Kazalarda omurilik yaralanmalarına dikkat

Güncelleme Tarihi:

Kazalarda omurilik yaralanmalarına dikkat
Oluşturulma Tarihi: Kasım 07, 2011 16:06

Kalıcı sakatlıkla sonuçlanabilen omurilik yaralanmalı, en sık trafik kazalarında ortaya çıkıyor.

Haberin Devamı

Yapılan çalışmalar, kazada çarpma esnasında her ne kadar kırık olsa da omurilik hasarının daha çok yaralının kuralına uygun olmayan şekilde araçtan taşınması esnasında olduğu görülüyor. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Selami Akkuş, yaptığı açıklamada, omuriliğin beyinle uzuvlar arasında bağlantıyı sağlayarak, beyinden gönderilen komutların eyleme dönüşmesini aracılık eden çok önemli bir organ olduğunu söyledi.

Özellikle bayram dönemlerinde trafik kazalarında önemli bir artış olduğuna işaret eden Akkuş, trafik kazalarında en sık omurilik yaralanmaları görüldüğünü ve kaza sonrası yapılan müdahalelerin kalıcı hasarlara yol açabildiğini vurguladı. Akkuş, ayrıca yüksekten düşme, sığ suya atlama sonrasında da boyun omurlarında kırık oluşabildiğini ve bu kişilerin genellikle olay yerinde yaşamını yitirdiğini ifade etti.

Akkuş, trafik kazalarında sağlık durumu ağır olarak nitelendirilen yaralıların çoğunluğunun omurilik yaralanmaları olduğunu anlatarak, ”Beyin travmalarının dışında diğer yaralanmalarda hasta zamanla sağlığına kavuşabilirken, omurilik yaralanmaları genellikle sakatlıkla sonuçlanır” dedi. Trafik kazalarında omurilik yaralanmalarının en sık savrulma ve çarpma esnasında yaşandığına dikkati çeken Akkuş, bu nedenle yolculuk esnasında mutlaka emniyet kemeri takılması gerektiğini söyledi.

”Yaralı, omurganın bütünlüğü bozulmadan taşınmalı”
Akkuş, trafik kazalarında ilk yardımın yaşam kurtardığını, ancak bunun mutlaka zamanında, doğru ve tekniğine uygun yapılması gerektiğini belirtti. Yaralının bir an önce araçtan çıkarılmasının önemli olduğunu, fakat kuralsız yapıldığında bir daha telafisi mümkün olmayan sakatlıklara yol açılabileceğini bildiren Akkuş, şöyle devam etti:

”İlk yardım tecrübesi olan kişilerce yaralıya, solunum ihtiyacı halinde suni solunum yapılabilir. Ancak genellikle vatandaşlar ambulansı dahi beklemeden bir an önce yaralıyı araçtan çıkarmaya çalışıyor. Yapılan çalışmalar, çarpma esnasında her ne kadar kırık olsa da omurilik hasarının daha çok taşıma esnasında olduğunu ortaya koyuyor. Yaralının araçtan çıkarılması ya da başka bir yere taşınması sırasında oluyor. Yapılması gereken şey, derhal ambulansa haber verilmesi ve gelmesinin beklenmesidir. Hayati önem gerektiren durumlarda müdahale yapılamayacaksa, kesinlikle ambulans gelmeden yaralıya müdahale edilmemelidir. Yaralı, ancak aracın düşmesi ya da yanması gibi bir ihtimal halinde bir an önce çıkarılmaya çalışılmalı.” Akkuş, yaralının araçtan mutlaka çıkarılması gerektiği durumlarda da dikkatli olunması, yaralının zarar verilmeden taşınması gerektiğini vurgulayarak, ”Yaralı, omurganın bütünlüğü bozulmadan taşınmalı. Taşıyacak olan kişilerden biri elleriyle yaralının boynunu desteklemeli, oynamamasını sağlamalı; bir diğer kişi omuz bölgesinden, bir kişi ise bel veya sırt bölgesinden ellerini yaralının altına koymalı, son olarak bir kişi de yaralının ayaklarından tutarak araçtan çıkartmalı. Bunun uygulanması için en az 4 kişi gerekmektedir. Araçtan bu şekilde çıkartılan yaralı, hemen dışarda bel ve boyun bütünlüğü bozulmadan sert bir yere konulmalı.”

”Trafik setlerinde boyunduruk bulundurulması lazım”
Yaralının, kesinlikle bir kişinin kollarından diğerinin ayaklarından tutarak belin büküldüğü, boynun sarktığı bir pozisyonda yardımda bulunmaması gerektiğinin altını çizen Akkuş, ”Boyun çok önemli. Çünkü, bu tür yaralanmalarda hastanı kol ve bacakları tutmaz. Boyunun mutlaka desteklenmesi lazım. Hatta araçlarda bulunması zorunlu olan trafik setlerinde boyunduruk bulundurulması lazım” dedi.

”Kök hücre, şu an için mucize olarak gösterilemez”
Akkuş, omurilik yaralanmalarının ”yüzde 90 sakatlıkla” sonuçlandığını belirterek, tedavi sonrası yüzde yüz iyileşme oranının çok az olduğunu söyledi. Bu durumun yaralanmaların yerine göre değiştiriğini dile getirerek, şunları kaydetti:

”Boyun bölgesinde olan bir omurilik yaralanmasında, kol ve bacaklar tutmaz. Bu, yaralanmanın tam ya da kısmi olmasına göre farklı olabiliyor. Bel bölgesi yaralanmalarında ise bacaklarda tutmama ve idrarını ve büyük tuvaletini tutamama görülüyor. Bunların, çoğu kalıcı oluyor.” Omurilik yaralanmalarının genellikle 16-35 yaşlarında ve erkeklerde daha sık görüldüğünü ifade eden Akkuş, hastalarda cinsel fonksiyon kaybının görüldüğünü söyledi.

Akkuş, fizik tedavi uygulamaları sonrasında yaralanmaların şiddetine göre, bu tip fonksiyonlarda geri dönüşüm olabildiğini bildirerek, ”Hastaların yüzde 50-60’ında kendiliğinden idrarını yapabilenler oluyor, ama tam olarak eski fonksiyonların tamamının kazanılması çok zor. Bunun dışında zaman içinde böbreklerde de hasar ortaya çıkabiliyor” diye konuştu.

Fizik tedavi uygulamaları ile bu tip hastaların topluma kazandırılmaya çalışıldığını ve yaşam kalitesinin yükseltilmeye çalışıldığını belirten Akkuş, bu konuda kök hücre çalışmalarının devam ettiğini, ancak henüz müjdeli bir haber vermenin mümkün olmadığını anlattı. Akkuş, ”Bu konuda yapılan çalışmalar var, ama istenilen düzeyde değil. Kök hücre, şu an için omurilik yaralanmalarına mucize olarak kesinlikle gösterilemez” dedi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!