Güncelleme Tarihi:
Haberde, "Çakıcı'nın yurtdışına İbrahim Arı adına düzenlenmiş sahte pasaportla ka?arken, İtalyan vizesi i?in Beşiktaş Kulübü adına Serdar Bilgili ve Sinan Engin imzalı yazı yazıldığı" iddia edilmişti.
O dönemki Beşiktaş başkanı Serdar Bilgili, elektronik imzasının bilgisi haricinde kullanıldığını ileri sürerek, BJK Travel Müdürü Kerem Eymür'ün işine derhal son verildiğini a?ıklamış ve Eymür'ü günah ke?isi olarak kamuoyunun önüne atmıştı.
Kerem Eymür, aradan ge?en 4 yılın ardından Medyaspor Genel Yayın Yayın Yönetmeni Tuğrul Yenidoğan'a konuştu.
"İBRAHİM ARI" OLAYINDAN ?NCE DE ASLA VİZE ALAMAYACAK 300 KİŞİYE TOPLU VİZE ALMIŞTIK.
Bilgili elektronik imza diyor. Benden habersiz kullanılmış diyor. İbrahim Arı'ya vize alınmasından önce, asla vize alamayacak 300 kişiye Bilgilinin talimatıyla vize aldık. Hem de Almanya vizesi. Chelsea ma?ı i?in Almanya'ya gitmeden evvel Serdar Bilgili "Çarşı" grubunu ma?a götürmek istediğini söyledi ve vize işlemlerini halletmemiz i?in talimat verdi. Pasaportlar geldi, kiminde fotoğraftan başka bir şey yok, kiminde fotoğraf bile yok. Bu kişilerin hi? birinin kendi başlarına başvurmaları halinde değil Almanya, herhangi bir ülkeden vize almalarına olanak yok. Tabii söz konusu 300 kişinin u?ak, seyahat, konaklama paralarını da kulüp veriyordu. İki u?ak kiralanarak, Beşiktaş'ın akreditasyon izni d?hilinde, bu 300 kişinin vizeleri de Serdar Bilgili'nin elektronik imzası kullanılarak alındı.
Elektronik imzayı kullanıma koyan da Serdar Bilgili'dir. Yoğun bir insan olmasından dolayı, tüm vizeler i?in teker teker imza atmak istemediği i?in böyle bir ?özüm bulundu. Zaten görev aldığım dört bu?uk sene boyunca bir?ok insanın vizesi bu şeklide alındı.
BAŞIMA GELECEKLERİ TAHMİN ETMİŞ OLMALIYIM Kİ, BJK TRAVEL'IN KURULMASINI HİÇ İSTEMEMİŞTİM
BJK Travel a?ılana kadar Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün seyahat işlerini tek başıma yapıyordum. 2003 yılında Murat Tokel'in ısrarıyla BJK Travel a?ıldığında buna karşı ?ıktım ve suiistimal edileceğini düşündüğüm i?in istifa ettim. Başıma gelecekleri tahmin etmiş olmalıyım. Fakat hem Serdar Bilgili hem de Hüsnü Güreli'nin ısrarlarıyla ?ok daha iyi bir maaşla göreve geri döndüm.
BJK Travel'ın Genel Müdürü olsam da odasında oturan bir adam olmadığım i?in Erdil Arpacı ile birlikte Sinan Engin'in işlerini hafifletiyorduk. Erdil Arpacı idari işlerle ilgilenirdi ben de organizasyon işleri ile ilgilenirdim. Yönetim kurulunun belli başlı birka? ismi ve Sinan Engin'in dışında her türlü talebi de Serdar Bilgili'nin kendisine onaylatmadan işleme koymazdım. Ayrıca kulübün dışında Bilgili'nin şahsi seyahat işlerini de organize etmekteydim. Bana sonsuz güveni vardı. O güne kadar bir kişi bile yurt dışından geri dönmemezlik yapmamıştı. Bu yüzden konsolosluklarda BJK antetli kağıt ve Serdar Bilgili imzası olduk?a güvenilir durumdaydı.
İDDİALARA KONU OLAN İBRAHİM ARI'NIN PASAPORTU SİNAN ENGİN TARAFINDAN G?NDERİLDİ
Chelsea ma?ından döndükten sonra benim Nevzat Demir Tesisleri'nde bulunduğum bir gün Sinan Engin tarafından bir pasaport geldiği söylendi. İbrahim Arı ismine düzenlenmiş pasaportu incelediğimde süresinin olduğunu, tek bir vizesinin ise olmadığını gördüm. Pasaport sahibinin fotoğrafı da daha önce bildiğim gördüğüm bir insana ait değildi.
Sinan Engin'e telefon a?ıp durumu sorduğumda, pasaportun bir arkadaşının akrabası olduğunu ve vize müracaatının yapılmasını istediğini söyledi. Acelesi olduğunu, kısa sürede halledilmesi gerektiğini ekledi. Ben de Fransa Konsolosluğu'na İbrahim Arı i?in vize başvurusu i?in görevli arkadaşlara talimat verdim. Schengen vizesi en hızlı Fransa konsolosluğundan alınabiliyordu. Serdar Bilgili'ye de bilahare bilgi verdim.
FRANSA KONSOLOSLUĞU BAŞVURUMUZU REDDETTİ. VİZEYİ BEN DEĞİL, SİNAN SERHATLIOĞLU ALDI
Fransa Konsolosluğu vize başvurusunu reddetmiş. Fransa reddettikten sonra bir başka Avrupa ülkesinden almak imk?nsız. Bu noktadan sonra herhangi bir d?hilim olmadı. Pasaport konsolosluktan geri alındıktan sonra tercüman Sinan Serhatlıoğlu'na verilmiş. Kendisi de İtalya Konsolosluğu ile iyi ilişkileri olduğu i?in pasaportu buraya götürmüş ve vize alınmış. Bu olayın tarihi 14 Nisan.
Kimse inanmayabilir buna fakat benim bu vizenin alınışından haberim olmadı.
SERDAR BİLGİLİ'NİN BASİRETİ BAĞLANDI
Serdar Bilgili'nin BJK Travel'ın bir seyahat acentesi olduğunu ve insanlara hizmet ettiğini hatırlaması gerekirdi. İbrahim Arı ismine düzenlenmiş bir pasaport ile Alaattin Çakıcı'nın yurt dışına ?ıktığı sadece bir iddiadan ibaret idi. Evet böyle bir vize alınmış. Ancak bu pasaport, tutuklandığında Çakıcı'nın üzerinden ?ıkmadı. Yani Çakıcı'nın bu pasaportla yurt dışına ?ıkmış olduğu hi?bir zaman ispatlanamadı.
O güne kadar bir seyahat acentesi olarak binlerce kişi i?in vize alındı. Halka a?ık bir turizm şirketinin müşterilerinden birine alınmış vize Serdar Bilgili'yi panikletti ve basına günah ke?isi olarak "Kerem Eymür" ismini verdi. Basireti bağlandı. Krizi iyi yönetebilse bu olaya Beşiktaş ismi karıştırılmayabilirdi. Tamamen kendi basiretsizliğinden dolayı bu krizi iyi yönetemedi.
BİLGİLİ, MEHMET EYM?R'?N AMCAM OLDUĞUNU BİLMEDİĞİNİ S?YLERKEN YALAN KONUŞUYOR
Bilgili'nin, benim Mehmet Eymür'ün yeğeni olduğumu bilmediğini söylemesi külliyen yalandır. Bilmemesine imk?n yok, bizzat ben söyledim. Daha tanıştığımız ilk gün "Mehmet Eymür'ün nesi oluyorsun?" diye sormuştu. Sokaktaki adam bile soyadımı duyduğunda "nesi oluyorsun?" diye soruyor. Bilgili mi sormayacak?
Tabii bizzat Beşiktaş başkanı tarafından soyadım zikredilince, basın i?in müthiş bir roman meydana ?ıktı. Alaattin Çakıcı, Mehmet Eymür, Kerem Eymür, Susurluk diye yürüdü gitti... Tüm Mehmet Eymür düşmanları beni kullanarak, kendisinin eski defterlerini karıştırmak suretiyle Mehmet Eymür'e saldırdı.
Halbuki tam araştırsalar Mehmet Eymür'ün benim rahmetli babamın amcasının oğlu olduğunu kendisini hayatım boyunca en fazla 5 kez gördüğümü ve birka? telefon görüşmesinden ibaret bir ailevi bağım olmadığını, ?ocuklarını bile tanımadığımı anlarlardı. Evlendiğim gün gazetelere ?ıktım. Ne olduğunu bilmediğim ve zerre kadar alakam olmadığı şekilde basın tarafından yargılanıp, asıldım. Çünkü sahipsizdim.
Serdar Bilgili'ye karşı dava a?mayı düşündüm. Avukatım Aydın Kurban'ın ?ok ısrar etmesine rağmen yine de tazminat davası a?madım. Lütfen kafanızda canlandırın, yeni evliyim, işimi kaybetmişim, cebimde param yok, gerdek gecemi - balayımı doğru düzgün yaşayamamışım, 400 kişilik düğünüme 180 kişi gelmiş, 170'i kız tarafından. Bilgili şahidim olacaktı. Korkmuş, gelmemiş. Arkadaşlarım bile telefonlarıma cevap vermiyor, eve kapanmışım, yani sağlıklı düşünmem mümkün değil.
Düğünde nik?h şahitliğimi Divan Başkanı Şeref Nasır yaptı. Nik?h kıyıldıktan sonra kulağıma eğilerek "?zülme Kerem. Ben yarın senin adını temize ?ıkaran bir a?ıklama yapacağım" dedi. Ertesi gün basına deme? vererek "Sinan Engin ve Kerem Eymür bir daha kulübün kapısından i?eri giremeyecek" dedi. Kendisini iş yerinde ziyarete gittim. Beni yandaki muhallebiciye soktu. "Kusura bakma, böyle davranmak zorunda kaldım" dedi.
BEN YARGILANMADIM. SİNAN ENGİN YARGILANIRKEN ŞAHİT OLARAK DİNLENDİM
Sinan Engin Beşiktaş Kulübünün her şeyiydi. Sinan Engin ne derse olur. Pasaport falan ?ok detay kalır. Benim ifadem bile alınmadı. Sadece Sinan Engin i?in şahit olarak ?ağırıldım. Eski DGM, şimdiki adıyla Beşiktaş 9. Ağır Ceza mahkemesinde görülen davayla ilgim yok. Dava dosyasında sadece şahit olarak varım. Bu olay tamamen komplo. Sinan Engin'in de bir günahı yok. Sinan Engin'e dışarıdan birisi talimat verirse, bana vize i?in pasaport getirir mi getirmez mi bilemem. Ancak bu dava tamamen bir uydurmacadır. Sinan Engin'in yargılandığı davanın konusunu bilmek lazım. Çünkü vizeden dolayı herhangi bir su? yok.
Kimileri Mehmet Eymür'ün benim i?in yargıya müdahale ettiğini bile söyledi. Böyle bir şeyi nasıl düşünebilirler. Bu ülkenin kanununa, adaletine güvenmeyen Türkiye Cumhuriyeti'ni terk etsin.
BASINA İSTEDİKLERİNİ VERSEM ŞİMDİ BAŞKA YERLERDEYDİM
Olayın Patlak verdiği günlerde telefonum hi? susmadı. Beni arayıp, Serdar Bilgili'nin yatak odasını sorgulayan ve öğrenmek isteyen magazin basınından tutun da TV'deki kadın programlarına kadar beni ekrana ?ıkarmak istediler. Ancak ben medyatik biri olmak istemedim. Her yere ?ıkıp a?ıklama gereği duymadım. Bu şekilde Beşiktaş'ın devamlı surette adının ge?ip, o yüce kurumun daha fazla yıpranmasını istemedim. Benim ne kadar futbolu bildiğimi futbol camiası i?erisindeki basın dahil, pek ?ok kişi iyi bilir. O zamanlar televizyon televizyon dolaşsaydım, belki de bugün spor yorumcusuydum. Spor yazarıydım ya da TV'lerde iddaa yorumculuğu yapıyor olurdum. Paramı da kazanırdım, ona buna da sallardım. Zaten Beşiktaş'ı ve o camiadaki özellikle camiayı yöneten kişilerin ?oğunu da ?ok iyi bildiğimden herkeste pür dikkat beni dinlerdi. Böyle mi yapsaydım? Sizce etik olur muydu?
Bir Beşiktaşlı'ya yakışır mıydı? Ama şimdiki aklım olsa yapardım. Çünkü ben görmeyeli, özellikle Sayın Süleyman Seba'dan sonra Beşiktaş'ın etik anayasası değişmiş. Beşiktaş'ı düşünen Beşiktaş'tan menfaat ve ?ıkar elde etmeyen, yalaka olmayan, Beşiktaş'ın parasını kendi parası gibi harcayan, ma?lara beleş değil parasıyla gelen kişiler kötü, tersini yapanlar iyiymiş.
Beşiktaş'ı Tito dönemi Yugoslavya'sına benzetiyorum. Tito öldü, ülke dağıldı. Süleyman Seba başkanlıktan ayrıldı, kulüp dağıldı.
YILDIRIM DEMİR?REN'İN ÇEVRESİNİ YALAKALAR SARMIŞ
Yıldırım Demirören'i ?ok severim. Benim i?in kız bile istemişti. İlk nişanlımı istemeye birlikte gitmiştik. Ben senin ağabeyinim derdi. Ama yanında ?ok yalakası var artık. Hepsini de isim isim bilirim. Bana kimse Beşiktaş kulübünün i?inde olan insanları anlattırmasın.
Artık Beşiktaş'ın anayasası değişti. Ben hayatımda para vermeden ma?a girmedim. Şimdi bakıyorum, beleş?iler protokol tribünlerinden ?ıkmıyor. Bunlar seyahatlere gelir, yol parası, otel parası ödemezler. Yerler, i?erler, tüm masrafları kulüpten ödenir. Bunlar benim BJK Travel'daki görevim sırasında da vardı. Hesabını kendi cebinden ?ıkarıp ödeyen 2-3 kişiyi ge?mez.
?rneğin Kıvan? Oktay, tüm misafirlerinin parasını ?ıkarır öderdi. Zaten Beşiktaş yönetim kurullarında paralı yönetici sayısı 3-4'ü ge?mez. Buzdolabı, ?amaşır makinesi satan bile yönetici olabilir. Şimdi sayıları daha da arttı. Otellerdeki mini bar hesaplarını, girdikleri saunaları bile kulüp hesabına yazdırırlar. Yurt dışı seyahatlerde zamparalık yapar, parasını başkalarına ödettirirler. Sonra haliyle yalakalık yapmaya başlarlar. Yalakalık yapıp kulüpte ?alışmaya başlayanları, maaş alanları da olur.
Hani dinimizde "Münafık" diye bir kelime vardır. İşte bunlar Beşiktaşlıyım diye ortada gezen fakat i?inde Beşiktaşlılık olmayan insanlar bunlar. Sayıları şu an anormal derecede fazla. Beşiktaş'ı örümcek ağı gibi ördüler. Zaten herkesin aklında bir yerlere se?ilmek olduğu i?in, se?im zamanında insanlar oy potansiyeline göre ma?a davet edilirlerdi. Bugün Beşiktaş'ta görev aldıklarını görüyorum. Ama yalakalık da bir meslek oldu. Çıksınlar karşıma ben paramı ödedim desinler. A?ar bakarız otel kayıtlarına, bir lira ödediklerini ispat etsinler, Taksim'de kendimi öldürürüm.
BENİ BİTİRDİLER
Karımdan boşandım. Babam üzüntüden hastalandı ve 8 ay sonra vefat etti. 2 yıl i?erisinde evimi, babamı, işimi, geleceğimi, hayallerimi kısacası her şeyimi kaybettim. Araştırsalardı, benim ne halde olduğumu, ka? para borcum olduğunu, nerde oturduğumu, ka? lira kira verdiğimi, kiramı ne zorlukla ödediğimi, icra dairelerine ka? kere mal beyanı başvurusunda bulunduğumu, ne kadar borcum olduğunu vs. her şeyi öğrenirlerdi. Bu olayı araştırmasa bile böylesine skandal yaratan bir olayın kahramanının böyle 5 parasız olmayacağını da düşünür ve bana sahip ?ıkmayanların üzerine giderlerdi.
Bu kişilerin i?erisinde amcası dediğiniz ve her fırsatta benimle ilişkilendirdiğiniz Mehmet Eymür d?hil, insanların benden neden ka?tıklarını bana niye sahip ?ıkmadıklarını sorar ve onların ağzından öğrenirlerdi. Böylece ben de kamuoyu gibi aydınlanmış olurdum. Şu anda Beşiktaş'ı yöneten, benimle sadece mesaisini değil özelini de paylaşan insanlara da "neden?" diye sorarlardı. Ben soramam, ?ünkü ben artık kimseyi tanıyamaz oldum. Herkes her şeyin ne olduğunu biliyor ve görüyor.
Her fırsatta "senin ağabeyinim" diyen, benimle kız istemeye bile gelen, pek ?ok şeyini paylaştığım ve benim her şeyimi bilen Yıldırım Demirören'e gönül koymam bundandır. Bir dönem "sa?larını kazıt yoksa ma? kazanamıyoruz" diyerek beni 1 yıl kel gezdirecek kadar uğur belleyen birinin, bana yapılan bu haksızlıkları görememesini ve bana sahip ?ıkmamasını anlayamıyorum.