Güncelleme Tarihi:
FEDERAL düzeyde ilk kez Sosyal Demokrat Parti (SPD), Hür Demokrat Parti (FDP) ve Yeşiller’den oluşan bir ‘üçlü koalisyon hükümeti’ kuruldu.
Partilerin renklerine uyduğu için de ‘trafik lambası koalisyonu’ denildi.
8 Aralık 2021 tarihinde iktidara gelen ‘üçlü koalisyon’ daha yılını bile doldurmadan, içerden çatlak sesler yükselmeye başladı.
Aynı zamanda Federal Meclis Başkan Yardımcısı olan FDP Genel Başkan Yardımcısı Wolfgang Kubicki, hükümet ortakları SPD ile Yeşiller’in sürekli yeni taleplerle gelip kendilerine baskı yaptıklarını belirterek, “Bu böyle devam etmez” dedi.
1970 yılından beri FDP üyesi olan, 1990-1992 yıllarında Federal Meclis, 1992-2017 yıllarında Schleswig-Holstein Eyalet Parlamentosu ve 2017’den beri de yeniden Federal Meclis milletvekilliği yapan 70 yaşındaki Kubicki, “SPD ile Yeşiller, görünebilir bir süre içinde tutumlarını değiştirmezlerse, ciddi bir sorun yaşarız” açıklamasında bulundu.
Yani bir yerde, FDP’nin koalisyonu terk edip ortaklığı bitirme tehdidinde bulundu.
MERKEL’İ SUÇLADI
Evet...
Her ülkede olduğu gibi Almanya’da da farklı politikaları ve görüşleri savunan partilerin bir araya gelip ortaklık etmeleri kolay değildir.
Bu ortaklıklar ‘aşk evliliği’ değil, ‘mecburi evliliktir’.
Hukuk öğrenimi görmüş ve yıllarca avukatlık yapmış olan deneyimli politikacı Wolfgang Kubicki de bal gibi bilmektedir bunu.
Ama yine de zaman zaman partisinin liberal politikasıyla bağdaşmayan açıklamalarda bulunmaktan, hatta popülist bir tutum sergilemekten de geri kalmamaktadır.
Kubicki, 2014 yılında Kırım’ı ilhak eden, 24 Şubat’tan beri Ukrayna’da savaş sürdüren Rusya’ya yaptırımlara son verilmesini istemektedir.
Rusya ile Almanya arasındaki ‘Kuzey Akım 2’ doğalgaz boru hattının devreye sokulmasını istemektedir.
2018 yılında eski Doğu Almanya sınırları içindeki Chemnitz kentindeki protesto gösterilerinde aşırı sağcıların olay çıkarmalarının ‘suçlusunun’, sığınmacılara Almanya’nın kapılarını açan ve “Das schaffen wir” (Başarırız, üstesinden geliriz) diyen Almanya’nın o dönemdeki Başbakanı Angela Merkel olduğunu söyleyecek kadar ileri gitmektedir.
Hatta Thüringen’de hiçbir partinin iş birliği yapmadığı, yapmak istemediği aşırı sağcı AfD’nin desteğiyle FDP’li politikacı Thomas Kemmerich’in 2020 yılında Eyalet Başbakanı seçilmesine tam destek verip, “Demokratik ortanın adayı seçildi” diyerek övgüler yağdırmaktan da geri kalmamıştır.
Ama çeşitli kesimlerin yanı sıra FDP tabanından da “Nasıl olur da liberal bir parti aşırı sağcı bir partiyle iş birliği yapar?” diye yoğun tepkiler gelince, daha göreve başlamadan Kemmerich’in istifasından sonra da “Şimdi sıra Thüringen için sağduyulu bir politika üretmeye gelmiştir” diyerek ‘kıvırma’ yoluna gitmeyi de ihmal etmemiştir.
2017 yılından beri Federal Meclis Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Wolfgang Kubicki, 9 Ekim’de Aşağı Saksonya’daki Eyalet Parlamentosu seçimleri öncesi katıldığı bir etkinlikte popülist bir tutum sergileyerek, bulunduğu makam ve devlet adamlığıyla bağdaşmayan bir biçimde Avrupa’ya yeni göç akınına yol açabileceğini iddia ederek Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret etmiştir.
Hem de bir avukat olarak bunun suç olduğunu bile bile.
Kubicki’nin bu popülist yaklaşımına rağmen FDP, Aşağı Saksonya’da toplam oyların sadece yüzde 4.7’sini alarak yüzde 5 barajına takılmıştır.
KUBICKI DE BUNU BİLİYOR
Evet...
2017 yılındaki genel seçimlerin ardından CDU/CSU ve Yeşiller’le uzun süren pazarlıklardan sonra FDP Genel Başkan Christian Lindner, “Kötü yönetmektense yönetmemek daha iyidir” diyerek ‘Jamaika Koalisyonu’ oluşturmaktan vazgeçmiştir.
Lindner, “FDP devleti yönetmek için hiçbir sorumluluk üstlenmek istemiyor” suçlamalarına hedef olmamak için de geçen yılki genel seçimlerden sonra SPD ve Yeşiller’le ortaklığa “Evet” demiştir.
FDP’nin ortaklığı bozarak koalisyonu bitirmesi, partiyi de bitirecektir.
Zira 2009 yılındaki genel seçimlerde toplam oyların yüzde 14.6’sını alarak rekor kıran FDP, CDU/CSU ile Merkel liderliğinde oluşturulan koalisyon hükümetinde verdiği sözleri yerine getiremediği için 2013 yılındaki seçimlerde partinin tarihinde ilk kez yüzde 4.8 oy alarak yüzde 5 barajına takılmıştır.
Pandemi, Ukrayna’da savaş ve enerji krizi gibi sıkıntıların yaşandığı bir dönemde FDP’nin sorumluluk üstlenmekten kaçıp koalisyonu terk etmesi, akıl işi değildir.
1990’lı yıllarda 170 bine yakın üyesi olan FDP’nin şu anda 73 bin üyesi vardır.
Böyle bir dönemde koalisyonu bitirmek, FDP’yi de bitirir.
Bunu Kubicki gibi tecrübeli bir politikacı da bilmelidir.