Halil YETKİNLİOĞLU/LONDRA
Oluşturulma Tarihi: Aralık 06, 2010 11:19
Gazeteci Mihrişah Safa, İngiltere ve Galler’de her dört aileden birinde kadının şiddete maruz kaldığını söyledi. Hukukçu Aynur Gökyıldız, herkesin etrafındaki yakınları, arkadaş, akraba, komşusuna dikkat etmesini, yüzünde morluk, yara, bere olan ve devamlı kaza veya düştüğünü söyleyenlerle ilgilenilmesinin yararlı olduğunu kaydetti.
İNGİLTERE Kadın Platformu (IKP), “Aile içi şiddet”le ilgili seminerinde, Türkiye ve dünyada aile içi şiddet, kadının durumu, ruhsal etkisi konularını masaya yatırdı.
Kuzey Londra’daki Kıbrıs Türk Toplum Merkezi'nde, cumartesi düzenlenen ve IKP’nin kurucusu ve proje sorumlusu Nilgün Yıldırım’ın yönettiği semineri çok sayıda kadın izlerken, konuşmacılar konunun değişik boyutlarını irdelediler.
Britanya Türk Gazeteciler Birliği Başkanı Kemal Erdemol, gazeteci Mihrişah Safa, Hukuk Danışmanı Aynur Gökyıldız ve Psikolog Özden Bayraktar’ın konuşmacı olarak katıldığı seminer yaklaşık 2 saat sürdü.
TÜRKİYE REKOR KIRDI
İlk sözü alan Mihrişah Safa, Türkiye ve dünyada kadına yönelik şiddeti, rakamlarla ortaya koyan konuşmasında, sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde kadınların şiddete uğradığını söyledi. Kadınların eş veya en yakın erkek yakınlarından şiddet gördüğünü de kaydeden Safa, 2010 yılında Türkiye’de bu konuda adeta ‘rekor’ kırıldığını, tecavüz, taviz gibi cinsel saldırı suçlarında son 5 yılda, yüzde 30 artış gösterdiğini söyledi. Bu yılın ilk 7 ayında Türkiye’de, 226 kadının cinayete kurban gittiğini ekleyen Safa, İngiltere ve Galler’de de şiddet içeren suçların artmasından ve her dört aileden birinde benzeri suçun işlendiğini belirtti. Aile içi şiddete uğrayan kadınların durumu Türkiye ve diğer ülkelerde emniyet güçleri veya aile bireylerine söyleme oranının da oldukça ‘düşük’ olduğuna dikkati çeken Safa, kadınların adeta bu tür şiddet eylemlerini sineye çektiklerini de üzülerek ekledi.
BASTIRILMIŞLIK ORANI YÜKSEK
Daha sonra söz alan Psikolog Özden Bayraktar, sadece fiziksel şiddetin değil, sözlü şiddetin de aile içinde oldukça yaygın olduğuna dikkati çekti. Şiddetin sadece fiziksel kalmadığını kaydeden Bayraktar, bireylerin eğitim düzeyi yüksek olmasına rağmen, kendisine verdiği değer nedeniyle şiddete katlandığının altını çizerek, “Kendini ifade edemeyen bireyler şiddete uğruyor. Bastırılmışlık toplumsal olarak yüksek. Ne yazık ki toplumumuzun karakteristik özelliği. Çocuklar da böyle ailelerde şiddete uğruyor. Şiddetin içinde büyüyen çocuk, özellikle erkek çocuk babayla özdeşim kurabiliyor. Ruhsal problemler de böylece ortaya çıkıyor” dedi.
Hukuk Danışmanı Aynur Gökyıldız ise işin hukuki yönüne ışık tuttu, şiddete uğrayana nasıl yardımcı olunabileceği konusuna değindi.
KOCADAN AYRI OTURUM VİZESİ
Aile içi şiddetin, sadece o aileyi ilgilendiren konu olmayıp, “hukuki bir mesele” olduğunu söyleyen Gökyıldız, herkesin etrafındaki yakınları, arkadaş, akraba, komşusuna dikkat etmesini, yüzünde morluk, yara, bere olan ve devamlı kaza veya düştüğünü söyleyenlerle ilgilenilmesinin yararlı olduğunu kaydetti. Şiddete uğrayanlara karşı yargılayıcı, alaycı yorum yapıcı duruma girilmemesi gerektiğini de bildiren Gökyıldız, İngiltere’de bu konudaki hukuksal durumu şöyle anlattı; “Tacizden korunma yasası var. Yasalar evli veya birlikte yaşayanlar için eşit. Tokat, tekme, ısırma vb şeyler suçtur ve tutuklanmak için yeterlidir. Taciz etmeme emri hemen acilen çıkartılabilir. Göçmen kadınlar kocasının visesi ile kaldığı için genelde durumunu anlatamıyor, çekiniyor. Ancak mahkeme dayak atanı evden 6 ay uzaklaştırma yetkisi alıp, kişinin eve gelmemesini sağlayabiliyor. Mahalle doktorundan rapor alınması da çok önemli. Bu durumdaki kadınların oturma vizeleri de hemen kocalarından bağımsız veriliyor. Ayrıca Citizen Advice bürolarına gidip, ücretsiz yardım da alınabilir.”
PİCASSO, RODİN VE CHARLİE CHAPLİN
Son olarak söz alan BTGB Başkanı Kemal Erdemol, şiddetin sadece fiziksel veya sözlü değil, entellektüel ve istismar halinde de görüldüğünü belirterek, bunlara örnekler verdi. Şiddetin her şeyden önce bir çeşit terbiye metodu olduğunun kabul gördüğünü kaydeden Erdemol, batılı veya doğulu toplumlarda ayırt etmeden, her kesimde bu tür şiddete rastlandığını sözlerine ekledi. Picasso, Rodin, Charlie Chaplin gibi sanatın ünlü isimlerinin çevrelerindeki kadınlara karşı şiddet içeren davranışlarını örnek gösteren Erdemol, kadınlara ilişkin şiddet edebiyatının olduğunu, gözle görülmeyen bu tür şiddetin en az fiziki olanı kadar tehlikeli olduğunu savundu.