Kansere karşı savaş açtılar

Güncelleme Tarihi:

Kansere karşı savaş açtılar
Oluşturulma Tarihi: Şubat 14, 2010 16:55

Almanya'nın Mainz kentinde yaşayan Prof. Dr. Uğur Şahin (44) ve Doç. Dr. Özlem Türeci (42) çifti, kendilerini tam anlamıyla bilime adadılar.

Haberin Devamı

ŞİMDİYE kadar kansere karşı yaptıkları araştırmalarla ödüle layık görülen Prof. Dr. Uğur Şahin ve Doç. Dr. Özlem Türeci çifti, gerek Mainz Üniversitesi'ndeki laboratuvarlarda gerekse kurdukları Ganymed Pharmaceuticals ve BioNTech isimli biyoteknoloji şirketlerinde araştırmalar yapan, ikisi Türk 200 kişi den fazla dev bilimadamı kadrosuyla, kansere karşı savaş açtı.


Almanya'da tıp eğitimi gören çiftin yolu, yine hasta yatağının başında çakıştı. İlk kez Saarland Eyaleti'ndeki Homburg Üniversite Kliniği'nde pratisyen hekim olarak çalıştıkları sırada tanışan Doç. Dr. Özlem Türeci ve eşi Prof. Dr. Uğur Şahin, kanser araştırmalarını yaptıkları bilim dünyasının kapılarını Hürriyet'e açtılar.


- Bilime ve kanser araştırmacılığına kendinizi ne zaman adadınız?

Haberin Devamı

TÜRECİ: Çocukluğumdan beri doktor olmak istiyordum. Çünkü babam da doktordu. Babamdan doktorluğun güzel bir meslek olduğunu gördüm. Eğitimim son yılında Uğur ile tanıştım ve birlikte çalışmaya karar verdik. Önce onkoloji bölümünde pratisyen hekimlik yaptık. Doktoramı kanser araştırmacısı olarak yaptığı için, daha sonra laboratuvarda çalışmaya karar verdim.


Hastalarla çalıştığım sırada, şunu fark ettim: Bilimsel araştırmalarla bir sürü bilgilere ve yenilikler elde ediyoruz, ancak bunları hastalara uygulayamıyoruz. Bilimdeki buluşlarımızı hastalara yansıtmamız zor, çünkü bunun için sermaye ve zaman gerekiyor. Bu nedenle kanser ilacı geliştirmek için yeniden bilimsel arastırmacılığa döndüm. 1993 yılından bu yana bu alanda çalışıyorum. Yani eşim ve ben meslek değiştirmiş olduk. Biz bir kanser hastasına yol gösterebilecek ve şu anda mevcut olan tedavilerin hangisinin en iyi olduğunu söyleyebilecek onkoloji uzmanlarından değiliz. Bunu bizden daha iyi yapabilen uzmanlar var. Bizim mesleğimiz geleceğin kanser ilaçlarını icat edip, onların bir hayalden gerçeğe dönüşmesini sağlamak aslında.


ŞAHİN: İskenderun'da doğdum ve dört yaşında ailemle birlikte Almanya'ya geldim. Genç yaşlarda Alman televizyonunda yayınlanan bilimsel programlara büyük merak saldım. Özellikle "Querschnitte" isimli programı sunan Hoimar von Ditfurth'un yaptığı bilimsel deneyler çok ilgimi çekiyordu. Kanser üzerine hazırlanan "Ölümsüzlük öldürücüdür" isimli yayından sonra, 19. yüzyılda modern bağışıklık sistemini bulan ve laboratuvar ortamında ilk kez kansere karşı kemoterapiyi geliştiren Alman araştırmacı Paul Ehrlich gibi bilim adamı olmaya karar verdim. Ailem Köln'de Ford fabrikasında çalışıyordu. Köln Üniversitesi'nde tıp öğrenimi gördükten sonra profesörümün teklifi üzerine Homburg Saar'daki üniversitede çalışmaya başladım.

Haberin Devamı

- Kansere karşı yaptığınız ve dünya çapında kabul gören bilimsel araştırmalarınızla getirdiğiniz yenilik ne?


TÜRECİ: Eşim ile birlikte yaptığımız araştırmalarla farklı aşamalardan geçtik. İlk uzun etapta kanser hücrelerinin normal hücrelerden nasıl ayırt edilebileceğini öğrenmeye çalıştık. Araştırmalara başladığımız 1990'lı yılların başında, kanserli hücre ile normal hücrelerin moleküler farklılığını kimse bilmiyordu. Uzun ve yorucu araştırmalar sonunda, iki hücre arasındaki ayırt edici özellikleri bulduk ve bunlar hakkında şu an değişik patentlere sahibiz. İki hücre arasındaki farklı moleküler yapısını bulduktan sonra, tedavi edilmesi gereken kanserli hücreleri bulmak ve mümkün olduğu kadar en az yan etkili tedavi yöntemi geliştirmek kolaylaştı. Şimdi, hücrelerin moleküler özelliklerine göre ilaç geliştirme aşamasına geldik. Sadece kanser hücrelerini hedef alan Claudiximab adlı antikor tedavisi geliştirdik ve bunları fare ve maymunlar üzerinde denedikten sonra, şimdi klinik ortamda mide ve yemek borusu kanseri olan hastalar üzerinde uygulamaya başladık. Şu an piyasada bulunup kansere karsı kullanılan bazı antikorlar sadece hastalıklı hücreye değil, vücudun normal hücrelerine de hücum ediyor. Bu tür antikorlar dozajı fazla olunca ciddi yan etkilere yol açarken, dozajı düşük tutulduğunda ise kanser hücrelerini etkili bir şekilde yok edemiyor. Bizim geliştirdiğimiz antikorun ise bu tür yan etkileri olmayacak. Antikorumuzun piyasaya çıkması en az 5 yıl gibi bir süre alır.

Haberin Devamı

ŞAHİN: Yaptığımız araştırmalarla ilgili basında haberler çıkınca, çok sayıda kanser hastası veya yakını merkezimizi arayıp, bize ve geliştirdiğimiz aşıya büyük umut bağladıklarını söylediler. Aşımız gelişim aşamasında, yani henüz üretime geçilmedi. Bir ilaç veya aşının piyasada satışa sunulması için, Alman ve Avrupa kanunları uyarınca uzun bir kontrol sürecinden geçmesi gerekiyor. Yani biz şimdiden aşı için ümit vermek istemiyoruz. Şimdilik sadece melanom adı verilen cilt kanserine karşı bir aşı üzerinde çalışıyoruz. Sadece kanserli hücreleri hedef alan bu aşının ilk klinik denemesine yaklaşık bir buçuk yıl sonra başlayacağız. Her şey yolunda giderse ilk aşımızı 6 yıl içinde piyasaya sürebiliriz.

Haberin Devamı

Kemoterapide, damardan zerk edilen ilaçla, kanserli hücrelerin yanı sıra sağlıklı hücreler de zehirleniyor ve öldürülüyor. Ünlü bilim adamı, kanserli ve sağlıklı hücre için 'Bunlar bir insanın sağ ve sol kulağı" benzetmesi yapmıştı. Vücudumuzdaki savunma sistemi, iki hücreyi her zaman ayırt edemiyor. Oysa üzerinde çalıştığımız aşı ile vücudun savunma sistemi, sağlıklı hücreyle kanserli hücreyi birbirinden ayırarak, kanserli hücreyi yok ediyor. Böyle bir aşı dünyada henüz yok.


- Almanya'da biyoteknoloji araştırma şirketi yöneten tek bilim kadını sizsiniz. Sermaye çevrelerinden de ciddi destek görüyorsunuz. Bu başarınızın sırrı nedir?


TÜRECİ: 2001 yılında eşim, ben ve üç profesör arkadaş birlikte Ganymed Pharmaceuticals adlı bir araştırma şirketini Mainz kentinde kurduk. Burada özellikle göğüs, kalın bağırsak, akciğer, pankreas ve prostat kanserinde hastalıklı hücrelere karşı savunmaya geçen antikorlar üzerinde çalışıyoruz ve bu şirkette Claudiximab adlı antikorumuzu geliştirdik. Şirketimize aralarında Thomas ve Andreas Strüngmann isimli girişimcilerin de bulunduğu 3 büyük yatırımcı ortak. Ben şirket yönetimini üstlenirken eşim de yeni ilaçların geliştirilmesinden sorumlu. Şirketimizde çoğu bilim adamı olmak üzere 70`e yakin kişi görev yapıyor. Almanya'da bilimsel şirket yöneten tek kadının sadece ben olduğunu bilmiyordum. Çevremdeki insanlar, cinsiyetimden çok vasıflarıma önem verdiler.

Haberin Devamı

- Sayın Prof. Dr. Şahin, siz de eşiniz gibi biyoteknolojik araştırmalar yapan BioNTech isimli bir şirket kurdunuz. Siz neyi araştırıyorsunuz?


ŞAHİN:Bir gün bir biyoteknoloji şirketi kuracağım 15 yıl önce aklımın ucundan bile geçmezdi,. 1996 yılında Nobel Tıp Ödülü'nü alan İsviçreli bilim adamı Rolf Zinkernagel ile birlikte çalıştıktan sonra şirket kurma fikri oluştu. 2008 yılında kurulan BioNTech şirketimde 80`e yakın kişiyle, biyoteknolojik araştırmalar yaparak kansere karşı ilaç ve aşılar geliştiriyoruz. Bir aşının geliştirilmesinin maliyeti 150 milyon Euro'yu geçiyor.


- Ve Alman Bilim ve Araştırma Bakanlığı'ndan 3,5 milyon Euro tutarından teşvik kazandınız. Hangi araştırmanız için bunu hak ettiniz?


ŞAHİN: Yaptığımız araştırmalara şu örneği verebiliriz. Düşünün ki, sadece kalemle yazı yazıldığı bir dönemde, daktilonun geliştirilmesi üzerine çalışmalar yapılıyor. Biz ise, sadece kalemin bilindiği ve kullanıldığı bir dönemde, bilgisayar ve yazılım programları geliştiriyoruz. Kansere karşı yaptığımız araştırmalarla, kanserli hücrelerin protein kodunu çözerek, değişik kanser türleri için aşı geliştirmemiz, kalem kullanılan bir çağda bilgisayar geliştirmek gibi bir şey. Geliştirdiğimiz teknoloji platformuyla, çok hızlı bir şekilde çok farklı kanser türlerine karşı aşı geliştirebiliriz. Ancak bu platformu önce kendimiz kullanarak melenoma karşı (cilt kanseri) aşı prototipi üzerinde çalışıyoruz. Başarılı olursak, paralel olarak değişik kanser tiplerine karşı aşı üretebiliriz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!