Güncelleme Tarihi:
Sonunda empati yapıp “Allah kimseyi dilsiz etmesin” derim. Dil nedir? Duygu ve düşüncelerimizi sözcüklerle anlatma aracı. Avrupa’da birinci kuşak Türkler dilsizlikten çok çekti. Dilsizleri oynarken, çok komik durumlara düştü. Şampuan yerine bulaşık suyu alanlar, anlamadığı halde herşeye “Ja” dediği için işten atılanlar oldu. Atasözüdür: Kadı anlatışa göre hüküm verir.
***
İkinci kuşak fıkralara konu olmamak için dil öğrendi, ama Türkçe’yi de ihmal etmedi, birinci kuşağa tercümanlık yaptı. İşte felaket bundan sonra başladı. İkinci kuşak kendinden sonrakilerin kusursuz Almanca konuşması için anadili bir kenara itti. Hatta “aman çocuğun iki dilde kafası karışmasın” diye onunla evde Türkçe konuşmaktan bile kaçındı. Sonuç: üçüncü kuşak ve sonrası anadilini kaybetti. Şimdi torunlar dedelerinin anavatanına izine gittiğinde el kol hareketiyle anlaşır duruma düştü. Bu noktaya 47 yıl gibi kısa bir sürede geldik. Böyle bir trajedi hiçbir göçmen gruba nasip olmadı.
İspanya’dan 500 yıl önce Türkiye’ye göçen Seferad Yahudileri bugün İstanbul’da halen İspanyolca konuşuyor. Türkiye’den Yunanistan’a göçen Rumların orda doğan çocukları Türkçe biliyor. Hem de Türkçe, anadilleri olmadığı halde. Evde anne babaları Türkçe konuştuğu için.
***
Dilsizlik ya anadan doğma ya da tifüs, difteri gibi beyin hastalıkları sonucu oluşuyor. Ne oldu? Yoksa üçüncü kuşaktan itibaren bir beyin hastalığına mı yakalandık? Atasözü: “Karga kekliğin seke seke yürüyüşünü taklit edeyim derken, kendi yürüyüşünü şaşırmış.” En çirkin yürüyüşlü kuş olmuş. Üçüncü kuşak hangi dili konuşuyor? Almanca ağırlıklı, Türkçe Almanca karışımı bir dil. Anne babalar da onlara uyum sağlıyor, mangala “Grill” diyor, salatalığa “Gurke”.
***
Bunun psikolojideki karşılığı kendine yabancılaşma, yani özünden kopma, keklik olayım derken kargalaşma. Dil bir dünya, dili fakir olanın dünyası da fakir. Anadilini bilmeyen ana vatanını nasıl tanıyacak? O dünyadaki gelişmeleri nasıl takip edecek? Aşık olduğunda “Canım” sözcüğünün derinliğini nasıl ifade edecek? Bir başka dilde, yabancı dilde. Yani yabancılaşacak.
***
Üçüncü kuşak ve sonrası telefonla Türkiye’deki akrabalarının bayramını kutlarken bile kıvranıyor, hatta telefondan kaçıyor. Niçin? Utanıyor, acı çekiyor. Onlara böyle bir acıyı tattırmaya hakkımız var mı? O zaman anadil derslerine önem vereceğiz. Evde çocuklarla Türkçe konuşacağız. Varsın onlar bize Almanca cevap versin. Onlara her gün 10 dakika olsun Türkçe kitap, gazete okuyacağız ya da okutacağız. Belki başlangıç kolay olmayacak, ama sonu mutlu bitecek. Yoksa bir gün gak gaktan, cik cike, sonra sessizliğe gömüleceğiz.