Güncelleme Tarihi:
“Almanya’da kriz yok, Almanya krizi atlattı diyenler birde taksicileri dinlesinler” diyen Bremenli taksiciler, “Bazen hiç yolcu almadan evimize gidiyoruz. İnsanlar mecbur kalmadıkça taksiye binmiyor, eskisi gibi bahşiş bırakmıyorlar. Biz hala krizden çıkamadık. Bunun sonu nereye gider bilmiyoruz. Bakın yine bekliyoruz. Hayatımız beklemekle geçiyor. Artık emeğimizin karşılığını alamıyoruz. 2013 yılından ümitliyiz” dediler.
Aldatıcı telefonlar büyük sorun
Mannheimlı taksicilerden Saffet Erol, Kadir İncesoy, Mahir Acar, Cebo ve Çetin Aksünger (soldan sağa), son dönemlerde müşteri sayısının azalmasından yakındı.
“Müşteri sayısında belirgin bir azalma oldu” diyen taksiciler, ücretlerin ise normal olduğunu belirtti. Müşterilerinin, genellikle otellere ve firmalara gelen kişiler olduğunu, Eylül-Aralık ayları arasında daha iyi iş yapıldığını, ancak ocak ayından itibaren işlerin çok azaldığını ifade eden taksiciler, en büyük sorunlarından birinin ise aldatıcı telefonlar olduğunu söyledi. “Bazen taksi santralına telefon geliyor, sıradaki araba verilen adrese gidiyor, ancak adreste müşteri olmuyor. Böyle durumlarda hem sıramızı, hem zamanımızı kaybediyoruz” diyorlar. Eskiden hastaların, doktora ya da hastaneye gidiş-gelişlerini ödeyen sağlık sigortalarının, artık sadece kanser ve diyaliz hastaları ile iş kazası yapan hastaların taksi ücretlerini ödediğini belirten taksiciler, bu durumun da işlerin azalmasında etken olduğunu söylediler.
Silah çekip arabadan indirdiler
1972’de Almanya’ya gelen Denizlili Mustafa Karaçınar, taksiciliğe 1998 yılında başladığını söyledi. Mustafa Karaçınar, başından geçen bir olayı da şöyle anlattı: “5 yıl önce, gece 21.30 sıralarında Heidelberg’e gitmek isteyen iki müşteri bindi. Otoban’da Friedrichsfeld çıkışı yakınlarında silah çekerek, cüzdanımı da bırakıp, arabadan inmemi istediler. Beni indirdikten sonra da hızla uzaklaştılar. Yolun kenarında kime işaret ettiysem durmadı. Bir müddet sonra küçük çocuklu bir kadın durarak beni aldı ve Heidelberg’deki en yakın polis karakoluna götürdü.”
Helmut Kohl taksicilerle sohbet ederdi
1993’ten beri taksicilik yapan Erzincanlı Celal Karabıyık, eski başbakanlardan Helmut Kohl’ün, başbakanlığının son dönemlerinde birkaç kez Mannheim Garı’na gelerek taksicilerle yaptığı sohbetleri unutmuyor. “Bir gün kendisine, ‘Sadece bir korumayla buralara gelmeniz sakıncalı değil mi?’ diye sordum. ‘Ben kimseye, çekinmemi gerektirecek bir şey yapmadım ki’ diye cevap verdi” dedi.
Karabıyık’ın başından geçen kötü bir olay ise şöyle gelişmiş: “Aldığım bir müşteri, bankanın önünde durmamı, para çekip, hemen geleceğini söyledi. Bir süre sonra gelmeyince, bankaya gittim. Bankanın park yerine açılan arka kapısından çıkıp gitmiş. Bu bana ders oldu. Böyle bir durumla karşılaşırsam müşteriden kimlik istiyorum.”
Taksici Şair Yahya der ki: “Ne kışa, ne yaza bağlı değilim zamana gece benim, gündüz benim yol benim durak benim taksiciyim, taksici” Türk taksicilerin şairi Yahya Karagöz, sadece şoförlüğüyle değil, aynı zamanda dize ve şarklarıyla da yolları fethediyor.
ALMANYA’nın Münih kentinde yaklaşık 30 yıldır taksicilik yapan Yahya Karagöz, üç şiir kitabı yazdı, iki de müzik albümü çıkardı. ‘Denizi uyandıracağım’ isimli kitaplarıyla Türk taksiciler arasında ‘Şair Yahya’ diye ünlenen Ordu Ünye doğumlu 50 yaşındaki Yahya Karagöz bakın neler anlatıyor: “Yedi yaşımda Almanya’da işçi olarak çalışan ailemin yanına geldim. Çocukluğum hep Münih’te geçti. Meslek olarak kaynakçılık öğrendim. 20 yaşına gelince de şimdiki ana mesleğim olarak taksiciliğe başladım. ‘Ne kışa, ne yaza, bağlı değilim zamana Gece benim, gündüz benim. Yol benim durak benim. Taksiciyim, Taksici bebeğim” dizelerinde olduğu gibi, mesleğimi çok seviyorum. Ayrıca içimde çocukluktan beri bir sanatçı ruhu vardı. Kendi kendime dedim ki, içindeki duyguları tuval yerine kağıda dök. Şiir yazmaya başladım böylece. Beş yıl önce de ilk şiir kitabım ‘Denizi Uyandıracağım” çıktı. Önce benimle dalga geçen taksici arkadaşlarım sonra şiirlerimin müptelası oldu.
Müşteri eşini benden istedi
Mustafa Bulut: Bundan beş yıl önce Dortmund Noel Pazarı’nda durakta müşteri bekliyordum. Karşıdan sarhoş bir müşteri arabaya yaklaştı. Kapıyı açtı ve zorla içeri girdi. Adam öyle sarhoştu ki bana merhaba bile diyemedi. Ağzından sadece sür diye kelime çıktı. Ben de arabayı hareket ettirdim. Yaklaşık 500 metre gittikten sonra gözünü faltaşı kadar açarak bana karım nerede diye sormaya başladı. Ben de ona karısının nerede olduğunu bilemeyeceğimi söyledim. O da bana benim taksici olduğumu ve karısını bulmam gerektiğini söylüyordu. Ondan sonra bindiği durağa tekrar geri döndüm ve karısını orada bulduk.
Omuzuma silah dayadı
Dündar Hasanoğlu: Geçen yıl Temmuz ayında sabah saat 3.00 sularında Dortmund’un Huckarde semtine müşteri götürdüm. Dönüşte orada durağın boş olduğunu gördüm ve durağa girdim. Durakta 5 dakika kadar zaman geçti ve güvenlik için kapıları kilitledim ve bulmaca çözmeye başladım. Aradan 5 dakika geçtikten sonra şöfor kapısının camı bir şahıs tarafından kırıldı. O anda ne olduğunu anlayamadım. Genç bir şahıs yüzü atkı ile gizlenmiş omuzuma silah dayadı. Bana iyi bir Almanca ile ‘Paranı ver yoksa seni vururum’ diye bağırmaya başladı.
Durumun ciddi olduğunu anlayınca cüzdanımın koltuğun altında olduğunu söyledim. O arada alarm düğmesine bastım. Alarm ötmeye başladı. O hala bana bağırıyordu. O esnada 100 metre ilerde bir minibüs bize yaklaşmaya başladı ve şahıs da onu görünce kaçmaya başladı. Bu arada da polis geldi. Bende silahlı soyguna uğradığımı ve gaspçının kaçtığını söyledim. Olaydan sonra savcılıktan gelen mektupta herhangi bir sonuç elde edilemediği bana bildirildi.
Düsseldorf onlardan sorulur
(Soldan) Ankaralı Semih Çetin (33), Aksaraylı Ahmet Doygun(46), Kırşehirli Engin Deniz(43), Kayserili Aytaç Çamdal(29), Ödemişli Turgut Ödemiş(45), ‘’ Yaz kış demeden direksiyon başındayız. Kar yağışı bizim işimize geliyor fakat trafik sıkışık olduğu için 15 dakikalık yolu yarım saatte gidince zarar ediyoruz’’dediler.
Meslekte 23’üncü yılı
Almanya’ya 1970 yılında gelen Balıkesirli Ali Konmuş, 1980’de taksiciliğe başlamış. Yıllardır sıkı bir Hürriyet okuyucusu olduğunu da belirten Konmuş, büfeden gazetesini almadan işe başlamadığını söyledi.
1985 yılından itibaren kendi aracında çalışan Konmuş, taksilere GPS sistemi takıldıktan sonra güvenlik sorunlarının kısmen azaldığını ifade etti. Alarm verildikten 7 saniye sonra aracın yerinin tespit edildiğini söyleyen Ali Konmuş, “Bu sistem, yapılacak saldırıyı önlemese de, polislerin aracın yerini hemen bulmasına yarıyor” dedi.
Konmuş, yıllar önce elinde bira şişesi ile araca binen bir müşteriyle arasında geçen olayı da şu sözlerle anlattı: “17 Euro’luk ücreti ödemek istemeyen müşteri, elindeki şişeyi suratıma fırlatarak kaçtı. O günden bu yana elinde şişe olan kimseyi arabaya almıyorum. Müşteri aşırı alkollüyse, polis ya da ambulansa haber veriyorum” dedi.
Aşırı sağcı müşteriyle mahkemelik oldu
Nürnberg kentinde 12 yıldır taksicilik yapan Fikri Karakuş, gece çalıştığını gündüzleri de ve sosyal ve politik faaliyetlere katıldığını söyledi. Karakuş, en fazla göçmen kökenli olduğunu öğrenen aşırı sağcı müşterilerden şikayetçi olduğunun altını çizerek, “Almancayı güzel konuştuğum halde, müşterilerin şivemden yabancı olduğumu anlıyor” dedi.
Bir keresinde aşırı sağ görüşlü iki genci taksisine aldığını anlatan Fikri Karakuş ,iki gencin hakaretleri karşısında taksiye doğruca karakola çektiğini ve bu iki ırkçı gençten şikayetçi olduğunu belirtti. Fikri Karakuş, mahkeme sonucu iki gencin ceza aldığını ve sonradan kendisinden özür dilendiğini söyledi.
Yetişmiş şoför sıkıntısı var
Yan iş olarak on üç seneden beri hafta sonları ve tatillerde taksicilik yapan İbrahim Yaraşır, her geçen gün bu mesleği yapmak daha da zor hale geldi diyor. Günlük nafakamızı çıkartmaya zorlanıyoruz. Tabii ki bizde de eksiklikler var. Yetişmiş işi bilen şoför sıkıntısı var. Bunun üstüne birde Almanca dil eksikliği ekleniyor. Bazen taksiye binen müşteri karşısında Almancası düzgün bir taksici görünce şaşırıyor.
Saatlerce bekliyoruz
Orhan Çevik, saatlerce durakta sıra gelmesini bekliyoruz. Uzun süre bekledikten sonra kısa mesafe geliyor. Müşteriye hayır deme şansımız yok ama bu arada olan bize oluyor. İki saatlik kazancımız bazen dört Euro oluyor. Şu kısa turlar olmasa kazancımız daha iyi olacak. Bir de devamlı artan yakıt fiyatları var. Kazancımızı benzin istasyonlarına yatırıyoruz. Kalanı da ceza olarak polis alıyor.