Güncelleme Tarihi:
ALMANYA'nın birinci resmi televizyon kanalı ARD'de yapılan Hart aber Fair (Sert ama dürüst) programında göçmen kökenli gençlerin şiddet eğilimi tartışıldı Frank Plasberg sunduğu tartışmaya Yeşiller Partisi'nden Özcan Mutlu, SPD'den Adalet Bakanı Brigitte Zypries, Hessen Başbakanı Roland Koch (CDU), sosyal pedagog ve Dormagen gençlik yardım merkezi başkanı Hans Scholten ve Eyalet kriminal daire polisleri birliği başkanı Rolf Kassauer katıldılar.
Programda Münih metrosunda saldırıya uğrayan yaşlı Alman da konuştu ve saldırı esnasında yaşadıklarını anlattı. İzleyicilerin ve geçmişinde şiddet uygulamış, Alaaddin Kaymak adında bir Türk gencinin de görüşleri alındı.
Ben çoğunluğun fikrini temsil ediyorum
Bu tartışmaya yol açan Münih metrosundaki yaşlı bir Alman'ın dövülmesi olayından yola çıkan yönetmen Frank Plasberg'in sorduğu sorulara Hessen eyaleti başbakanı Roland Koch, "Hiçkimse Münih'te olan olayları gözardı edemez. Bu yüzden bu tartışmanın başlaması gerekiyor. Gençlik şiddetinin göçmen kökenli gençlerde yoğun olduğunu da vurgulamak gerekir. Benim görüşüm suskun çoğunluk tarafından da desteklenmelidir." dedi.
Hessen eyaletinde hiçbir kız öğrencinin burka giymemesine karşın bu konuda da yasa çıkarılmasını savunun Koch, "Dinci fundemantelizm Almanya'da artmaktadır. Bu yüzden Hessen'de burka giyebilecek kızlara da okul yasağı getirilmelidir" şeklinde bir yaklaşımda bulundu.
Şiddet toplumsal bir gruba maledilemez
Gençlik şiddeti konusunda görüşlerini açıklayan Brigitte Zypries ise, "Gençlik şiddeti mutlaka ele alınmalıdır. Ama bu göçmen kökenli gençlere ilişkin bir olgu değildir. Bu yüzden gençliğin eğitim ve iş sorunlarına önem vermeliyiz" Alman halkının yözde 60'ı sizin bu seçim kampanyanızı yanlış bulduğu gibi, Hessen eyaletinin yüzde 40/'ı da eyaletin sorununun eğitim sorunu olduğunu söylemektedir.
Parmakla birilerini işaret ederek sorun çözemeyiz
Mutlu, "Koch'un seçim propagandası halkı bölmeye yöneliktir. Koch iktidarda olduğu 9 yıl boyunca bu doğrultuda köklü bir girişimde bulunmamıştır. Tam tersine güneh keçisi aramakta ve güneh keçisi olarak belli bir halk topluluğuna işaret etmektedir". Ancak sorunların kökenine inmeden sorunları dile getirerek çözüm üretmek mümkün değildir. Yurtdışına yollamak ya da bu gençlere ağır cezalar verilerek sorunların kökenine inemeyiz.
Yabancı gençleri parmakla suçlu potansiyeli olarak gösterirsek, bu çocuklar kendini yabancı olarak hissetmeye başlar ve toplumda bölünmeye yol açarsınız. Gençleri cezalandırmak yerine onlara örnek olabilecek insanlarla bir araya getirmeliyiz. Dialog kültürünü geliştirerek gençlerle anlaşma noktasına varabiliriz.
Karşımızdakine insan gibi davranarak kazanmalıyız
Tartışmaya katılan sosyal pedagog Hans Scholten, "Gençlik ile diğer sosyal gruplar arasında barışın mümkün olduğunu biliyor ve yaşıyoruz. Şiddete karışan gençlere sarı ya da kırmızı kart göstermeyi becerebilmeliyiz. Bunun yanında karşımızdaki insanın kimliğini ve kişiliğini de kabullenebilmeliyiz, onlara gurur ya da başarı duygusunu yaşatabilmeliyiz" dedi.
Rolf Kassauer, "Belli bir aşamadan sonra şiddet yanlısı gençlere ulaşmak mümkün değil. Berlin'de suç işleyen gençlerin yüzde 80'i göçmen kökenli. Suça karışan gençler polis tarafından sorgulanabilmeli" şeklinde görüşlerini özetledi.
Bu arada konuşmacılar Alman hukuk sistemine de gönderme yaparak, Almanya'da 4 bin hakim eksik olduğunu belirttiler ve davaların görülme süresi çok uzun olduğuna işaret ederek; bu durumun sorunları daha da karmaşıklaştırdığını vurguladılar.
İzleyiciler adına açıklanan görüşte ise, "Tartışma toplumu rahatlatıyor. Göçmen kökenli suçlu gençlere daha sert yasalar uygulanmalıdır" fikri ifade edildi.
Cezanın niteliği önemli
Son olarak söz alan geçmişi şiddetle bezeli Türk genci Alaaddin Kaymak (21) da, "Sert cezalar beni hiç korkutmadı bu yüzden de şiddetten vazgeçirmedi. Daha ziyade esrarlı araba kullanmak yüzünden ehliyetimi kaybetmek bana yardımcı oldu. Yani bazı cezalar caydırıcı olabiliyor" diyerek, cezalandırmanın nitelğine dikkat çekti.