Güncelleme Tarihi:
HIRİSTİYAN aleminde 40 gün süren oruç döneminin başlangıcı olarak bilinen “Achermittwoch”a (Kül Çarşamba) politik sataşmaların yanı sıra Türkiye damgasını vurdu.
Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) Genel Başkanı ve Bavyera Eyalet Başbakanı Horst Seehofer, konuşmasında son dönemlerdeki cami ve minare yapımıyla ilgili tartışmalara de değinirken, “Almanya'da minareler Kilise kubbelerinden daha yüksek olamaz” dedi. Yeni yılın ilk günlerinde Türkiye ile müzakerelere son verilmesini gündeme getiren CSU'nun lideri, “İslam değil, günümüzde de Hıristiyanlık en çok takibata uğrayan dindir. Türkiye'dei Hıristiyanlar kilise inşa edememektedir. Hıristiyanlar Türkiye'de papaz eğitimi veremiyor. Türkiye'de Hıristiyanlık adeta ölüme mahkum edilmekte. Türkiye, Diyanet İşleri aracılığıyla Almanya'da cami yapımını desteklemektedir. Biz herkese eşit hak verilmesini istiyoruz. Türkiye de herkese eşit hak verilmesini istiyoruz. Türk halkıyla biz dostuz. Ama Türkiye, bugün hala gerçek din özgürlüğü olmayan bir ülkedir. Türkiye, düşünceyi ifade ve basın özgürlüğü olmayan bir ülkedir. Türkiye, zorla evlendirmelerin yaşandığı ve kadınların baskı altında tutulduğu bir ülkedir. Bu nenenle biz şunu söylüyoruz: Böyle bir ülke Avrupa Birliği (AB) üyesi olamaz” dedi.
CSU'lu Avrupa Parlamentosu milletvekili Manfred Weber de Almanya'da yaşayan göçmen kökenlileri topa tuttu. CSU'lu politikacı, “kadınlara baskı yapan, terörizmi destekleyen ve Almanca öğrenmek istemeyen göçmen kökenlilere Almanya'da yer yoktur” dedi. Manfred Weber, “Bu gibi insanlara biz çok açık bir biçimde 'biz sizi burada istemiyoruz. Kendinize başka bir yer arayın' demeliyiz” açıklamasında bulundu.
Onların adamı
Anamuhalefet Sosyal Demokrat Parti (SPD) Genel Başkanı Sigmar Gabriel, Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri (CDU) ile Hür Demokrat Parti'den (FDP) oluşan koalisyon hükümetine ağır suçlamalarda bulundu. Partisinin Bavyera'nın Vilshofen kentinde düzenlediği toplantıya katılan Gabriel, FDP Genel Başkanı ve Federal Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle'nin Hartz IV olarak bilinen İşsizlik Parası ile geçinmek zorunda kalan milyonlarca insanı sosyal devleti istismar eden “günah keçisi” gibi gösterdiğini belirtirken, “sosyal devleti asıl istismar eden ve dolandıranlar vergi kaçıranlardır. Bunlar da CDU/CSU ile FDP'nin adamlarıdır” dedi.
Çalışan kazanmalı
FDP Genel Başkanı Guido Westerwelle de Straubing kentinde düzenlenen etkinlikte, Hartz IV ödemelerinin artırılmasına karşı yaptığı açıklamaların doğruluğunu savundu. “Çalışanların eline çalışmayanlardan daha fazla para geçmeli” şeklindeki görüşünü yineleyen Westerwelle, “Aslında ben bütün politikacıların bildiği, ancak bir türlü söyleme cesareti gösteremediği bir gerçeği dile getirdim. Bu sözlerimden geri alacağım bir şey yok” dedi.
Yeşiller güçlendi
Almanya'da son yapılan kamuoyu yoklamalarında FDP'nin önemli ölçüde destek kaybettiği, buna karşın Yeşiller'in güçlendiği ortaya çıktı.
“Stern” dergisi adına yapılan son kamuoyu yoklamasında Almanya'da bu hafta sonu genel seçim olsa, CDU/CSU'nun yüzde 35, SPD'nin yüzde 22, FDP'nin yüzde 7, Sol Parti'nin yüzde 12 ve Yeşiller'in de yüzde 17 oranında oy alacağı belirlendi.
Öte yandan Kuzey Ren Vestfalya'da (KRV) 9 Mayıs'ta yapılacak Eyalet Parlamentosu seçimlerinden sonra CDU ile Yeşiller'in işbirliği yapması durumunda bunun SPD'ye yarayacağı da belirtildi.
SPD Genel Başkanı Sigmar Gabriel, “Yeşiller'in CDU'ya yaklaşması KRV'de bizi güçlendirecektir” dedi.
Bankayı al, üye ol
Yeşiller Eşbaşkanı Cem Özdemir, şaka yollu bir biçimde Türkiye'nin Bavyera Eyalet Bankası'nı satın alması durumunda AB üyesi olabileceğini söyledi. Partisinin Landshut'ta düzenlediği “Kül Çarşamba” toplantısında konuşan Cem Özdemir, CSU Genel Başkanı Hrost Seehofer'in “Türkiye'nin AB'de yeri yok” sözü üzerine, “Türkiye'nin yapması gereken şey, Bavyera Eyalet Bankası'nı satın almak olmalı. İşte o zaman AB üyesi olur” dedi.
Daha fazla din özgürlüğü
Federal Meclis Başkanı Norbert Lammert de, Türkiye'ye Hıristiyanlara din ögzürlüğü verilmesi çağrısında bulundu. Lammert, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin'e gönderdiği mektubunda, “Türkiye'deki sorumlular kiliselerin haklarını elde etmeleri, varolan kiliselerin sahip olabilmeleri ve dini vecibelerini özgür bir biçimde yerine getirebilmeleri için gereken çabayı göstermeliler” dedi. Lammert mektubunda Mar Gabriel Manastırı ile Diyarbakır'daki Marien Kilisesi'ne dönük yaşanan sıkıntılara da dikkat çekti.