Katar gazı ilkeleri unutturuverdi

FIFA kısa adıyla tanınan Uluslararası Futbol Federasyonlar Birliği, 2022 Dünya Kupası’nın Katar’da yapılmasına 2010 yılında karar verdi.

Almanya’da farklı çevreler buna tepki gösterdi.
Kuruluşundan beri demokrasiden, hukuk devletinden, insan haklarının ve doğanın korunmasından, eşitlikten yana olan Yeşiller de öyle.
Yeşiller, Katar’da düzenlenecek Dünya Kupası’nın boykot edilmesini gündeme getirdiler.
Tabii Almanya Futbol Federasyonu (DFB) buna pek aldırış etmedi.
Daha sonraki yıllarda Katar’ın stadyum yapımı için Uzak Doğulu ‘köle işçileri’ 40 derecenin üzerinde sıcaklığın altında günde 12 saat çok düşük ücretle çalıştırdığı ve gerekli önlemler alınmadığı için 6 bin 500’ün üzerinde işçinin yaşamını yitirdiği haberleri yayılınca, Almanya’dan boykot sesleri yeniden yükseldi.
26 Eylül 2021 tarihinde yapılan genel seçimlere Yeşiller’in başbakan adayı olarak katılan Annalena Baerbock, ağustos ayında katıldığı bir televizyon programında, Katar’da yapılacak 2022 Dünya Kupası’nın boykot edilmesini istedi.
Şu anda Federal Dışişleri Bakanı olan Annalena Baerbock, o programda Katarlılara dönük olarak “Şayet siz Taliban’ı desteklemeye ve insan hakları ihlallerine böyle devam ederseniz, biz sizin ülkenizde futbol oynayamayız” diyerek boykot tehdidini yineledi.
Yalnız Yeşiller değil, aynı günlerde Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri’nin (CDU/CSU) başbakan adayı Arman Laschet de Hür Demokrat Parti’nin (FDP) lideri Christian Lindner de insan hakları ihlalleri ve ‘köle işçiler’ nedeniyle Katar’ın FIFA 2022 Dünya Kupası için ‘iyi bir seçim’ olmadığını söylediler.

KÂHİN OLMAYA GEREK YOK
Seçimlerden sonra Olaf Scholz başbakanlığında Sosyal Demokrat Parti, FDP ve Yeşiller’in oluşturduğu hükümetin ‘koalisyon sözleşmesi’nde dış politikada demokrasi ve insan hakları ilkelerinin etkin rol oynamasına yer verildi.
Ama Rusya’nın Ukrayna’da savaş başlatması, Scholz hükumetinin tüm planlarını da partilerin ilkelerini de altüst etti.
Özellikle de Yeşiller’in.
Rusya’ya yaptırımların yoğunlaştırılması üzerine Almanya’nın Rus doğal gazını boykotu da gündeme geldi.
Tabii bu çok zor bir karar olacaktı.
Çünkü Almanya’da tüketilen doğal gazın yüzde 55’i, ham petrolün yüzde 35’i ve kömürün yüzde 45’i Rusya’dan geliyor.
Bugünden yarına bundan feragat edilmesinin mümkün olmadığını görmek, bilmek, anlamak için kâhin olmaya gerek yok.

HABECK YOLLARA DÜŞTÜ
İşte o yüzden Rusya’ya bağımlılığı azaltmak için Almanya yeni enerji kaynakları aramaya koyuldu.
Ve Yeşillerli Federal Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı Robert Habeck yollara düştü.
Norveç’ten sonra akla gelen ilk iki ülke Katar ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) oldu.
Habeck, Katar Emiri Şeyh Tamim Bin Hamad Al-Thani ile enerji alanında uzun süreli iş birliği yapılması ve Katar’dan sıvılaştırılmış gaz (LNG) satın alınması konusunda uzlaştı.
Katar’dan BAE’ye geçerek ‘yeşil enerji’ olarak bilinen hidrojen enerjisi satın alınmasını da sağlama bağladı.
Tabii Yeşillerli Alman Bakan, bugünden yarına olmasa da Rusya’ya bağımlılıktan kurtulmak için bunun çok önemli olduğunun da altını çizdi.
Böylece Katar’ın gazı Yeşiller’e ilkelerini de unutturuverdi.

İLKELER İKİNCİ PLANDA
Dünya genelindeki ‘demokrasi endeksi’ne bakıyorum.
167 ülke arasında Katar 114’üncü, BAE 134’üncü sırada yer alıyor.
Bu da ‘çıkarlar’ için dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Almanya’da da partilerin de politikacıların da temel ilkelerini birden ikinci plana itiverdiklerini göstermektedir.
Almanya’nın yanı sıra İtalya da Avusturya da Katar ile ‘enerji pazarlığı’ yapmaktadır.
Başka Avrupa Birliği (AB) ülkeleri de sırada.
İşte bu yüzden, “Yalnız şu bizim Almanları’ değil, şu bizim Avrupalıları da anlamak kolay değil” diyorum.
Hem de hiç kolay değil.
Hatta zor.
Zaman zaman ise imkânsız.