Celal ÖZCAN
Oluşturulma Tarihi: Nisan 11, 2015 00:00
Siz hiç konuşmayan köy gördünüz mü? Ben böyle bir köye gittim, insanları konuşmayan. Bu köyün adını ve haritadaki yerini bir hafta öncesine kadar kimse bilmiyordu. Şimdi tüm dünya tanıyor.
Bu köyün adı Tröglitz... Almanya’nın aşırı sağla sorunu olduğu doğu eyaletlerinden Saksonya Anhalt’ta. 2 bin 700 nüfuslu. Haritada küçücük bir nokta. Düne kadar ne adını ne de haritadaki yerini bilen yoktu. Şimdi bu köyü herkes tanıyor. Tröglitz ilk önce, 40 mülteci almak isteyen belediye başkanı, neonazilerin tehditleri üzerine istifa edince, gündeme geldi. Olay tam unutulmak üzereyken, mültecilere hazırlanan bina, kutsal paskalya gecesi ateşe verildi. Çatı katı yanmış binanın fotoğraf ve görüntüleri bir anda tüm dünyaya yayıldı.
Bölge Kaymakamı, “Saldırı bizi engelleyemez. Buna rağmen mültecileri alacağız” demeye kalmadı. Kaymakama, “Boynunu giyotinle uçururuz” tehditleri yağdı. Bu gelişme Almanya’yla birlikte
Avrupa Komisyonu’nu da dehşete düşürdü. “Münferit değil, her yer Tröglitz” tartışmaları gündeme oturdu. AB komisyonu, “Avrupa giderek tehlikeli biçimde hoşgörüsüzleşiyor” uyarısında bulundu.
MERAK ETTİM
Ülkelerindeki iç savaştan canını zor kurtarıp kaçmış 40 mülteciye bile bazı insanların tahammülü yoktu. Nasıl bir acımasızlık duygusu bu? Üstelik de hoşgörüsüzlüğün bedelini ağır ödeyen ve şimdi adalet ve acıma duygusunun çok güçlü olduğu bir Almanya’da? Köyü ve insanlarını merak ettim. Başbakan Yardımcısı Sigmar Gabriel’in ani bir kararla bu cesur kaymakamı ziyaret kararını duyunca, Ali Varlı’yı da alıp Tröglitz’e gittim.
DOĞA VE MİMARİ
Eski Doğu Almanya’yı duvarlar yıkılmadan önce de tanıma fırsatı bulmuştum.
Her tarafa, insanların yüzüne bile gri renk hakimdi. Bana Doğu o zaman öyle karanlık geldi ki, duvarlar yıkıldıktan sonra bile hiç ilgi duymadım. Almanya’nın doğusunu ne kadar güzel olduğunu, Berlin’e yerleştikten sonra keşfettim. Restore edilince, mimari güzelliğini dışa vuran taş binalar, parke taşlı yollar ve nüfusu yoğun olmadığı için göz alabildiğine geniş, değişen bir doğa. Hemen her köyde banka, eczane, süpermarket ve
sinema var.
Tröglitz köyü de hafif bir yamaç üzerinde, bakımlı bir küçük bir yer. İlk bakışta en çok göze çarpan cadde isimleri: Hemen hepsi sosyalist düşüncenin ve Alman sosyal demokrat işçi partisinin önderleri: Karl Marx, August Bebel, Ernst Thaelmann, Karl Liebknecht. Kundaklanan bina da Karl Marx Caddesi’yle Erst Thaelmann Caddesi’nin kesiştiği yerde.
MASAL GİBİ
Köyün içine girer girmez bana verdiği hava, 12’nci yüzyılda yaşamış Azeri şair ve düşünür Nizami’nin Şaşkınlar Köyü adlı hikayesinde geçen köyü hatırlattı. Kralın yolu bir köye düşüyor. Köyde herkes karalar giymiş ve hiç kimse konuşmuyor. Kral soru soruyor, hiç kimse cevap vermeden kaçarak gidiyor. Tröglitz köyündeki insanlar da, çok yıllar önce okuduğum bu hikayeyi canlandırdı hafızamda. karşılaştığım köy sakinlerine, “Size bir şey sorabilir miyim?” dediğimde, hepsi ama hepsi birer birer, “Nee” (Hayır) diyerek uzaklaşıyordu. Mahalle aralarına girdim. Bahçe içinde müstakil evler oldukça bakımlı. Herkesin arabası var. Bir yoksulluk hissetmedim. Köyden ayrılmak üzereyken, aralarında s
ohbet eden üç kişiyi görünce, bir kez daha şansımı denemek istedim. Selam verip, “Size bir şey sorabilir miyim?” dedim. Üçü de aynı anda “Hayır” dedi.
ISRAR ETTİM
“Ben de, soru sorana cevap hakkı doğar ama” diye ısrar ettim. Yumuşadılar. Biri ayrıldı, ikisiyle sohbete başladım. Köyde ve çevrede konuşulan tek konu bu. Birisinin anlattıklarından köy sakinlerinin köylerinin tüm dünyada böyle kötü bir isim yapmasından utandığı izlenimi aldım. Binayı köyden mi yoksa başka yerden birileri mi kundakladı, henüz bilinmiyor. İkincisi gayet açık konuştu: “Biz zor durumdaki insanların buraya yerleşmesine karşı değiliz. Ama çalışmayıp bizim vergilerimizle geçinmek isteyen parazitlerin de gelmesini istemiyoruz. Arnavut gençleri var, devamlı bir şeyler çalıyorlar. Böylelerinin gelmesine karşıyız” dedi. Evinin kapısı önünde konuşmaya çalıştığım 73 yaşındaki bir başka köy sakini, “Kendi eviniz mi?” soruma, “Bu ev Hitler zamanında da vardı “yanıtını verdi. Ben bir anlam çıkaramadım. Karmakarışık konuşuyordu. Şaşkınlar köyüne veda ettim.
KORKMUYORUM DİYEMEM
Ardından neonazilerin, “Giyotinle kafanı uçururuz” diye tehdit ettiği kaymakam Götz Ulrich’le konuştum. Kaymakama, “Aldığınız tehditlerden sonra hayatınızda neler değişti? Korkuyorsanız, bu korkuyla nasıl başa çıkıyorsunuz” diye sordum. Cevabı çok açıktı: “Polisin benim için aldığı önlemleri güvenlik açısından sizinle paylaşamayacağımı, anlayışla karşılarsınız. Bu tehditleri elbette çok ciddiye alıyorum. Benim ailem ve çocuklarım var. Korkmuyorum desem, size doğru söylememiş olurum.”