Güncelleme Tarihi:
Prof. Dr. Eraksoy, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığıyla ilgili yaptığı a?ıklamada, hastalığın yeniden baş göstermesinde, "kişisel tedbirsizliğin mutlaka payı bulunduğunu ve bunun da eğitim eksikliğinden kaynaklandığını" bildirdi. Bu hastalığın olduğunun kabullenilmesi ve belli bir coğrafi bölgede bununla yaşamaya devam edileceğinin unutulmaması gerektiğini ifade eden Eraksoy, bu bölgelerde eğitim ?alışmalarının ihmal edilmemesi gerektiğini kaydetti.
Eraksoy, hastalığın nasıl bulaştığı ve kenelerin nerede yaşadığının artık bir muamma olmadığına işaret ederek, "Kenelerin en aktif olduğu dönem başladı. Keneleri tümüyle yok edemeyeceğimize göre tedbirlerimizi şimdiden almamız gerekir. Kışın bir ?eşit sessiz döneme giren keneler, kan emmek i?in kendilerine canlı aradıkları döneme girdiler. Ayrıca ilkbaharda ?oğalıyorlar. Dolayısıyla sayıca artmaları demek, insanla temas etmeleri olasılığı artıyor demektir. Böyle bir yükselişi bekliyorduk. Bu bizim i?in beklenmedik bir durum değil. Bu yaz aylarına da yayılacak bir dönemdir" dedi.
Kenenin sadece hastalığa neden olan virüsü taşıdığına dikkat ?eken Haluk Eraksoy, "Bu virüs nereden geldi, hangi hayvandan geldi, Türkiye'de bunun depolandığı konak hangisidir bilinmiyor? Çayır-?imenin varlığı keneler i?in bi?ilmiş kaftan. Virüs muhtemelen başka memelilerde bulunuyor ve onlarda da hastalığa yol a?mıyor. Buna ait ?ok analiz yapılmış değil. Bunlar biraz işin bilinmeyen yönü" diye konuştu.
Hastalığın şu an i?in Marmara bölgesinde görülmediğini ifade eden Eraksoy, "Çünkü keneler ?ok sıkı bir iklim gereksinimi duyarlar. Yani belli bir ısı ve nem derecesi ile doğa koşullarına muhta?tırlar. İstanbul'da hastalık görülmedi. Ancak kentte, o koşulların bulunduğu bölgeler olabilir. Dolayısıyla İstanbul'da hi? görülmeyecek anlamına gelmiyor. Bu nedenle de uyanık olmak durumundayız" dedi.
Prof. Dr. Haluk Eraksoy, hastalığın Kelkit Vadisi olarak tanımlanan bölgede daha yoğun olarak görüldüğünü, ancak ge?en yıl Aydın yöresinden de bildirim aldıklarını hatırlattı.
HASTALIK NEDEN ARTTI?
Toplumda "Bu hastalıkla daha önce Türkiye'de neden bu kadar fazla karşılaşılmıyordu" şeklinde sorular oluştuğunu belirten Prof. Dr. Eraksoy, "Türkiye'de son yıllarda hastalıkla neden bu kadar fazla karşılaşıldığına dair bir takım a?ıklamalar var. Küresel ısınmanın, ?evre kirliliğinin bunda payı olduğu öne sürülüyor. Yine bazıları, gö?men kuşların Türkiye'ye taşıdığını öne sürüyor. Ancak herkesin üzerinde görüş birliğine vardığı bir a?ıklama yok" diye konuştu.
Eraksoy, Türkiye'de hastalığın aktivitesinin artışıyla birlikte İran ve Bulgaristan'da da arttığını ifade ederek, sözlerine şöyle devam etti:
"Hastalık belli coğrafi ortak noktaları olan ülkelerde görülüyor. Ve şu da bir ger?ek ki, daha yoksul ülkelerde görülüyor. Yoksul ülkelerde görülüyor olması hastalığa verilen önemin de onunla orantılı olmasına yol a?ıyor. İla? geliştirme ve tedavi yöntemi bulma konusunda bir arayış var ama ancak o kadar bir isteklilik olduğu söylenemez. Bu hastalığın görüldüğü ülkeler i?inde en müreffeh olanı da yine Türkiye. Yapılan istatistikler gösteriyor ki hastalıkla başa ?ıkmada en başarılı ülke Türkiye. Türkiye'de ölüm hızı yüzde 5'lerde iken, diğer ülkelerde bazen yüzde 80'leri bulabiliyor."
?NLEMLER...
?ncelikle hastalığın görüldüğü bölgelerdeki hekimlerin hastalık, bölgede de özellikle kırsal kesimde yaşayan, hayvancılıkla uğraşan ve onlarla temas eden herkesin keneden nasıl korunulacağı konusunda bilgi sahibi olması gerektiğini anlatan Prof. Dr. Haluk Eraksoy, bunun i?in hem Sağlık Bakanlığı hem de derneklerinin eğitim ?alışmaları yaptığını söyledi.
Haluk Eraksoy, hastalığa karşı önce koruyucu önlemler almak gerektiğini vurgulayarak, ?ayırlık alanlara giderken kenenin tırmanmasına müsaade etmeyecek kıyafetler giyilmesi, hayvanlara eldivenle dokunulması gerektiğini bildirdi.
Prof. Dr. Eraksoy, kenenin de belli bir teknikle ?ıkarılması gerektiğine işaret ederek, "Keneden zarar gelmez, bana bir şey olmaz, bu bildiğimiz kenedir gibi olayı hafife almak son derece tehlikeli. Hemen ilgili sağlı kuruluşuna başvurup kenenin oradan ?ıkarılmasını sağlamak gerekir. Kenenin ısırdığı herkes Kırım Kongo Kanamalı Ateşi virüsünü almış demek değildir. Aldıysa da hasta olacak değildir. Hasta olacaksa da ölecek demek değildir. Basına yansıyanlar aslında buz dağının tam tepesi" dedi.
Eraksoy, kene ısırmış kişilerin yakın takibe alındığını, laboratuvar değerlerine göre bir tedaviye başlandığını dile getirerek, şunları kaydetti:
"Bu hastalığa karşı bir ilacın yüzde 100 etkili ve güvenilir olduğuna ilişkin kesin bir bilgi yok. Ama kimi hastalarda etkili olabileceği düşünülen, Dünya Sağlık ?rgütünün de böyle bir kanaat belirtiği bir ila? var. Ancak bu ilacın, bu hastalıkta alınmış bir ruhsatı da yok. Şu an ilacı olmayan bir hastalık gibi düşünmek zorundayız. Ancak hastalığın etkenine yönelik bir ilacımız yoksa bile, vücudun ona karşı koyması ve kendi direncini gösterebilmesi i?in bir süre de tanımak önemlidir. Eğer destek tedavisini zamanında ve yeterince yerli yerinde yapabilirsek, mikrobu öldüremesek bile konağın kendi direncini harekete ge?irerek, onun hayatta kalmasını sağlayabiliriz. İyileşmesi de böylece mümkün olabilir."
İSTANBUL'DA ULUSLARARASI TOPLANTI
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığının genel olarak viral kanamalı ateşler başlığı altında yer aldığını belirten Prof. Dr. Haluk Eraksoy, yine bu ana başlık altında başka coğrafi bölge adlarıyla anılan ve kene dahil başka eklem bacakların aracılık ettiği hastalıklar da bulunduğunu vurguladı.
Eraksoy, İstanbul'da Haziran ayında, Avrupa Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği iş birliğiyle tüm viral kanamalı ateşler hastalıklarının tartışılacağı uluslararası bir toplantı düzenleneceğini ifade ederek, "Bu konuda büyük deneyim paylaşımı olanağı olacak. Bu dünyada da ilk defa düzenlenen bir aktivite. ABD, Avrupa ülkeleri, İran, Nijerya ve Güney Afrika gibi bir?ok ülkeden bu konuda otoriteler gelecek" dedi.