Güncelleme Tarihi:
Anadolu Ateşi, Mustafa Erdoğan'ın sanat yönetmenliğindeki dans topluluğudur. Adını Anadolu'nun binlerce yıllık mitolojik ve kültürel tarihinden alan ve yurdumuzun her yöresinden derlenmiş pek çok halk dansı figürünü ve halk müziğini içerisinde barındıran Anadolu Ateşi, bugüne kadar yapılan yurtdışı turneleri ve tanıtım çalışmalarıyla dünyanın sayılı dans toplulukları arasında gösteriliyor. Topluluk Karadeniz oyunuyla dünyanın en hızlı dans eden grubu olarak Guiness Rekorlar Kitabı'na girmiştir.
* * *
Sultans of the Dance olarak 1999'da yola çıkan daha sonra Anadolu Ateşi olarak devam eden 3 Mayıs 2001'den bu yana yurtiçi ve yurtdışında milyonlarca izleyiciye ulaşmıştır.
Mustafa Erdoğan'ın Homeros’un İlyada destanında yer alan şiirdeki hikayeden esinlenerek 7 yıl önce yazdığı, 2 bölümden oluşan 90 dakikalık “Troya” gösterisi Almanya'ya geliyor. Avrupa'daki ilk gösterisini Belçika'nın Hasselt kentinde yapan Troya Almanya'da Berlin, Frankfurt, Oberhausen, Sutttgart, Münih, Nürnberg, Hamburg, Mannheim ve Braunschweig'da 13 Mart -23 Mayıs arası 19 kez sergilenecek.
* * *
Sahneye taşıdıkları gösterinin sanatsal bir yorum olduğunu ifade eden Erdoğan, “Truva’nın Anadolu halkına, Türkiye halkına ait bir efsane olduğunu öne sürüyoruz. Dünyadaki bütün Truva yorumları, bu düşüncenin karşı taraftan bakılarak yazıldı. Biz buradan, üzerine bastığımız topraklardan hareketle buralı bir hikayeyi içeriğine en yakın şekilde yorumlayıp tüm dünyaya anlatmak istiyoruz.”
'Kitabı Mukaddes'teki öyküler kadar eskidir Troya' sözleriyle başlayan gösteride tarihi gerçeklere bağlı kalmak için dünyada ilk kez hazırlıkların her aşamasında bir arkeolog danışman çalışılmış. Homeros, İlyada destanında, MÖ 730'lu yıllarda Troia ve yakın çevresini oldukça ayrıntılı bir şekilde anlatıyor.
Gösteri de tam 120 dansçı görev alıyor. Her gösteride 150 bin watt enerji harcanıyor. 12 metre kumaş, 500 bilezik, 3150 saç tokası, 2.5 ton ağırlığında 2 bin kostümün kullanıldığı dev prodüksiyonda koreograf Alper Aksoy ile konuştum.
Alper Aksoy, dansı, koreografi, dans ile evrensel anlatımdan, Mustafa Erdoğan ile tanışmasına kadar herşeyi anlattı.
Aksoy Ailesi Türkiye'de halk oyunları denilince ilk akla gelenlerden biri. Alper Aksoy'un da halkoyunları ile tanışması aileden kaynaklanıyor.
Alper Aksoy bunu şöyle anlatıyor.
- Dans tutkusu tıpkı bir ağacın filizlenmesi gibi küçük yaşlarda başladı. Babam Mukadder Aksoy, halkdanslarına gönül vermiş birisi. İlk, orta ve liseyi Aydın'da okudum. Gazipaşa Ortaokulu'nda iken babam benim hem matematik hem de dans öğretmenimdi. Ben ilk Türkiye birincisi o dönem oldum. Babam ile yine Aydın'da amatör bir heyecanla halkoyunlarına gönül vermiş birisi olan Abdürrahim Karademir beraberce pekçok ilk, orta ve lise ekiplerini hazırladı. Türkiye'de yapılan yarışmalarda sayısız birincilikler aldılar. Ekipleriyle Avrupa'daki pekçok festivale katıldılar. Şu anda Ege Üniversitesi Konservatuarı'nda eğitmen olan Abdürrahim Karademir ile babamın bende çok emekleri vardır. İkisi halk oyunlarına çok katkıda bulundular. Binlerce öğrenci yetiştirdiler. Babam da matematik öğretmenliğinden emekli oldu."
* * *
Alper Aksoy daha sonra 1984'de İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni kazanır ve 1990 yılında tıp doktoru olarak mezun olur. İçindeki halkoyunları tutkusuyla yanıp tutuşan Alper Aksoy, öğrenciliği sırasında da Eminönü, Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi, Galatasaray Lisesi, Marmara Üniversitesi, Kartal, Ataköy Folklor Derneği, Türk Folklor Kurumu, Özel İtalyan Lisesi, Boğaziçi Üniversitesi gibi pekçok yerde halkoyunları ekipleri çalıştırır.
Bu ekiplerle yarışmalara girer ve o artık bu dalda babası gibi halkoyunları dalında vazgeçilmez kişilerden biridir.
* * *
Daha lisede iken çalıştırdığı Gazipaşa İlkokulu ekibiyle Türkiye üçüncüsü olan Alper Aksoy, İstanbul'da çalıştırdığı ekiplerle de dereceler alır ama o artık dansın evrenselliğini ön plana çıkarmaya başlar.
Aksoy, 'Evrensel olan aşk, ölüm, ayrılık gibi duyguları teatrel bir şekilde dans ile anlatmak istiyordum. Bunu 10 dakika içinde anlatan danslsrs kafa yormaya başladım ve ekiplerimle bunu gerçekleştirmeye başladım' diyor.
* * *
1990'da mezun olup Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde göreve başlayan Alper Aksoy, hemodializ bölümünde ve acil serviste uzun yıllar görev yapar. Kendisini hastalara adar ama içindeki halkoyunları tutkusu onu uykusuz geçen hastane nöbetlerinden arta kalan zamanda da yeni öğrenciler yetiştirmekten alıkoyamaz. O artık 'Doktor koreograf' olarak ün salar.
* * *
Alper Aksoy'un Mustafa Erdoğan ile tanışması da illginç. Alper Aksoy, bir gün Üsküdar'da akrabalarından birinin düğününe gider. Düğünde telefon gelir. Arayan Kazım Karadağ isimli bir tanıdığıdır. Kazım Karadağ, 'Mustafa Erdoğan ile beraberim. Şu anda Kartal'dayız. Bir projesi var. Seninle görüşmek istiyor. Hemen gel' der ama Alper düğünü bırakıp gidemez. Ertesi gün Beşiktaş'ta buluşurlar. Alper Aksoy. 'Mustafa Erdoğan ile tanışmamız böyle oldu' diyor.
* * *
Tarih Ekim 1999. "Sultans of tha Dance" projesini kafasında canlandıran Mustafa Erdoğan bunu Alper Aksoy'a açar. O da çok heyecanlanır. Çünkü Alper Aksoy da yıllardır halkoyunlarının artık işten arta kalan boş zamanlarda değil de profesyonel bir şekilde yapılmasını düşünür. Halkdanslarının klasik bale gibi günün modern imkanlarından yararlanıp, içinde ritm de olan 90 dakikalık bir gösteriye dönüştürmeyi anlatan Mustafa Erdoğan ile daha birkaç kez buluşan Alper Aksoy, 'Daha sonra da irtibatımız kesildi. Ben ya proje olmayacak ya da içinde ben yokum diye epey üzüldüm' diye o günleri aynı heyecan ile anlatıyor.
* * *
Bir süre sonra dayanamayıp Mustafa Erdoğan'ı arayan Alper Aksoy, onun rahatsızlandığı için çalışmalarını yavaşlattığını öğrenir. Rahatsızlığına üzüler ama projenin devam ettiğini ve içinde kendisinin de olduğunu öğrenip sevinir. Daha sonra da kollar sıvanır. Gazetelere ilan verilip dansçılar aranır. Seçmeler yapılır. Çalışmalar başlar. Böylece "Sultans of the Dance" projesi başlar. Alper de bir iki ay sonra hastanedeki görevinden istifa eder.
* * *
- Herkes dansçı olur mu? Yoksa başta belli kriterler mi var ?
- Herkes dansçı olur. Yetenekli olup olmamak ikinci aşamada gelir. Ancak dansı bir hobi olarak gören kişi dansçı olamaz. Dans etmeyi hayat tarzı, bir yaşam biçimi olarak gören kişi dansçı olur. Ardından yaş ve yetenek gelir.