Güncelleme Tarihi:
ALMANYA’nın 2005-2021 yıllarında aralıksız 16 yıl başbakanlığını yapan Angela Merkel’in ‘Freiheit. Erinnerungen 1954-2021’ (Özgürlük. Anılar 1954-2021’ adlı 736 sayfalık kitabı bugün piyasaya çıktı. Kitabında, çocukluk, eski Doğu Almanya’da geçen gençlik ve öğrencilik, iki Almanya’nın birleşmesi, aktif politikaya atılması, 2005 yılında Almanya’nın Başbakanı seçilmesi, dünyanın önde gelen devlet adamlarıyla buluşmalarını ve görüşmelerini anlatan Merkel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la hem Türkiye’de (görevdeyken 12 kez Türkiye’yi ziyaret etti) hem de yurt dışındaki buluşmalarına geniş yer verdi.
‘İSTANBUL ZİYARETİM ELEŞTİRİLDİ’
25 Eylül 2015’te New York’ta yapılan Birleşmiş Milletler (BM) zirvesinde bir araya geldiği Cumhurbaşkanı Erdoğan’la göçmenler konusunda bir çalışma grubu oluşturulmasına karar verdiklerini yazan Merkel, “Erdoğan için göçmen sorununda birlikte çalışmanın karşılığında vize serbestisi çok önemli bir meseleydi” ifadesini kullandı. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun yanı sıra yaklaşık bir ay sonra 18 Ekim’de İstanbul’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yeniden bir araya geldiğini ifade ederken, bu buluşmasının Alman medyasında olumsuz bir yankı bulduğunu da yazdı. İstanbul ziyaretinin Yıldız Sarayı’ndaki bölümüyle ilgili olarak, “İstanbul’a ziyaretim çok sert eleştirildi. Bunun nedeni de iki sandalye. Daha doğrusu ‘tahttı’ (altın renkli taht koltuğu). Birisine ben, diğerine de Erdoğan oturdu. Ama sadece fotoğraf çekilmesi sırasında değil, tüm görüşmemiz boyunca. Sadece şunu düşündüm; Şahane şeyler (koltuklar ama ben dış görünümlere değil, görüşmelerde ulaşabileceğim içeriklere odaklanmıştım. Ama sonradan ‘Bir fotoğraf bin kelimeye bedeldir’ misali, Erdoğan’ın önünde, sarayda bir hükümdarın karşısında gibi sindiğim ve gerekirse Türkiye ile ize daha fazla göçmen gelmesini engelleyecek bir sözleşme imzalamak için onun önünde yerlere bile çökebileceğim yazıldı. Daha da kötüsü, ziyaret Türkiye’deki parlamento seçimlerinden iki hafta önce gerçekleştiği için, ziyaretimi Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi’ne seçim desteği sağlamak için kullanmakla da suçlandım” satırlarına da yer verdi.
‘UCUZ VE BASİT BİR TUTUM’
Eleştirilerle ilgili olarak kitapta şu satırlar da yer aldı: “Eleştirileri terbiyesizce, kısmen sahtekârca buldum. Bir yandan sağından soluna farklı görüşten politikacılar, haklı olarak Ege, Yunanistan, Balkan rotaları, Avusturya üzerinden Kuzey Avrupa’ya doğru sığınmacı hareketlerini yönlendirmemi ve kontrol edebilmek için elimden gelen her şeyi yapmam gerektiğini söylüyorlardı. Diğer yandan da ‘Ankara’daki otokratla iş birliği yapma, eğer yapacaksan seçimlere daha uzak bir zamanda olsun’ diyorlardı. Bu ucuz ve basit bir tutumdu. Haritaya ve Ege’deki gerçeklere bakıldığında, gelişmeleri düzenlemenin ve kontrol etmenin ancak Türkiye ile mümkün olduğu, gecikmeye yer olmadığı görülüyordu. Geriye kalan her şey ise bir yanılsamaydı ve ben bu yanılsamalara teslim olmadım. Denizde kaçakçılara karşı hiçbir tutarlı eylem, iç sınırlarımızda hiçbir yoğun kontrol ve gözetleme, bazılarının inandığı gibi hiçbir uzun ve yüksek çit, sınırı geçen insan sayısını azaltamazdı. AB ile Türkiye arasında bir anlaşma olmasaydı, ölümüne yola çıkan insan sayısını kalıcı ve sürdürülebilir bir şekilde azaltmak ve böylece Ege’deki korkunç ölümlere son vermeyi başaramazdık.”
‘SEVGİLİ DOSTUM’
Angela Merkel kitabında, Türkiye ile AB arasında yapılan Geri Kabul Anlaşması’nın Avrupa’ya düzensiz göçü büyük ölçüde engellediğine dikkati çekerken, “Türkiye’nin, eğer Avrupa bu zorluğun üstesinden gerçekten gelmek istiyorsa, oynayacağı önemli bir rolü vardı. Bu yüzden bu ülkenin cumhurbaşkanıyla müzakere ettim ve Erdoğan’ı yalnız sığınmacı politikasında değil, tüm siyasi yelpazede rol alabilecek bir siyasetçi olarak algıladım. Aramızda bir anlaşma olduğunda çok nazik davrandı ve bana ‘Sevgili dostum’ dedi” satırları da yer aldı.
TÜRK KAHVESİNDEN BİZ SORUMLUYDUK
Merkel kitabında birçok kez Türk kahvesine de atıfta bulundu. Eski Doğu Almanya’da çalıştığı akademide zaman zaman kahve yaptıklarını anlatan Merkel, “Kahvenin hazırlanmasında Frank Schneider ve ben sorumluyduk. Çünkü ofiste bir musluk ve su ısıtıcımız vardı. Fincana bir kaşık kahve, üstüne sıcak su ve hepsi bu kadar. Biz ona ‘Türk kahvesi’ derdik. Hâlâ doğru düzgün bir kahve makinem yok ama evde kahveden çok çay içiyoruz zaten” diyerek Türk kahvesi ifadesini çok eski dönemlerde de kullandığını vurguladı. Daha sonra 1992’de CDU Genel Başkan Yardımcısı seçilmesinin ardından danışmanı Beate Baumann’a kendisine Türk kahvesi hazırlamasını istediğini anlatan Merkel, “Baumann bana ‘Tabii ki kahve yapabilirim ama ne yapacağımı bilmiyorum. Türk kahvesi derken neyi kastediyorsunuz?’ diye sordu. ‘Gülümsedim ve bunun doğru kelime olup olmadığını bile bilmiyorum. Biz buna akademide böyle derdik. Basitçe suyu kaynatın, her fincana bir kaşık toz kahve koyun fincanlara doldurun ve üzerine sıcak su dökün.’ Başını salladı, oturma odasının yanındaki mutfağa gitti ve hazırlamaya başladı” ifadelerine yer verdi.
Eski Almanya Başbakanı Merkel’in kitabının tanıtımı çerçevesinde 2 Aralık’ta Washington’da eski ABD Başkanı Barack Obama ile birlikte bir etkinliğe katılması bekleniyor. Merkel “Özgürlük. Anılar 1954-2021” adlı kitabını kendisinin uzun yıllar boyunca özel kalem müdürlüğünü yapan Beate Baumann ile birlikte kaleme aldı. Kitap ilerleyen günlerde Türkçe baskısıyla da raflarda olacak.