Güncelleme Tarihi:
Sadece KRV Eyaleti’ndeki 1,3 1,5 milyon Müslümanı değil, Almanya’da yaşayan bütün Müslümanları yakından ilgilendiren bu Ortak Bildirive doğuracağı sonuçlar, özellikle geleceğimiz açısından büyük önem taşıyor. Hem bireysel hem de toplumsal sorumluluk açısından gelişmelerin kamuoyu ile paylaşılması, hatta tartışılması ve özellikle müslüman toplumun, kendi geleceğini ilgilendiren kararlar hakkında bilgi sahibi olması gerektiğine inanıyorum. Çünkü bu girişim, islami hayatı(mızı)n kurumsallaşmasını etkileye(bile)cek bir adımdır. Toplumun bütününü ilgilendiren sorunların “kapalı devre”yöntemiyle değil, toplumun katılımını da sağlayan şeffaf yöntemlerle ele alınması, çözümlerin kalıcılığını ve benimsenmesini kolaylaştırabilir.
İMZA GÜNÜNE KADAR YAŞANAN SÜREÇ
KRV Eğitim Bakanı Sylvia Löhrmann ile KRM temsilcileri arasında gerçekleştirilen üç görüşmede (9 Kasim 2010, 12 Ocak 2011 ve 18 Şubat 2011), KRV Okul Yasası 31. maddesine göre İslam din dersini başlatabilmenin yolları aranıyor. Fakat, tam bir uzlaşma sağlanamıyor. Çünkü hükümet yetkilileri, KRV Okul Yasası’nın 31.maddesine İslam din dersi için bir fıkra (§ 31 a) eklenmesi gerektiğini savunuyorlar. Bunun üzerine KRM, 11 Şubat 2011 tarihinde KRV Eyaleti Eğitim Bakanlığı’na, düşünce ve endişelerini dile getiren dört sayfalık bir mektup yazıyor. (1) Mektupta, Bakanlığa cevaplanması istemiyle 10 soru yöneltiliyor. Ancak, Bakanlık mektuba cevap vermeden 22 Şubat 2011 tarihinde Ortak Bildiriimzalanıyor.
ORTAK BİLDİRİ
“Kuzey Ren Vestfalya Eğitim Bakanı Sylvia Löhrmann (KRV) ve Almanya Müslümanları Koordinasyon Kurulu (KRM), 9 Kasım 2010 tarihinden bu yana gerçekleştirilen üç görüşmede, KRV Okul Yasası’nın 31. maddesi bağlamında inanç odaklı (itikadi) İslam din dersi verilmesinin imkanları aranmıştır. Eyalet, Müslümanların dini inançlarının din dersi hazırlık çalışmalarına yansıtılabilmesi amacıyla muhataplarının din dersi için kurumlaşmasına ilgi duymaktadır.
KRM üyeleri, kendilerini zaten dini topluluklar/cemaatler olarak görmektedirler. Eyalet, KRM tarafında dini cemaat statüsüne götürmesi gereken çabaları ve gelişmeleri memnuniyetle karşılamaktadır. İmza sahipleri, KRM ile mutabık kalarak üyeleri homojenlik ilkesine uygun olarak belirlenecek bir Danışma Kurulu oluşturulmasını kararlaştırırlar. Danışma Kurulu, eyalet karşısında Müslümanların dini ilkelerini formüle eder. Danışma Kurulu’nun bütün üyeleri müslümandır.
KRV Eyalet Meclisi’nin, İslam din dersine yasal imkan sağlayan ve Danışma Kurulu modeline de yasal güvence getiren Okul Yasası’nda partilerüstü bir değişiklik yapacağı, KRM’nin - farklı anayasal konumunu koruyarak - bilgisi dahilindedir.
KRM üyelerinin, Danışma Kurulu’nun uzun süreli bir çözüm olabileceği yönündeki endişelerini giderebilmek için, bunun kesinlikle geçici bir çözüm olduğu teyit edilir.
İmza sahipleri ayrıca, içinde Eyalet Hükümeti, Eyalet Meclisi ve örgütlü Müslümanların temsilcilerinin yer alacağı ve anayasa din hukuku ile ilgili konular, yani statü sorunlarının da konuşulacağı bir Çalışma Grubu’nun kurulması için gayret gösterirler.
İmza sahipleri, anlaşmayı memnuniyetle karşılamaktadırlar; zira Danışma Kurulu ile Müslümanlar tarafında kurumsallaşmış bir muhatap ortaya çıkarılabilir. Müslümanların temsilcileri ve Eğitim Bakanı, şimdi öngürülebilir bir zamanda 320 bin müslüman öğrenci için din dersi hazırlıkları yapılabileceği için, bunu bir başarı olarak nitelendirmektedirler. Böylece KRV’da, anayasada garanti altına alınan din özgürlüğü müslüman öğrenciler için de uygulanabilecektir.
İmzalayanlar: KRV Eyalet Eğitim Bakanı Sylvia Löhrmann, KRM adına Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), Almanya Müslümanları Merkez Konseyi (ZMD), İslam Kültür Merkezleri Birliği (VIKZ), Almanya İslam Konseyi (Islamrat).”(2)
SÜREÇ NASIL İŞLİYOR?
Ortak Bildiri’de öngörüldüğü gibi, KRV Eğitim Bakanlığı, sekiz sayfalık “İslam Dersinin Düzenli Ders Olarak Verilmesine İlişkin Yasa Tasarısı” hazırladı. (3)
Ortak Bildiri temel alınarak hazırlanan Yasa Tasarısı, Federal ve KRV Eyalet Anayasası’na göre uyarlanmış yeni bir yapılanmayı öngörüyor. Ortak Bildiri ve Yasa Tasarısı bu haliyle şu sonuçları doğuruyor:
- Eyalet, KRM’yi, dolayısıyla hiçbir KRM üyesi kuruluşu “dini topluluk/cemaat”olarak tanımıyor. Bunun teyidi için yasa çıkarıyor. Sadece “muhataplarının din dersi için kurumlaşmasına ilgi duyuyor.”
- KRM üyeleri, Ortak Bildiri’yi imzalayarak “dini topluluk”olmadıklarını ve tanınmadıklarını kabul ediyorlar. Bu tavır, ileri sürüldüğü gibi geçici bir süre için de olsa, aynı zamanda Federal Anayasa’nın 7/3’e göre kendilerine tanınan haktan feragat anlamına da geliyor. Çünkü; bu geçici sürenin ne zaman biteceği belli değil; yarım asır da sürebilir.
“KRM üyeleri, kendilerini zaten dini topluluklar/cemaatler olarak görmektedirler. Eyalet, KRM tarafında dini cemaat statüsüne götürmesi gereken çabaları ve gelişmeleri memnuniyetle karşılamaktadır.” Ancak, önemli olan sadece KRM üyelerinin kendilerini ne olarak gördükleri değil, Eyaletin KRM’yi ne olarak gördüğüdür.
KRM ÖNCE KARŞI ÇIKTI, SONRA KABUL ETTİ
Halbuki, 1. Alman İslam Konferansı’na (AİK) katılan KRM üyesi dört çatı kuruluşu, 2008 yılında, AİK’nın 12 maddelik Ara Raporu’nun (de WallPapier) 12. maddesi hariç diğerlerini kabul etmişti. Çünkü Prof. Dr. Heinrich de Wall, 12. maddede, Federal Anayasa’nın 7. maddesinin 3. fıkrasına göre din dersi verilebilmesi için “geçici çözüm”öneriyor(du): “XII. Muhtemel Geçici Çözümler: Din dersinin öğrenciler ve ebeveynlerin din özgürlüğü için taşıdığı özel anlamından dolayı ihtiyaç duyulan uygulama, bir kuruluşun dini cemaat olarak kalifikasyonunun henüz kesinleşmemesinden ötürü başarısızlığa uğramamalıdır. Bu durumlarda Anayasa’nın madde 7, fıkra 3’e göre verilecek bir din dersi başlatılana kadar, eyalette yaygın olan ve üyelerinin dini kimliği için önemli görevler yerine getiren kuruluşlarla işbirliğine gidilmelidir. Bu görüş, kuruluşların belli bir müddet içerisinde bir dini cemaatin tüm özelliklerini şüphesiz yerine getirecekleri beklentisini içermektedir.”(4)
KRM üyesi çatı kuruluş temsilcileri, bu öneriyi kabul etmemişlerdi. Ayrıca, bu öneri, önceki KRV Eyalet Hükümeti (CDU/FDP) tarafından da benimsenmiş, dönemin KRV Eyaleti Uyum Bakanı Armin Laschet, “geçici çözüm”önerisini uygulamaya koyabilmek için girişimlere başlamış, hatta 2010/2011 ders yılında İslam din dersini başlatacaklarını ileri sürmüştü. Fakat KRM, CDU/FDP Koalisyon Hükümetinin Eğitim ve Uyum Bakanları tarafından ortaklaşa yürütülen İslam din dersi çalışmalarına yeşil ışık yakmamıştı.
Esasında, Kızıl-Yeşil (SPD/Birlik90/Yeşiller) koalisyon hükümeti, CDU/FDP projesini devam ettiriyor. Şimdi cevaplanması gereken temel soru(n)lar şunlar:
- KRM, imza gününe kadar karşı çıktığı “geçici çözüm”önerisini, şimdi neden kabul etti? Bu arada kamuoyunun bil(e)mediği veya bilmemesi gereken gelişmeler mi yaşandı? Ortak Bildiri’nin mutlaka imzalanması gerektiği konusunda ısrar eden(ler) mi oldu? Olduysa(lar), hangi gerekçeleri ileri sürdü(ler)?
- “Geçici Çözüm”,KRV tarafından “dini topluluk”olarak tanınmak, “kamu tüzel kişiliği” hakkını almak ve “devlet anlaşması”imzalamak gayesiyle yürütülen çalışmaları sekteye uğratmayacak mı?
- En önemlisi, KRV Eyaleti’nde, 20 yıl önce bile kabul edilemeyecek bu girişimi diğer eyaletler de örnek alırlarsa, Hessen, Aşağı Saksonya, Bremen, Hamburg eyaletlerindeki çalışmalar olumsuz yönde etkilenmeyecek mi? Göçün 50. yılında bu anlaşma, İslam’ın kurumsallaşması adına bugüne kadar yürütülen çalışamaları 20-30 yıl geriye götürmeyecek mi?
- “Geçici Çözüm”ne zaman bitiyor?
KRM YERİNE DANIŞMA KURULU
Ortak Bildiri ve Yasa Tasarısı ile Federal Anayasa’nın 7. maddesinin 3. fıkrasında öngörülen “dini topluluk”yerine “Danışma Kurulu”(Beirat) hayata geçiriliyor. Böylece Danışma Kurulu, eyalette yaşayan Müslümanların temsilcisi, eyaletin muhatabı konumuna getiriliyor. Bu girişim, yarınlarda sadece Danışma Kurulu’nun muhatap alınacağı bir sürecin başlangıcı olabilir. Bu da dini cemaat olmaktan daha büyük öneme sahip kamu tüzel kişiliği statüsünü geçersiz hale getirmek demektir.
Danışma Kurulu’nun “geçici çözüm”olduğu sadece teyit ediliyor, fakat hiçbir tarih verilmiyor. Yasa Tasarısı’nda yer alan 31.12.2018 tarihi, geçici çözümün sonlandırılacağı tarih değil, değerlendirmenin yapılması gereken tarihtir.
KISACA YASA TASARISI
KRV Okul Yasası ‘nın 132. maddesine “a”fıkrası ekleniyor. Geçiciliği ne zamana kadar olduğu belli olmayan maddelere (§ 132a 1/4’e) göre Bakanlık bir Danışma Kurulu oluşturuyor. Danışma Kurulu, ders talimatnamesinin belirlenmesinde ve ders araçlarının seçiminde katkı sağlıyor. Danışma Kurulu sadece dini nedenlerle alınan kararlara itiraz edebiliyor. Yani ahlâki zafiyeti olan bir öğretmenin ders vermesine yapılan itiraz, dini olarak gerekçelendirilemiyorsa, geçersiz sayılıyor, ya da İslam’a inanmayan bir öğretmenin ders vermesi arzu edilmiyorsa, bunun da dinen gerekçelendirilmesi gerekiyor. Halbuki bazı ilahiyatçılara, hatta bazı müslümanlara sorarsanız, teolojik sebeplerle dinsiz birinin din dersi vermesi hiç de sorun olmayabiliyor. Ancak, kiliseler daha farklı haklara sahip. Neden? Çünkü, kiliselerin devlet anlaşması var. Kiliseler, dini konuda bir hüküm/fetva verdiğinde onu seküler devlete karşı teolojik olarak gerekçelendirmek zorunda değil, zira din, devletin değil, kiliselerin işi. Fakat, söz konusu İslam/Müslümanlar olunca, durum değişiyor. Devlet, Danışma Kurulu vasıtasıyla söz sahibi olmak istiyor. Danışma Kurulu, (5. maddeye göre) organize olmuş Müslümanların ilahiyatçı, din pedagogu veya İslam bilimci dört temsilcisinden, Bakanlık tarafından seçilecek ve kamuoyunda tanınan iki müslüman uzmandan ve iki de Bakanlık tarafından atanan, ancak dini cemaatlerin onayını alacak kişilerden oluşuyor. Böylece, Bakanlığın kendi kararıyla seçeceği kişiler hakkında müdahale yetkisi bırakılmıyor.
§ 132a 2. maddede, yasanın 1 Ağustos 2012’de yürürlüğe gireceği ve 31.12.2018’e kadar etkileri hakkında dini kuruluşlarla da bir değerlendirme yapıldıktan sonra KRV Eyalet Meclisi’ne rapor verileceği yer alıyor. Bu, sadece rapor zorunluluğu (Berichtspflicht) için verilmiş son sürenin tarihi.
Aslında, Yasa Tasarısı, bir bütün olarak değerlendirildiğinde, hiçbir islami çatı kuruluşuna “dini cemaat” statüsünün veril(e)meyeceğinin sinyallerini de veriyor. Çünkü; “özel bölüm”adı verilen başlık altında, din dersleri için işbirliği yapılan kuruluşlardan, dini cemaatlerden beklenen şartların beklenemeyeceği açıkca vurgulanıyor. Geçici kurallardan yasada değil, özel bölümde bahsediliyor. Zira geçici sürenin sınırı belirlenmediği için, bu geçici kavramının bir anlamı kalmıyor.
Aynı bölümde 3 Mart 2011 tarihinde kamuoyuyla paylaşılan “NRW’de Müslüman Hayat”araştırmasına atıfta bulunularak, NRW’de yaşayan Müslümanların yüzde 4,4’ünün Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi (ZMD), yüzde 3,4’ünün Almanya İslam Konseyi (IRD), yüzde 23’ünün DİTİB ve yüzde 8,8’inin İslam Kültür Merkezleri Birliği (VIKZ) tarafından kendilerinin temsil edildiğini düşündüğü ifade edilerek, güya bu kuruluşların hiç birinin tek başına Müslümanları temsil edemeyeceği ima ediliyor. Halbuki, söz konusu araştırmaya göre, örneğin DİTİB’in tek başına Müslümanların dörtte birini kesinlikle temsil edebilecek durumda olduğu anlaşılıyor. Çünkü, bir dini kuruluşun o eyalette yaşayan dindarları temsil edebilmesi için, genel nüfusun binde biri kadarının o kuruluşa üye olması yeterli. Eyalet, aslında kendi yaptığı araştırmayla hem KRM’nin ve özellikle DİTİB’in diğerlerinin tamamından çok daha fazla Müslümanı temsil ettiğini kabul ediyor. Ancak, diğer bir maddede yeniden bu konuya dönerek Müslümanların “temsil”sorunu olduğu iddiası yineleniyor ve Müslümanların büyük çoğunluğunun islami çatı kuruluşları tarafından temsil edilmediği ve bu kuruluşların üyelik sistemleri olmadığı da ifade ediliyor. Sadece bu cümleden bile islami çatı kuruluşlarına bakış açısında ne kadar tezada düşüldüğü hemen fark ediliyor. Her ne kadar Müslümanların tamamı kayıt altına alın(a)mıyorsa da, en azından DİTİB, ATİB, IGMG ve IKMB gibi Türkiye kökenli köklü çatı kuruluşlarına bağlı camilerde üyelik sistemleri mevcut. Ayrıca, Müslümanların tamamının kayıt altına alınması gerektiğini farkeden DİTİB, 2011 yılının başından bu yana Almanya genelinde “Müslüman Cemaat Kütüğü”(Gemeinderegister) kayıt sistemi uygulaması başlattı. Fakat, bu uygulama da görmezlikten geliniyor.
Müslümanların büyük çoğunluğunun kendilerini islami çatı kuruluşları tarafından temsil edilmediğini düşündüğü iddiasında neden bu kadar ısrar edildiği, Danışma Kurulu ile ilgili gerekçeler sıralanırken ortaya çıkıyor. Danışma Kurulu’na, organize olmayan Müslümanların temsilcileri de alınarak temsil gücünün arttırılması hedefleniyor(muş).
AİK’nın oluşumunda da aynı gerekçeler ileri sürülerek, İslam’ın dışında olduğunu açıklayanlar ve İslam tenkitçileri bile davet edilmişti.
SONUÇ
KRV Eyaleti’nde, 1986 yılından bu yana, okullarda Anadili Tamamlama Dersi kapsamında Türkçe verilen “İslam din bilgisi”(Islamkunde) dersi, 1999 yılından bu yana “model proje” olarak yaklaşık 130 okulda Almanca veriliyor. Aslında model proje dört yıl sürer ve dördüncü yılın sonunda karar verilir. Eğer başarısızsa kaldırılır, başarılı ise kalıcı hale getirilerek devam ettirilir. Fakat proje, yaklaşık 12 yıldır devam ediyor.
KRM, dolayısıyla islami çatı kuruluşları “dini cemaat”olarak tanınmadıkları için yasa çıkarılıyor. Böylece Federal Anayasanın öngördüğü şartlar ve haklar yerine dolaylı yollardan anayasanın öngördüğüne yakın şartlar yerine getirilmeye, sözde haklar verilmeye çalışılıyor. Ülkedeki dini toplulukların yasal eşitliğini sağlamak yerine, islami çatı kuruluşlarının da kabul ve katkılarıyla farklı uygulama, daha doğrusu dini toplulukların eşitsizliği yasalaştırılıyor.
İşte,“hiç yoktan iyidir” anlayışıyla gelinen nokta!
Kaynakça:
1- Brief an Ministerium für Schule und Weiterbildung NRW in Düsseldorf, Köln, 11.02.2011
2- Gemeinsame Erklärung, Düsseldorf, 22 Februar 2011
http://www.schulministerium.nrw.de/BP/Presse/Meldungen/Pressemitteilungen/Gemeinsame_Erklaerung.pdf
3- Formulierungsvorschlag: Für den Entwurf eines Gesetzes zur Einführung von islamischem Religionsunterricht als ordentliches Lehrfach (6. Schulrechtsänderungsgesetz), Stand: 08.04.2011
4- Verfassungsrechtliche Rahmenbedingungen eines islamischen Religionsunterrichts, Prof. Dr. Heinrich de Wall / UAG der AG 2 (DIK), Stand: 20.02.08, Anlage aus: Zwischen-Resümee der Arbeitsgruppen und des Gesprächskreises der Deutschen Islam Konferenz (DIK), Vorlage für die 3. Plenarsitzung der DIK, 13. März 2008, Berlin
http://www.deutsche-islam-konferenz.de/SharedDocs/Anlagen/DE/DIK/Downloads/DokumentePlenum/2008-IRU-zwischenresumee-der-dik,templateId=raw,property=publicationFile.pdf/2008-IRU-zwischenresumee-der-dik.pdf