Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Gül, “İnsanların kiminle evleneceği çok insani bir konu” diyerek, kalplere kilit vurulmaması gerektiğinin altını çizdi.
Oysa ki, Alman politikacıların çok büyük bir bölümü, burada doğup büyüdükleri, burada okula gittikleri, orta ve yüksek öğrenim gördükleri halde, Türk kökenli gençlerin Türkiye'den biriyle evlenmelerini “bir sorun” olarak gördüklerini her fırsatta dile getiriyorlardı.
İşte bu yüzden de, Yabancılar Yasası'nda yapılan bir değişikle 2007 yılı itibariyle aile birleşimi yoluyla Almanya'ya gelecek eşlerin Almanca dil testine tabi tutulması mecburiyeti getirildi.
Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu birçok ülkeden geleceklerden Almanca bildiklerini test yoluyla kanıtlamaları istenirken ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Kore, Japonya gibi toplam 14 ülkeden geleceklerden böyle bir şey talep edilmemesi de aynı yasal düzenlemede yer aldı.
Dönemin Federal İçişleri Bakanı Wolfgang Schaeuble, bu yasal değişikliği Berlin'de düzenlediği bir basın toplantısıyla tanıtırken, kendisine “Türkiye'den gelecek bir eşten Almanca bilmesi istenirken, Güney Kore'den, Japonya'dan gelecek bir eşten bunun istenmemesi sizin Anayasal eşitlik anlayışınızla bağdaşıyor mu?” diye sormuştum.
Tabii inandırıcı bir yanıt verememişti...
Veremezdi de...
Çünkü 23 Mayıs 1949 tarihinde kabul edilen ve Almanya Federal Cumhuriyeti'nin resmen kuruluşunu ilan eden Alman Anayasası'nın 3'üncü maddesi aynen şöyledir:
-Tüm insanlar yasa önünde eşittir.
-Kadınlar ve erkekler eşittir. Devlet, kadın erkek eşitliğinin uygulanmasını, varolan dezavantajlı durumların giderilmesini destekler.
-Hiç kimse cinsiyeti, ırkı, dili, ülkesi ve kökeni, inancı, dinsel ve politik görüşleri nedeniyle imtiyazlı kılınamayacağı gibi dışlanamaz da.
Evet, işte Anayasa böyle demektedir.
Ama uygulama hiç de böyle değildir.
Alman Anayasası'nın 6'ıncı maddesinde de “Aile ve evlilik devletin özel güvencesi altındadır” denilmektedir.
Ama bu uygulama adeta aileleri parçalayıcı niteliktedir.
Yani Alman Anayasası'yla bağdaşmamaktadır.
Tabii Türk Cumhurbaşkanı “Kaldırın bu uygulamayı!” dememiştir.
Cumhurbaşkanı Gül, bunu tam bir devlet adamına yaraşır bir biçimde dile getirmiştir.
İşte tam bu günlerde Hollanda'dan çoktan olması gereken bir haber geldi.
Utrecht Yüksek Mahkemesi'nin böyle bir uygulamanın Türkiye ile şu andaki Avrupa Birliği'nin (AB) öncüsü konumundaki Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) arasında imzalanan Ortaklık Anlaşması ile bağdaşmadığına karar vermesi üzerine Hollanda İçişleri bakanı Piet Hein Donner, aile birleşimi yoluyla geleceklerin “uyum sınavı”na tabi tutulmayacakların açıkladı.
Türkiye ile AET arasında Ankara Anlaşması'yla ilgili Katma Protokol 23 Kasım 1970 tarihinde imzalanmıştır.
Katma Protokol 1 Mart 1973 tarihinde uygulamaya konulmuştur.
Katma Prrotokol'ün 41. maddesi “Stillhalteklausel” (varolan konumun korunması hükmü)nü içermektedir.
Yani o dönmede varolan haklar kötüleştirilemeyecektir.
Ama hiç de öyle olmamıştır...
İşte Hollanda yapılan yanlıştan dönmüştür.
Şimdi sıra Almanya'dadır...