Güncelleme Tarihi:
Bunun üzerine Hollanda Mahkemesi, kendisi karar vermek yerine Avrupa Birliği Adalet Divanı’na (ABAD) başvurarak, dil testinin Avrupa Birliği’nin (AB) yasal düzenlemelerine uygun olup olmadığının belirlenmesini ister.
İşte geçen hafta ABAD bu davayı sonuçlandırdı ve “AB ülkelerinin uyum testi talep edebileceklerine” karar verdi.
Yani, AB ülkelerinde yaşayan eşlerinin yanlarına gelmek isteyenlerden o ülkenin dilini ‘birazcık’ bilmelerinin, o ülkenin yapısıyla ilgili ‘birazcık’ bilgi sahibi olmalarının istenmesinin ve bunun da test yoluyla saptanmasının AB’nin yasal düzenlemelerine aykırı olmadığına karar verdi.
Ancak ABAD’ın kararında, Hollanda’nın uygulamasının ülkeye gelmek isteyen eşlerin yaşını, eğitimini, mali konumunu ve sağlık durumunu gözönünde bulundurmadığına dikkat çekilerek bunun AB’nin yasal düzenlemeleriyle bağdaşmadığının da altı çizildi.
* * *
ABAD’ın kararı açıklandıktan birkaç saat sonra Federal İçişleri Bakanlığı’nın basın bürosundan bir elektronik posta geldi.
İki sayfalık açıklamada, “ABAD bugün AB ülkelerinin ‘üçüncü ülke’ vatandaşlarından uyum sınavını başardıklarını kanıtlamalarını talep edebileceklerine karar verdi” deniliyordu.
Tabii böylece uyumu kolaylaştıırcı bu uygulamanın yasal olduğuna da.
Ayrıca Federal İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere’nin bu kararı selamladığının ve bundan memnuniyet duyduğunun da altı çiziliyordu.
Hatta Bakan de Maiziere’nin şu sözlerine de yer verilmişti: “ABAD, göçmen kökenlilerin aile bireylerinden uyuma hizmet edecek şeyler talep edilebilir diyorsa, bunda haklıdır. Eşler için uygulanan dil testinin de bu kapsamda olduğu artık kesinleşmiştir.”
* * *
Evet, yaşanılan ve yaşanılacak olan ülkenin dilini bilmek uyum sağlamayı kolaylaştırır.
Buna kimsenin itirazı yoktur.
Benim de yok.
‘Je suis tout a fait d’accord avec vous Monsieur le Ministre.
Ich bin mit Ihnen vollkommen einverstanden Herr Minister.’
Sizinle tamamen hemfikirim Bay (Sayın) Bakan.
Ama Almanya’da çoğu politikacılar gibi Bakan de Maiziere de, ABAD’ın kararını ‘işlerine geldiği gibi’ yorumlamaktadır.
Hem de Alman Anayasası’nı bilmezden gelerek.
Oysa ki, Bakan Thomas de Maiziere, hukuk öğrenimi görmüştür.
Hatta hukuk dalında doktorasını bile yapmıştır.
Alman Anayasası’nın 3’üncü maddesinde, “Bütün insanlar yasa önünde eşittir. Cinsiyeti, soyu, ırkı, dili, yurdu ve kökeni, inancı, dini veya siyasi görüşleri dolayısıyla hiç kimse mağdur edilemez ve hiç kimseye imtiyaz tanınamaz” denilmektedir.
Ama Türkiye’den gelecek eşlerden Almanca bilmeleri istenirken Japonya’dan, Amerika’dan, Avustralya’dan, Güney Kore’den, İsrail’den ve daha birçok ülkeden gelecek eşlerden böyle bir şey talep edilmemektedir.
İşte benim itirazım da isyanım da bu ‘eşitsizliğedir’ Sayın Bakan.
Alman Anayasası’nın 6’ncı maddesinde “Eş ve aile, devlet düzeninin özel koruması altındadır” denilmektedir.
Ama dil testi yüzünden çiftler aylarca hatta yıllarca ayrı yaşamaya zorlanmaktadır.
İşte benim itirazım da, isyanım da bunadır Sayın Bakan.
Ayrıca ABAD, bundan tam bir yıl önce, 10 Temmuz 2014 tarihinde, Türkiye’den gelecek eşlerin Almanca dil testine tabi tutulmasının Türkiye ile AB’nin öncüsü konumundaki Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) arasında yapılan ‘Ortaklık Anlaşması’ ve daha sonraki dönemlerde imzalanan Katma Protokol’le bağdaşmadığına karar vermiştir.
Hatta AB Komisyonu, bu yılın başlarında ABAD’ın bu kararını uygulamayan Almanya hakkında ‘soruşturma’ bile başlatmıştır.
İşte benim itirazım da isyanım da Almanya’nın bu tutumunadır Sayın Bakan.
Almanya bir hukuk devletidir.
Demokratik bir hukuk devleti.
İşte biz, demokratik hukuk devleti ilkelerinin uygulamaya da yansımasını istiyoruz.
İşe gelen şekilde yorumlanmasını değil...