Güncelleme Tarihi:
Geçen hafta CSU’nun Münih’te kurultayı vardı.Kardeş partiler arasında genel başkanların kurultaylara onur konuğu olarak katılıp bir konuşma yapması geleneği vardır.Öyle de oldu...
Daha önceki yıllarda olduğu gibi CDU Genel Başkanı olan Almanya Başbakanı Angela Merkel, kardeş parti, CSU’nun kurultayına katıldı ve bir konuşma yaptı.Ancak Merkel kürsüye çıkarken CSU’lu delegelerden doğru dürüst alkış gelmedi.Belli ki, soğuk rüzgarlar esiyordu.
Çünkü Merkel, CSU lideri ve Bavyera Eyalet Başbakanı Horst Seehofer’in Almanya’nın alabileceği sığınmacı sayısında bir üst sınır ilan edilmesi talebine hiç de sıcak bakmıyordu.Merkel, böyle bir şeyin insanlıkla bağdaşmayacağı gibi Alman Anayasası ile de bağdaşmayacağını söylüyordu.Haklıydı da...
* * *
Ama CSU kurultayında Horst Seehofer, bu talebinde ısrar etti.Merkel de kararlı tutumunda.Almanya Başbakanı Merkel, konuşmasını bitirdikten sonra daha sahneyi terk etmeden kürsünün başına Bavyera Eyalet Başbakanı Seehofer geçti.Neredeyse 14 dakika boyunca sığınmacı sayısında neden üst sınır istediklerini anlattı ve Almanya’nın bu yükün altından kalkamayacağını, Alman toplumunun bu duruma sert tepki göstereceğini içeren uzun bir konuşma yaptı.Merkel, her ne kadar rahatsız olsa da, Seehofer’in konuşmasını kuzu kuzu dinledi.Seehofer konuşmasını bitirir bitirmez Merkel, kurultayın düzenlendiği salonun arka kapısından kendisini dışarı attı.Merkel’e salonu terk ederken de alkış yoktu.
Evet, belli ki, kardeşler arasında ciddi bir soğukluk yaşanıyordu.Alman basını Seehofer’in bu tutumunu eleştirirken, CDU lideri Merkel sessiz kalmayı yeğledi.Kardeşler arasında gerginliğin tırmanmasına meydan vermemek için susmayı tercih etti.Önceki gün Federal Meclis’te bütçe görüşmeleri vardı.Genelde bu görüşmelerde, muhalefet partileri hükümete, özellikle de Başbakan’a ağır eleştirilerde bulunurlar.Zaman zaman eleştiriler de yapıldı.Ancak ana muhalefet konumundaki Sol Parti de, Yeşiller de, Başbakan Merkel’in sığınmacılara Almanya’nın kapılarını açmasından ve kardeş parti CSU’nun üst sınır konulması talebine karşı çıkmasından övgüyle bahsettiler.
* * *
Sol Parti Meclis Grubu Eşbaşkanı Ditmar Bartsch, Paris’te girişilen saldırıyı kınayıp, “Çoğu genç birçok insanın Büyükelçilik binasının önüne çiçek bırakıp mum yaktığını gördüm. Berlin’de gördüm bunu. Paris’te de öyleydi. Bu binlerce genç, Avrupa’nın umududur. Bu insanlar gündelik yaşamlarında, futbol stadyumlarında ve müzik konserlerinde sevinçlerinin susturulmasına izin vermeyeceklerdir.
İşte Avrupa’nın da dünyanın da umudu budur” dedi.Genelde sesiz kalmayı yeğleyen CDU ve CSU milletvekilleri ile hükümet ortağı Sosyal Demokrat Partili (SPD) parlamenterler de, Yeşiller de Sol Partili Bartsch’ın bu sözlerini alkışladılar.Bartsch, Seehofer’in adına anmadı ama, Merkel’e olan davranışın her türlü nazaket ve ahlak kurallarının dışında olduğunu söylemeyi de ihmal etmedi.Sonra kürsüye Başbakan Merkel çıktı.Sözlerine Paris’teki saldırılarla başladı.
Başbakan Merkel, “Hepimiz derhal anladık: Bu insanlık dışı saldırı hepimize dönüktür, hepimizi hedef alıyor. Bu saldırı özgürlüğümüze, değerlerimize, Avrupa’daki bizden önceki nesillerin savaş verdikleri bizim için önemli olan her şeydir. Demokrasiye, insan haklarına, eşitliğe, dost ve hoşgörülü sivil toplumadır. Biz Fransa ile dayanışma içindeyiz ve teröre karşı mücadelede Fransa’nın aynındayız” dedi.
Basın tribününden oturum salonuna baktığımda Merkel’in bu sözlerini CDU ve CSU’lu parlamenterlerin yanı sıra SPD, Sol Parti ve Yeşliler Partisi mensubu milletvekillerinin de alkışladığını gördüm.Başbakan Merkel, sığınmacılara üst sınır uygulanmasının söz konusu olamayacağını söylediğinde de Sol Parti ve Yeşiller’in de alkışladığına tanık oldum.Kendi kendime “İşte demokrasi kültürü” dedim.Tabii kardeşten köstek, muhalefetten destek demek de aklımdan geçti.