Güncelleme Tarihi:
2005 Almanya Güzeli 28 yaşındaki Aslı Bayram sinema ve tiyatro oyunculuğunun yanı sıra “Grenzgaengerin” (Sınır Gezgini) adlı hayatında yaşadıklarından bazı bölümler içeren bir kitapla bu kez hayranlarının karşısına çıktı.
Aslı Bayram, kitabıyla insanların başkalarına zarar vermemeleri gerektiğinin altını çizmek istediğini ve bununla birlikte, insanların hayatlarında “Keşkelerin” yeri olmaması gerektiğini hatırlatmak istediğini söyledi. Sinema ve tiyatro oyunculuğunun yanı sıra kitap yazmanın da kendisi için büyük bir keyif verdiğini belirten Aslı Bayram, “Ben kendime sınırlar koymuyorum ve ileride keşke yapsaydım dememek için kitabımla gençlere yeni nesillere hatta bütün insanlara yol göstermek istiyorum. Her insan başkasına zarar ve hasar vermeden hayatta mutlu olabilir” dedi ve sorularımızı şöyle yanıtladı:
“Meraklı bir insanım”
Kendinizi nasıl tarif edersiniz?
Kendimi enerji dolu, insanlara elinden gelen yardımı yapmaya hazır, aile fertlerine oldukça düşkün ve çeşitli ülkelerde yaşayan bur insanım. Dünyanın her ülkesinde mutlu yaşayan ve geçmişle ilgili ‘keşke’ yapsaydım gibi bir takıntılarım yok. Neden ileride keşke yapsaydım deme yerine, yaptım ama olmadı demek daha doğrudur. Bunun için ben hep yenilikler peşinde, her yerde ve her zaman öğrenmeye meraklı biriyim. Çünkü benim rahmetli babam hep ‘nerede olursanız olunuz hep öğrenin, öğrenmekten hiçbir zaman zarar gelmez ama faydalı olur” derdi. Babamın sözleri hep kulaklarımda çınlıyor. Bende küçük yaşlardan bu tarafa çok meraklı ve öğrenmeye seven biriyim. Ayrıca işlerimi çok seviyorum ve çok mutlu bir insanım. Şu anda tarif edebileceğim Aslı Bayram budur.
Miss Deutschland tiyatro yolunu açtı
2005 yılı Almanya güzeli seçilmeniz nasıl oldu?
Ben ailemden aldığım sevgi seli ve büyük bir dayanışmayla kendi yoluma giden ve kendi kararını veren biriydim. Okula giderken bazen cep harçlığı kazanmak için modellik yapıyordum veya bazı ajanslara başvurular yapıyordum. Ben liseyi bitirdikten sonra nasıl ve ne mesleği yapacağıma karar veremiyordum. Oyunculuk ve tiyatro oyunculuğunu seviyordum ama bu meslekte nasıl bir ilerleme yapabilirdim bilmiyordum. Bir gün Miss Deutschland güzellik yarışması düzenlendiğini gördüm ve birkaç resimle katıldım. Birinci ve ikinci elemeleri geçtim. Ama okulda sınavlarımda vardı. Ne yapacaktım sınavlarıma çalışsam yarışmayı takip edemeyecektim, yarışmaya gitsem sınavlarım kalacaktı. Anneme güzellik yarışmasına devam etmekten vazgeçtiğimi söyledim. Annem bana ‘Bak kızım her şey yerinde ve zamanında yapılır. Sen okuluna devam etme fırsatı sonra da bulabilirsin ama güzellik yarışmasına finale katılma fırsatı bir kez daha bulamazsın, hatta tekrar bu fırsatı yakalayamazsın” dedi. Annem bana her zaman en iyi tavsiyeleri verir. Annem çok güçlü, cesaretli ve zeki bir kadın, dediği çoğunlukla çıkar. Annem benim örneğim. Güzellik yarışmasına devam ettim. Kendi kendime hep ‘hayırlı olacaksa Allah’ım olsun. Gerçekten seçileceğimi bilmiyordum. Ama keşke demek istemeyip denedim olmadı demek istiyordum. Böylece üç bin güzel arasından önce 24 kişi ilk elemelere kaldık. İkinci turda altıya düştük ve sonunda ben üç bin güzel arasından birinci seçildim ve 2005 Miss Deutschland seçildim.
Hayatınızda sonradan neler değişti?
Güzellik yarışmalarında yüksek topuklu ayakkabı giymek zorundaydık. Ben pek alışık değildim yüksek topuklu giymeye. Çoğunlukla o ayakkabıların verdiği acı ve yorgunluk dayanılmazdı. Neyse seçildikten sonra bir çok kameraların karşısına çıkıyorsunuz, gazeteciler bir yığın sorular yöneltiyor vesaire.. Ben seçildiğimde bir Alman gazeteci ‘Türk olarak Almanya güzeli seçilmek nasıl bir duygu? diye sordu. Bende kendisine Almanya doğumlu ve Alman vatandaşı olduğumu aksi takdirde Almanya Güzeli yarışmalarına katılmamın mümkün olmasının mümkün olamayacağını söyledim. Böylece bir daha birşey sormadılar. Ben birinci seçildikten sonra devamlı farklı yerlerde farklı televizyon programlarında olmak zorundaydım. Menajerim telefon açıyordu hemen hazır olmak zorundaydım. Hatta çoğunlukla kahvaltı ve uyumaya bile vaktim olmuyordu. Ama çok yorucu ama çok ta güzeldi.
Anne Frank'ı oynadım
Anne Frank’ın Günlüğü adlı oyunda üoynadınız
Bu oyunu oynamak için çok yoğun çalıştım. Rolün bana verilmesi için tekrar tekrar sahneleri oynadım. Rol bana verilince çok ama çok sevindim. Oyun tek kişilik ve bir buçuk saat sürüyordu. Oyunun içeriyi ise Anne Frank adında Frankfurt am Main kentinde dünyaya gelen ve 1933 yılında Yahudi olduğu için ailesiyle birlikte Nazilerden Amsterdam'a kaçar. Bir evin çatı katının arka bölmesi olan odada ailesiyle birlikte saklanır. Güneş görmeyen, sobasız odada yaşar ve günlük tutar. Ağustos 1944 yılında yani iki yıl sonra birisinin ihbar etmesi üzerine aile ele geçirilir. İki ay sonra Anne Frank ve kardeşi Margot Bergen-Belsen toplama kampına götürülürler ve iki kardeş burada Mart 1945’de öldürülürler. Aileden tek kurtulan Anne'nin babası olur. Anne Frank iki yıl gizlendikleri evde günlüğünü yazmıştır. Oyunun içeriği bu gerçek yaşanmış hazin öyküydü. Anne Frank'ın Günlüğü ile dünya turu yaptık ve büyük ilgi odağı olduk. Hatta Anne Frank’ın 80. doğum gününde Los Angeles Museum of Tolerance, Simon Wiesenthal Center`den İngilizce oynamaya davet edildim. Bunların hepsi benim için büyük bir başarı oldu. Üstelik Buddy Elias, Anne Frank'ın kuzeni ile tanışmak, onun beni kutlaması büyük şerefti. Anne Frank, Nazi adaletsizliğinin ve zulmünün bir sembolü. Bu yüzden unutulmaması gerekli, bunun en güzel yolu da sanattır. Anne Frank canlandırmak benim için büyük bir anlam taşıyor. Hala dünyanın her yanında ırkçı saldırılar oluyor. Buna karşı savaşmak, adil bir dünyada yaşayabilmek için hepimizin sorumluluğu var. Herkes bir şeyler yapabilir. Örneğin benim bir oyuncu olarak bu oyunu oynamam gibi. Benim vaktim yollarda trenlerde, uçaklarda geçiyor. Dünya ülkeleri arasında vaktimin çoğu geçiyor. Bence hiç bir insan kendi ayağını bağlamamalı ve kendine sınırlar koymamalıdır.
Yazmayı seviyorum
Kitap yazmak nereden aklınıza geldi?
Yazmak benim için her zaman hoş bir uğraş olmuştur. Çocukluğumdan beri notlar alırım. Kariyerimde elde ettiğim başarı dolayısıyla Gütersloher Verlagshaus/ Random House isimli yayınevinden kitap yazma teklifi gelince memnuniyet verici hoş bir sürpriz oldu benim için. Düşündüm ve bir yanıyla kendi hayat hikayemi anlatan, insanları motive edici bir kitap yazmaya karar verdim. Yaşamımda insanlar ile paylaşmak istediğim bir çok deneyimler edindim. İnandığım şeyleri, umutlarımı, cesareti, dürüstlüğü, başarıya götüren çabayı insanlara aktarmak istiyorum. Bunun üzerine tam bir yıl üzerinde çalıştığım “Grenzgängerin, Leben zwischen den Welten!” adını verdiğim kitabım Kasım 2009 tarihinde piyasaya sürüldü. Amacım özellikle gençlere hedeflerini gerçekleştirmeleri için yol göstermek, cesaret vermektir. Bunun yanı sıra insanların başkalarına zarar vermeme mesajı vermek ve insanların hayatlarında keşke sözlerinin yerine denedim de olmadı sözlerini koymaları tavsiyesinde bulunmaktır. Ben bir dünya insanıyım. Başarmak için enerji dolu, istekli olmak lazım. Türk kökenli bir Alman olarak çocukluk ve gençliğimde önemli yer tutan olayları anlatıyorum; beni başarıya götüren yolda bulunan başlıca şeyleri, son beş yıl içinde Almanya güzeli olmamdan Los Angeles'e kadar uzanan oyunculuk yaşamını da kitaba konu ettim. İnsanların hayatta iyi, dürüst ve barışçıl hedeflerine ulaşacaklarına, sorunların ve ön yargıların bunu engelleyemeyeceğine içten ve kati bir şekilde inanıyorum. İnsanlara kendimi örnek göstererek umut vermek, iyi ve doğru hedeflerine ulaşmalarında onları cesaretlendirmek istiyorum. Kendi hayatınızı kendi ellerinize alın. Öncelikle hayatına yön verme aşamasındaki gençler. Onlara başarılı olmayı gerçekleştirebiliceklerini anlatıyorum. Almanya Türkleri olarak toplumun önemli bir parçısıyız ve aynı zamanda Avrupalıyız da. Biz buraya aitiz! Kendimizi sınırlamamalıyız. Hayat bir armağan ve biz elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız. Kendimizin ve bütün insanların geleceği için.
Tiyatro ve sinemaya ağırlık vermek istiyorum
Gelecekte hedefleriniz neler?
Gelecekle ilgili ağırlık noktamı tiyatro ve sinema çalışmaları oluşturacak. Bu yıl iki filmim sinemaya girecek. İlk sinemaya girecek İsviçre`de çekilen film adı “180 Grad” yönetmenin adi Cihan İnan. İkinci filmin adı “Sevdaha za Karima”. Aynı zamanda Almanya`da Wiesbaden'de bir okulu himayesini üstelendim. Sürekli orada öğrencileri ziyaret ediyorum. Sınıfları gezip gençlerle konuşuyor, onları motive ediyorum, umut veriyorum. Irkçılığa karşı cephe almalarını ve birbirlerine saygılı ve hoşgörülü olmaları yönünde telkinde bulunuyorum.
Son zamanda yaptığınız en ilginç şey neydi?
Mart ayı sonunda İzlanda'ya gittim ve başkent Reykjavik`ten küçük pervaneli uçakla hava trafiğini felç eden volkanın üzerinden uçtum. İnanılmaz güzel bir doğa manzarası vardı. Çok duygulandım. Doğanın gücünü gördüm. İnsan her zaman her şeyi planlayamıyor.