Güncelleme Tarihi:
İTALYA’nın kuzeyinde yer alan ve Milano’ya sadece 80 kilometre uzaklıktaki, başta İtalya’nın soyluları olmak üzere, zenginlerin ve ünlü sanatçıların sayfiye yeri olan Como Gölü özellikle sonbaharda Avrupa’da gezilmesi gereken yerlerin başında geliyor. Sonbaharın büyüleyici renk cümbüşünü gölün kıyı şeridi boyunca uzanan subtropikal bitkilerle çevrili 16. yüzyıldan kalma muhteşem villalar eşliğinde yaşamak mümkün. İşte bu yüzden Como Gölü’nü sonbaharda gezmek gerek. Elbette bu kadar ünlü bir bölgenin yaz aylarındaki popülaritesi ve turist yoğunluğu da oldukça fazla.
PİLİN MUCİDİ BU ŞEHİRDE
Como Merkez: Como Gölü’nün güney kıyısında yer alan büyüleyici bir şehir. Harika bir manzaraya serpiştirilmiş Como Katedrali, San Fedele Bazilikası, görkemli Orta Çağ şehir surları, kuleleri, birbirinden etkileyici binaları ve kıyı şeridi boyunca uzanan muhteşem zenginlikteki villalarıyla ünlü. Como’yu gezmeye şehrin en bilinen meydanlarından biri olan Piazza Cavour’dan başlayalım. Burası ulaşımın ana noktalarından biri olması ve civarında bulunan restoran ve cafeler nedeniyle şehrin en kalabalık noktalarından biri. Buradan Via Domenico Fontana sokağı üzerinden yürümeye devam ederseniz karşınıza Como’nun diğer ünlü meydanı olan ortasında pili icat eden Comolu fizikçi Alessandro Volta’nın bir anıtının bulunduğu meydana gelirsiniz. Şehir merkezi sayılan Piazza Cavour’dan şehrin içine doğru ilerlerseniz bu kez karşınıza, Piazza Duomo’da bulunan Como Katedrali çıkıyor. Meydanın yanındaki ara sokaklarda ise alışveriş caddeleri Via Cinque Giornate, Via Bernardino Luini ve Vittorio Emanuele gibi caddeleri bulunuyor.
MÜKEMMEL BİR MANZARAYA SAHİP
Brunate: Como şehrinin olmazsa olmazı ve şehir ve göl manzarasını en güzel izleyebileceğiniz nokta. Como’nun 500 metre yukarısında yer alan Brunate ününü, 1894’te faaliyete geçen ve tepeye çıkan füniküler demiryolunun bugün hâlâ faaliyet gösteriyor olmasından ve tabii ki Como bölgesini gözlemleyebileceğiniz mükemmel bir manzaraya sahip olmasına borçlu.
Zirveye çıktıktan sonra, biraz daha tırmanmayı ve yürümeyi göze alıyorsanız, Faro Voltiano olarak bilinen deniz fenerine de bir göz atmanızı öneririm. Vapur seferleriyle küçük köyleri da keşfedin.
‘LARIO’NUN İNCİSİ’
Bellagio Köyü: Como’dan vapur seferiyle veya arabayla ulaşabileceğiniz Bellagio Köyü ‘Lario’nun İncisi’ olarak da bilinen oldukça güzel bir köy. Romantik balıkçı köyü Varenna ve küçük bir köy olan Menaggio ile birlikte Bellagio Köyü için Como Gölü’nün ortası da diyebiliriz. Hem vapur ulaşımının ana duraklarından biri olması hem de lüks villaları ve bahçeleri, muhteşem otelleri ve mekanlarıyla gerçekten de güzel bir gezinti yeri.
Bunun yanı sıra dolambaçlı ara sokaklarıyla ve bu sokakların aralarında rastlayabilileceğiniz tarihi dokusuyla da oldukça etkileyici eski bir köy mutlaka görün derim.
DAHA SAKİN DAHA OTANTİK
Varenna Kasabası: Pitoresk Varenna Kasabası’na da mutlaka bir gününüzü ayırmanızı öneririm. Varenna’ya da aynı şekilde Como’dan, Menaggio’dan ya da Bellagio Köyü’nden vapurla ulaşabilirsiniz.
Burası bence göl kenarındaki en sevimli kasabalardan biri. Bellagio’ya kıyasla daha sakin, belkide bu yüzden daha otantik kalmayı başarmış. Vapurdan indikten sonra birçok turistin yaptığı gibi ilk olarak göl kenarını yürümek yerine, öncelikle biraz yokuş çıkmayı göze alarak Piazza S. Giorgio meydanına giden ara sokaklarda yürüyün.
Bu ara sokaklardaki renkli ve tarihi eski binaları keşfedin bu arada siz buraları keşfederken gölün kenarı da nispeten turistlerden arınacak ve daha rahat dolaşmanızı ve fotoğraf çekmenizi sağlayacak. Como Gölü’ne eğer sonbahar aylarında giderseniz turist yoğunluğu yok denecek kadar az bu da bölgenin gerçek anlamda tadını çıkarabilmek için mükemmel bir fırsat.