Itri’den Bach’a, tren penceresinden Almanya’ya!

Güncelleme Tarihi:

Itri’den Bach’a, tren penceresinden Almanya’ya
Oluşturulma Tarihi: Ekim 12, 2024 10:05

Henüz 9 yaşında başladığı piyano eğitimiyle müzik dünyasında hızlı girişi yapan Kerem Memişoğlu, Viyana’da kazandığı uluslararası birincilikle kariyerinde dönüm noktasına ulaştı. İşte Memişoğlu’nun başarılarla dolu Türkiye’den Almanya’ya uzanan sanatsal yolculuğu...

Haberin Devamı

KEREM Memişoğlu müzik kariyerine daha çocuk yaşta piyanoyla başladı. Henüz 9 yaşında aldığı piyano eğitiminden itibaren klasik müzik dünyasında köklü bir yer edinme hayaliyle ilerledi. Müziğe olan bu erken merakı, genç yaşlarında beste denemeleri yapmasına ve öğrenci konserlerinde sahne almasına öncülük etti. Zamanla, bu ilgi profesyonel bir tutkuya dönüştü ve onu orkestra şefliğiyle besteciliğin kesişim noktasına getirdi. Lise yıllarında Broadway müzikallerine olan ilgisi ve tiyatroya duyduğu tutku, üniversite yıllarına yaklaştıkça müziğin sahne sanatlarıyla iç içe geçtiği bir yolculuğa dönüştü. Klasik müziğin sınırlarını aşarak, tiyatro sahnelerinde anlatıma güç katan besteler üretme fikri, Kerem Memişoğlu’nun sanatsal kimliğini şekillendirdi. Türkiye’de Devlet Tiyatroları başta olmak üzere, pek çok özel tiyatroda yaptığı bestelerle sahne sanatlarına değer kattı.

Itri’den Bach’a, tren penceresinden Almanya’ya

VİYANA’DA BİR DÖNÜM NOKTASI
Kerem Memişoğlu kariyerinin en önemli anlarından biri, Vienna Classical Music Academy’nin düzenlediği uluslararası yaylı çalgılar oda orkestrası yarışmasında birincilik elde etmesiydi. Bu başarı, yalnızca bir ödülden ibaret değildi; aynı zamanda onun sanatsal vizyonunu genişletme ve müziğinde anlatı unsurlarını daha da derinleştirme sürecini başlattı. Yarışmaya katılma vetiresini şu sözlerle dile getiriyor: “Besteme güveniyordum fakat Viyana Şampiyonlar Ligi’dir. Yarışma ise bir zar oyunudur. Tren seyahatlerimde tuttuğum küçük notlardan yola çıkarak üç bölümlük bir Rapsodi besteledim: “Tren Penceresi Günlükleri”. Bu eser, benim için sadece bir beste değil, hayatımı değiştiren bir dönüm noktası oldu.”

ORKESTRA ŞEFLİĞİ VE SANATÇILARLA İLETİŞİM
Orkestra şefliği konusunda ise kendine has bir yaklaşımı var. Onun için, orkestradaki her enstrümanın bir hikâye anlatıcısı olduğu gerçeği, eserlerinde merkezde yer alıyor. “Bestelerimi hazırlarken, hikâyeyi anlamalarını ve hissetmelerini sağlamaya çalışırım. Eğer orkestrayı yöneteceksem, kendimi merkeze almam, yol arkadaşlarımla aynı hikâyeyi paylaşan bir rehber gibi görmeyi tercih ederim” diyor. Ancak müziği üretme süreci, Kerem Memişoğlu için orkestra yönetiminden daha öncelikli. Çünkü her yeni beste, onun için bir hikâye anlatma fırsatı ve kendi iç dünyasını dinleyicilere açan bir köprü. Eserlerinde belirli bir tarza bağlı kalmamakla birlikte, hikâyenin ruhuna uygun tarzları tercih ediyor. Barok’tan popa, rembetikodan senfonik formata kadar uzanan bu geniş yelpaze, onun bestelerine zenginlik katıyor.
Itri’den Bach’a, tren penceresinden Almanya’ya
TÜRKİYE’DEN ALMANYA’YA KÜLTÜREL BİR YOLCULUK
Almanya’ya göç etme kararı, Kerem Memişoğlu’nun sanatsal gelişimini ve kültürel zenginliğini pekiştiren bir adım oldu. Özellikle Almanya’daki sanat ortamının, sanatçılara sunduğu fırsatlar ve disiplin anlayışı onu etkiledi. Frankfurt’a yerleşme süreci ve burada geliştirdiği projeler, müziğine uluslararası bir boyut kazandırdı. Almanya’da kurduğu ‘Internationales Ensemble Frankfurt’ (IEF) ile klasik müziğe modern bir dokunuş getirme ve genç nesillere ulaşma hedefinde. “Frankfurt gibi bir şehirde yaşamak, çocukluğumdan beri uzaktan hayran olduğum pek çok değeri yakından deneyimlemek gibi. Beethoven ve Bach’ın ülkesi burası. Bu atmosfer beni çok besliyor, hatta öyle ki; ‘Itri trifft Bach’ isimli bestem bu etkilenmelerden doğdu. Bu bestemin 1 Ekim 2024 tarihinde olan dünya prömiyerini ‘Kammerflimmer hr Sinfonie-Musical Melting Pot’ konseriyle sahnede sunmak çok heyecan verici oldu benim için” diyor.

YÖNETMENLERDEN ALINAN İLHAM
Kariyerinde birçok değerli yönetmen ve tiyatro yönetmeniyle çalışma fırsatı buldu Kerem Memişoğlu. Müzikal yolculuğunun en önemli dönüm noktalarından biri, kendisine Devlet Tiyatroları’nın kapılarını açan ve müziğine yeni bir perspektif kazandıran Murat Çidamlı ile tanışması. Çidamlı’nın sahne rejileri ve sanat vizyonu, Kerem Memişoğlu’nun sanatsal ifade biçimlerini zenginleştirirken, bu iş birliği hem kişisel hem de mesleki gelişiminde önemli bir rol oynadı, ilham kaynağı oldu. Yönetmen Tayfun Erarslan ve Yılmaz Tüzün gibi tiyatro dünyasının önde gelen isimleriyle de çalışan Memişoğlu, bu deneyimlerden kazandığı yönetim ve tiyatro anlayışıyla müziğinde yeni anlatım biçimleri keşfetti. Yerel sahnedeki bu çalışmalarının ardından, uluslararası platformda da kendini gösterdi.

FRANKFURT GÜNEŞ TİYATROSU VE MÜJDAT ALBAK İLE KESİŞEN YOLLAR
Kerem Memişoğlu için önemli bir diğer ilham verici iş birliği de Frankfurt Güneş Tiyatrosu’nda Müjdat Albak ile gerçekleşti. Albak ile yollarının kesişmesi, Kerem M.’nin sanatsal yolculuğunda önemli bir dönemeç oldu. Albak, “Serçelerin Süvarisi” isimli oyunu için Kerem M.’ye farklı bir perspektifle geldi: “Sümeyra Çakır’ın hayatından etkilenerek Almanya’ya göç eden bir sanatçının yaşadıklarını konu alan eserde Sümeyra’nın türkülerinden oluşan eserleri senfonik olarak yorumlama fikrini sundu.” Bu iş birliğiyle müziğinde farklı disiplinleri harmanlama fırsatı buldu. Albak’ın yönetmen ve teorisyen kimliği, Kerem Memişoğlu’nun müziğine hem tematik hem de yapısal derinlik kazandırdı. Almanya’daki çalışmalarına Müjdat Albak ile de devam eden Kerem M., kariyeri boyunca edindiği bu eşsiz deneyimleri ve iş birliklerini müziğine yansıtarak, sanatsal yolculuğunu sürekli olarak geliştiriyor ve zenginleştiriyor.
Itri’den Bach’a, tren penceresinden Almanya’ya

SÜMEYRA ÇAKIR’A SENFONİK BİR SAYGI DURUŞU
Almanya’daki en dikkat çekici projelerinden biri, halk müziğinin güçlü sesi Sümeyra Çakır’ın eserlerini senfonik bir yorumla sahneye taşıdığı çalışma oldu. Bu projeyi, hr Senfoni Orkestrası üyelerinden oluşan “Sinfonia Frankfurt” ile hr-SendeSaal’de gerçekleştiren Kerem Memişoğlu, Sümeyra’nın müziğindeki sosyal ve politik mesajları daha geniş bir dinleyici kitlesine ulaştırmak için senfonik müziğin anlatım gücünü kullandı. “Sümeyra’nın türküleri sadece müzikal olarak değil, aynı zamanda toplumsal bir mesaj taşıyor. Bu mesajı senfonik bir dille sunmak, çok daha güçlü ve yankı uyandıran bir ifade biçimi oldu. Seçkin repertuvarı seslendiren üç kadın solistlerimiz ise Tülay Yongacı, Özlem Soydan ve Alexandra Gravas oldu.” Gravas Sümeyra’nın ögrencisi olarak tanınması dışında dünya çapında son derece değerli bir sanatçı olarak adlandırılıyor. Özlem Soydan ise Istanbul Operası solistlerinden. Tülay Yongaci Frankfurt ora da! derneği kurucusu ve Sümeyra anmalarını uzun yıllardır organize eden bir tiyatro sanatçısı ve solist. Çalışma, sadece dinleyicilerden değil, orkestra üyelerinden de büyük beğeni topladı ve bu sayede daha fazla sahnelenmesi için yeni projeler geliştiriliyor.

GELECEĞE YÖNELİK PROJELER VE HEDEFLER
Şu anda hem Almanya’da hem de Türkiye’de aktif olarak projelerine devam eden Kerem Memişoğlu, ‘Internationales Ensemble Frankfurt’ ile uluslararası bir etki yaratmayı, batı müziğine egzotik dokunuşlar katmayı ve yeni bestecilerin eserlerini klasik müzik edebiyatına eklemleyebilmeyi hedefliyor. Geleceğe dair planlarını şöyle özetliyor: “Dünya artık çok küçük. İyi bir iş yapıyorsanız, sizi mutlaka buluyorlar. Amacım, hem Türkiye’de hem de Almanya’da müziğimi insanlarla paylaşmak ve klasik müziğin evrensel dilini, halkın hikayeleriyle buluşturmak 17.Ekim.2024 günü Internationales Theater Frankfurt’ta bu yeni lezzeti tatmaya tüm müzik severleri bekliyoruz.” Kerem Memişoğlu, kendini sadece bir besteci olarak değil, aynı zamanda müziğiyle kültürler arasında bir köprü kurmak isteyen biri olarak konumlandırıyor. Bu yolda, uluslararası projeler üretmeye ve müziğiyle daha çok insana ulaşmaya kararlı.

 

BAKMADAN GEÇME!