maddesi’nin ‘Evlilik ve aile, devlet düzeninin özel koruması altındadır’ açık hükmüne rağmen bu durum gözetilmiyor. Bu saçma ısrarın anlamı sadece devletten alınan bakım parası mı? Tüm hukuki girişimlerimizi yapacağız” diyerek mücadelenin yeni başladığını söyledi. Avukat Sönmez, müvekkilinin evladına kavuşabilmesi için daha önce birçok girişimde bulunduğunu belirterek,

“Müvekkilim, Frankfurt Başkonsolosluğu’na, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı’na mektup yazıp yardım istemiş. Frankfurt Başkonsolosluğu’ndan avukat Fatma Bostan vasıtasıyla bütün evrakları Türkiye’ye göndereceğiz. Burada bir aile dramı yaşanıyor, bu duruma nasıl sessiz kalalım?” dedi.

ŞİZOFREN HAPI VERİYORLAR
Avukat Sönmez, Gülhan A.’nın oğlunu kendisine getirdiğinde duyduklarına inanamamış:

“Çocuk kendisine verilen ilaçları gösterdi. Bu ilaçlar ağır pskolojik sorunları olanlar ve şizofrenlere veriliyormuş. Eşim doktor kendisi de bu ilaçların bir çocuğa verilmesinin yanlış olduğunu söyledi. Üstelik bizdeki doktor raporlarında çocuğun böyle bir rahatsızlığının olmadığı yazılı. Çocuk bu ilacı aldığında yorgun düşüp uyuyor ya da sersem gibi dolaşıyor. Buradaki gençlik dairesiyle de görüşüp çocuğun burada kalabileceğinin onayını aldım. Ama gençlik dairesi yetkilisi tüm çabalarımıza ve ısrarımıza rağmen çocuğu Trier’deki yurtta tutacaklarını söyledi. Bunun tek izahı var: Gençlik dairesi devletten çocuk başına günlük 200 Euro yardım alıyor. Bu para kesilmesin! Arefe günü küçücük çocuğu üç polis ve iki görevli eşliğinde, ellerini ayaklarını kelepçeleyerek zorla arabaya bindirip götürdüler. Ne yaptı bu çocuk, adam mı öldürdü, cani mi? Bu olmaz, kabul edilemez. Yeniden velayet davası açıp, gereken tüm hukuki girişimlerimizi başlattık.”

BAYRAM ZEHİR OLDU
GÜLHAN A., eylül ayının sonlarında başka bir şehirde kendine ‘gerçekten kol kanat geren’ bir arkadaşının ailesine sığındı.

Burada tanıştığı avukat Nalan Sönmez de hiçbir maddi ücret talep etmeden avukatlığını üstlendi. Hem eşine açtığı boşanma davasını yürütmek hem de oğlunun kaybettiği velayetini geri alabilmek için. Tam bir şeyler yoluna giriyor derken, son yaşadıkları da Gülhan A.’ya bayramı zehir etti:

“Yaklaşık 20 gün önce oğlum aradı. Telefonda Frankfurt Tren İstasyonu’nda olduğunu ve artık dayanamayıp kaldığı yerden kaçtığını söyledi. Parası yok, biz de başka şehirdeyiz. Gidip Frankfurt’tan aldık ve buraya getirdik. İlk işimiz avukat Nalan Sönmez’e gitmek oldu. Bizde bir gece kaldı, yanımızda kalması için hukuki işlemleri başlattık. Ama Frankfurt’tan gençlik dairesi yetkilisi arayıp oğlumu geri getirmemizi, aksi takdirde polis zoruyla alacaklarını söyledi. Hiç olmazsa bayramın sonuna kadar burda kalmasını söyleyip dil döktük. Önce ‘Tamam’ dedi ama ertesi gün Trier’den gönderdiği iki görevliyle oğlumu aldılar. Sağlıklı olduğuma dair elimde raporlarım var. Oğlumun annesinin yanında kalmasının kendisine iyi geleceğine dair raporlar var, ama gençlik dairesi yetkilileri bizi ısrarla birbirimizden koparıyor. Tek istediğim yavrumun yakınlarımda olması, onu almak için illa 18 yaşını mı beklemem gerekiyor?”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!