Güncelleme Tarihi:
Almanya'nın Schleswig-Holstein Eyaletinin küçük kenti Kaltenkirchen'e 1987 yılında evlenerek gelen Nafia Alkan, temizlik işçiliğinden, temizlik şirketi patroniçeliğine yükselen kariyeriyle kitaplara konu oldu.
Nafia Alkan'a, Alman yazar Kerstin E. Finkelstein'ın 30 başarılı göçmen kadının yaşam öyküsünü kaleme aldığı ve yeni piyasaya çıkan kitapta geniş yer ayrıldı. Alman kamuoyu ve medyasında çok kez çizilen tek taraflı ezilen, zayıf, zavallı Türk kadını' imajının aksine iş, sanat ve siyaset dünyasındaki başarılı Türk kadınların portrelerinin yer aldığı Wir haben Erfolg' (Biz Başarılıyız) adlı kitapta belki de en ilginç başarı öyküsü Nafia Alkan'ınki. Burdur'dan Kaltenkirchen'e uzanan hayat hikayesini gazetemize anlatan Nafia Alkan, Benim kelime hazinemde 'yok' yok. İnsan azmettimi her şeyi başarır' dedi. İş hayatında olduğu gibi özel yaşamında da çok azimli ve dirençli' olduğunu söyleyen Alkan Aksi takdirde eşimden ayrıldıktan sonra üç çocukla iş dünyasına girmek için de kolay olmazdı' dedi. Bu aralar motosiklet ehliyeti için şoför okuluna giden Nafia Alkan, Benim başarım Türk kadının başarısıdır. Türk kadınları özellikle Alman medyasında çok tek taraflı tanıtılıyor. Çeşitli alanlarda çok başarılı Türk kadınları var. Başarımız başkalarına cesaret verip, örnek olabilir' dedi.
İTHAL GELİN
- Nafia Hanım Almanya'ya evlenerek geldiniz, Almanların tabiriyle ithal gelinlerdeniz'. Kendinizi okurlarımıza tanıtır mısınız?
1969 Burdur doğumluyum. 1987'de Almanya'dan Türkiye'ye gelen eşimle tanışıp, üç gün içinde evlendim. Eşim Almanya'ya geri döndü ve beni yanına aldırdı. Almanya benim için bambaşka bir dünya idi. Çok zorlandım alışmakta. Çünkü Türkiye'de tam üniversiteye başlamak üzereyken Almanya'ya geldim. Hukuk okumak istiyordum. Geleceğimle ilgili çok hayallerim, planlarım vardı. Almanya hiç planda yoktu. Almanya'daki yaşam, benim Türkiye'de tanıdığım yaşamdan çok gerideydi. Bu belirli bir bunalım yarattı.
- Türkiye'de Almanca bilginiz var mıydı?
Hayır hiç yoktu. Çünkü okulda yabancı dilim İngilizceydi. Ne Almanca'yı biliyor, ne de Almanya'yı tanıyordum, Kaltenkirchen'e geldiğimde. Şok üzerine, şok yaşadım. Almanya'da yaşam çok yabancı geldi bana.
TEMİZLİK İŞİNE GİRDİM
- Hiç Almanca bilmiyordunuz. İş hayatına nasıl girdiniz?
Ben insanın bir şeye azmettiği, çaba gösterdiği zaman başaracağına inanan biriyim. Geldikten üç ay sonra temizlik işlerinde çalışmaya başladım. Çünkü hiç Almanca bilmediğim için hiç bir başka iş kolu bana açık değildi. Ama aynı zamanda çok büyük bir hırsla Almanca öğrenmek istiyordum. Ancak kursa gitme imkanı ailevi sorunlar yüzünden yoktu. Açıkcası Almanca öğrenmem aile çevrem tarafından pek istenmiyordu. Ne gerek var Almanca öğrenmene, çocukların olur onlara bakarsın' deniliyordu bana. Ben kendime aldığım sözlük ve gramer kitabıyla bir nevi gizlice Almanca öğrendim. Öğrenmeye karşı müthiş ilgim vardı. Çantamda hep sözlüğü taşırdım. İlk başlarında çat pat konuşmama rağmen hiç konuşmaktan kaçınmadım. Korkmadım benimle alay edecekler, gülecekler diye. Nerede yeni bir kelime duysam yanımdaki deftere yazıp ezberliyordum. Bu arada ilk çocuğum oldu. Ancak aile yaşamımız hiç iyi gitmiyordu. Bir süre sonra temizlik işinin yanı sıra bir restoranda bulaşıkçı olarak çalışmaya da başladım. Yani iki işe birden gidiyordum. Çünkü maddi yönden rahatlığa kavuşmak istiyorduk. Almancam biraz düzeldikten sonra bir şeker ürünleri fabrikasına girdim, ama aynı zamanda temizlik ve restorandaki işimi de sürdürüyordum.
KENDİ ŞİRKETİNİ KURDU
- O halde günde herhalde en az 12-15 saat çalışıyordunuz?
Tabii ki. Sabah temizlik işine gidiyordum. Oradan çıkıp fabrikaya. Fabrikada mesai bittikten sonra da restoranda. Günün 24 saatinin yarısından fazlasını çalışarak geçiyordu. Aynı zamanda evde de ev işlerini, çocuk bakımı vesaire bana bakıyordu. Ancak beni işten çok ailede yaşadığımız sorunlar yoruyordu. Tartışmalar artıyordu evde. Temizlik içine gittiğim hastane bir gün hem ağlayıp, hem çalışırken omzuma bir el dokundu. Döndüm baktım bir adamdı. Bana Henstedt-Ulzburg kilisesinin pastörü olduğunu söyledi ve neden ağladığımı sordu. Düzenli bir iş aradığımı söyledim. Telefonumu istedi, evde telefonumuz olmadığı için adresi verdim. Ve gerçekten aradan bir kaç gün geçtikten sonra kapıyı çaldı. Eşimde evdeydi. Şaşırdık. Pastör bana bölgedeki üç kilisenin temizlik işlerini verebileceklerini söyledi. Ama ben zaten üç işte çalıştığım için bunun en iyi nasıl yapabileceğimizi sordum. O da bana 'kendi temizlik şirketini kur' dedi. Bana belediye gidip yapmam gereken işleri anlattı. Ben de zaten girişkenim, gittim şirket kaydını yaptırdım. Şirket, ama tek elemanı benim. Önce üç kilisenin temizliği üstlendim ve kendi hesabıma çalışmaya başladım. Böylece 1995'de, yani daha sekiz yıldır Almanya'dayım ama kendi şirketimi kurmuş oldum.
- Daha sonra iş yaşamınız nasıl gelişti?
Şirketi kurdum ama öyle sermayesi olan, bürosu olan bir şirket falan değil. Dediğim gibi tek çalışıyorum. Ama şirket olayı bana iş organizasyonunu, sorumluluğu öğretti. Üç kilisenin temizliği ile şirket hayatı başladı. Sonra benim yaşadığım bölgedeki büyük büro, şirket, fabrika ve iş merkezlerini tek tek dolaşıp temizlik şirketim olduğunu belirterek tekliflerde bulundum. Bunlardan üç-dördü teklifleri uygun buldu ve temizlik işlerini bana devretti. Baktım artık iş büyüyor ve tek başıma yapma imkanım yok, yanıma önceleri bir, iki işçi derken, aldığım temizlik ihalelerinin artmasıyla 70 kişiyi aldım. Bu arada meslekte kendimi geliştirmek için Hamburg'da branşımla ilgili meslek eğitim okula kayıt oldum. Temiz maddelerinin kullanımından, muhasebe işlerine kadar bir çok şeyi orada öğrendim. İki sene o okulda eğitim aldım.
53 KİŞİ ÇALIŞIYOR
- İşlerinizin büyümesinde, ihaleleri almanızda ne etkili oldu?
Sanıyorum, Alman mentalitesiyle çalışmam çok etkili oldu. Çok itinalı, güvenilir bir şekilde çalışıyordum. Yanıma aldığım işçilerin de bu şekilde çalışması için onları eğitiyordum. Zaten aldığımız işlerin bir çoğunu tavsiye üzerine aldık. Yani bizden memnun kalan bir müşteri, şirket sahibi bizi tanıdığı bir başkasına tavsiye ediyor. Böylece bölgede branşımızda güvenir, titiz ve temiz çalışmayla isim yaptık.
- Büyük şirketlerden hangileri müşterileriniz oldu?
Kaltenkirchen, Neumünster, Bad Bramstedt, Bad Segeberg bölgelerinde Burger King restoranları, çeşitli hastaneler, fabrikalar müşterilerim arasında. Bir sağlık şirketi Almanya genelinde 27 hastanesinin temizlik işlerini ihalesi teklif etti, ama ağım henüz tüm Almanya'yı kapsamadığı için teklifi geri çevirmek zorunda kaldım.
- Temizlik sektöründe rekabet de büyük herhalde?
Hem de çok büyük. Çünkü ilk bakışta sanki herkesin yapabileceği bir iş gibi göründüğü için bu alanda çok fazla şirket var. Sadeçe benim şirketimin faaliyet gösterdiği bölgede 60'ı aşkın büyüklü, küçüklü şirket var. Bu nedenle işi çok iyi yapmak ve aynı zamanda müşteriye uygun bir fiyat sunabilmek gerekiyor.
İSTEYEN VE ÇALIŞANIN
YAPAMAYACAÐI YOKTUR
- Kendinize neyi ilke edinerek bu başarıyı sağladınız?
Almanya'da sayı olarak çok Türk var. Ama belirli bir alanda başarıyı yakalamış, başkalarına örnek olabilicek çok az insan var. Ben evlenerek Almanya'ya geldim. Benim burada hiç kimsem yoktu. Ne kanunları, ne mentalitelerini biliyordum. Bunları zamanla öğrendim. Kadınım, ama bir şeyler başarabileceğime inandığım ve bu hedefi kendime koyduğum için başardım. 'Yok, yoktur' cümlesimi kendime ilke edindim. Başkalarının başardığını ben niye başaramayayım. Kadınlar için iş dünyasında başarılı olmak daha çok özveri istiyor. Ama bu mümkün. Sıfırdan bir şeyleri yapmak gerçekten mümkün, bunu bizzat kendi şahsımda gördüm. Ailevi sorunlar artınca eşimden ayrıldım. Üç çocuğu yetiştirip, aynı zamanda şirketi yürütmek tabii ki kolay değil. Ama başardım. Kafama koyduğum bir şeyi yapabilme gücünü kendimde hissediyorum. Bu özel yaşamımda da farklı değil. Örneğin bende birden müthiş bir motosiklet merakı uyandı. Hemen ehliyet için şoför okuluna yazıldım. Şimdi motosiklet ehliyeti için kursa gidiyorum.
- Önyargılarla karşılaştığınız oldu mu?
Hem de nasıl. İş dünyasında kadınlara karşı önyargı çok fazla. Hele hele ev hanımlığından geliyorsanız önyargılar daha da artıyor. Ne yazık ki Türk toplumu daha önyargılı. Kadınların iş dünyasında başarılı olabileceklerine inançları daha az.
- Başarınız iki kitaba da konu oldu.
Evet, bununla gurur duyuyorum. Çünkü benim başarım buradaki Türk kadınının başarısıdır, onların imajına olumlu etki yapan bir olgudur. Alman yazar Kerstin F. Finkelstein göçmen kadınların başarılı üzerine yazdığı iki kitapta da benim yaşam ve başarı öykümü işledi. Çok mutlu oldum. En önemlisi başka girişimci kadınlara örnek olabilmek, cesaret verebilmek.
ERKEKLER MUTFAK
TEMİZLİÐİNDE DAHA TİTİZ
- Sizin branşta çalışacak kişinin ne gibi özellikleri olması gerekir?
Kişi işi görmesi ve bilinçli bir şekilde çalışması lazım. Yani eli işe yatkın olan kişi fazla bir şey izah edilmesine gerek duymadan, işe nasıl başlayacağını, nasıl bitireceğini bilmesi gerekir. Temizlik yapıldıktan sonra müşteriden 'şuraların tozu alınmamış, masamdaki dosyalarını bulamıyorum, çöpler boşaltılmamış' gibi şikayetler gelmemeli. Benim yanımda ilkokulu bitirmemiş kişilerde var, ama liseye, üniversiteye giden ve çalışarak harçlıklarını çıkartan gençlerde var.
- Kadınlar mı, yoksa erkekler mi bu işe daha yatkın?
Benim elemanlarımından sadece 10'u erkek, büyük bölümü kadın. Çalışılan bölüme göre beceriler farklı. Ancak mutfak temizliğinde erkekler kadınlardan daha iyi ve titiz. En küçük noktaya kadar temizliyorlar. Kadınlar büro, hijyen bölümlerin temizliklerinde daha iyi.
- Sizde hala çalıþ