Irkçılıkla mücadelenin yolu eğitimden geçer

Güncelleme Tarihi:

Irkçılıkla mücadelenin yolu eğitimden geçer
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 11, 2013 00:42

SPD Başbakan adayının gölge kabinesinde Eğitim ve Bilim Bakanı olan Karakaşoğlu, ayrımcılıkla ilgili tecrübelerini fırsat eşitliğine dönüştürmek niyetinde. Ayrımcılıkla mücadelenin yolunun eğitimden geçtiğini düşünen Karakaşoğlu, 4 milyon Euro bütçe ayıracaklarını açıkladı.

Haberin Devamı

ALMANYA’DA Sosyal Demokratların (SPD) başbakan adayı Peer Steinbrück, 22 Eylül’deki genel seçimler için oluşturduğu gölge kabinede Eğitim ve Bilim Bakanı olan Prof. Dr. Yasemin Karakaşoğlu, ayrımcılıkla mücadelenin yolunun eğitimden geçtiğini düşünüyor. Hürriyet'e konuşan Karakaşoğlu, küçüklüğünde yaşadığı ayrımcılık tecrübelerinden yola çıkarak, seçilmeleri halinde eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanmasına özel önem vereceklerini söyledi.

- Politikaya atılmak nereden aklınıza geldi?
Benim aklımda politika yoktu. Üniversitede işimde çalışıyordum ve bir yerde ben politikayı değil, politika beni buldu. Daha önce Kuzey Ren Vestfalya (KRV) Eyaleti Başbakanı Hannelore Kraft, Eğitim Bakanlığı teklifinde bulunmuştu ve ilk anda ne cevap vereceğimi bilemedim, bir yerde şaşırdım. Yani bana teklif gelince hiç beklemediğim teklifti ve hazır değildim. O zaman çocuklarım da çok küçüktü, benden hemen politikaya atılmam istendi ve o zaman bu teklifi kabul etmedi. Şimdiki durum çok daha farklı, şu an kabinede bilim ve eğitimden sorumlu bakan olmak için en azından üç ay gibi bir geçiş sürecim var. Kendi düşünce ve çalışmalarımı SPD’nin programına entegre edebiliyorum. Ben bunu büyük bir hedef ve şans olarak görüyorum onun için Steinbrück’ün teklifine evet dedim.”

Haberin Devamı

- SPD’nin hükümet olması durumunda Siz federal Eğitim ve Bilim Bakanı olacaksınız, eyaletlerle eğitim sorununu nasıl çözeceksiniz? Çünkü her eyalette farklı uygulama yok mu?
Eğitim ülkenin geleceği için çok önemlidir. Tüm eğitim kurumlarında çalışanlar ve eyalet bakanları ile uzlaşma,işbirliği ve sorumluluk duygusu içinde sorunlara yaklaşarak çözmeye çalışacağız. Bulguları tartışarak ve iyi modelleri eyalet bakanları ile tespit edip sorunların çözümünde ortak çaba sarf etmeyi hedefliyorum. Şu andaki eğitim toplumu birleştiren değil, ayrıştıran bir sistem. Sosyal seviyesi yüksek bir aileden gelen çocuğun şansı çok yüksek. Şu andaki koalisyon hükümeti bunun çözümüne çalışmıyorsa bu yanlıştır. Birçok çocuk sadece istenilen bir aile seviyesinden gelmedikleri için aynı şansa sahip değiller. Üniversitede yapılan destekler sadece araştırmaya yönlendiriliyor, üniversite aynı zamanda eğitim veren bir kurum bu konuda üniversitelere devlet tarafından yeterli destek göremiyor, bu destek artırılmalıdır.

Haberin Devamı

- SPD, 22 Eylül’de yapılacak genel seçimde iktidara gelmeleri durumunda aşırı sağ ve ırkçılıkla mücadele etmek için ‘Master Planı’ hazırladığını açıkladı, nedir bu plan?
Master Planı’nın önemli amacı eğitime ağırlık vermek. Bizce ırkçılık ve aşırı sağa yönlenme gençlerde özellikle eğitimsizlikten kaynaklanan bir yaklaşım. Bu plan İçişleri Bakanımız olacak olan Thomas Oppermann tarafından yönetilecek. Çok kültürlülüğe, diyaloğa hazır olmayanlar bir yerde bu sistemle eğitilecek. İnsan hakları eğitiminin okullarda yer alması gerekiyor. Master plan eğitim açısından desteklenecek ve kendisi içişler bakanlığının elinde olacak ama eğitimle ilgi olan kısmı benim tarafımdan yönetilecek. Okuldaki öğretmenlerin eğitimi, hem de öğrencilerin eğitimi dikkate alınacak ve bu eğitimde insan hakları, çok kültürlülük, tolerans gibi konularda eğitim verilecek. Aynı zamanda okul ders kitaplarında yabancı düşmanlığına yol açabilecek anlatımlar tespit edilip bu konuda araştırmalar yapılıp değiştirilecek.

Haberin Devamı

- Üniversitede görevli bir akademisyensiniz. Burada doğup büyüdünüz ve göçmen olmanızdan kaynaklanan herhangi bir ayrımcılıkla karşılaştınız mı?
Tabi herkes gibi ben de ayrımcılıkla karşılaştım. İsmimden dolayı değişik zorluklarla karşılaştım. Aslında benim dış görünüşüm ‘Alman’a göre pek yabancı değilmiş. Ama bu çocukluğumda farklıydı. Ben Kuzey Almanya’da büyüdüm ufak boylu, kumral saçlı bir çocuktum ve o zaman, 50 sene önce dikkati çekiyordum, özellikle de ismim çok dikkat çekiyordu. 1970’li ve 1980’li yıllarda özellikle Türklere karşı toplumdaki olumsuz tutumlar çerçevesinde ben sürekli belli başlı sorularla karşı karşıya kaldım. Niye baş örtüsü takmıyorsun’, ‘senin baban niye sana serbestlik ve bir takım hürriyetler tanıyor’ gibi. Çünkü kafalarında hep baskı yapan bir Türk babası imajı var, önyargı var. Babam ev ararken, ben üniversite öğrencisi olarak ev ararken ve özellikle de ismimizden ötürü zorluk çektik. Genellikle istemediğimiz evlerde oturmak zorunda zira istediğimiz yerden bize ev kiraya vermediler. Ortaokul zamanımda arkadaşlarıma ben Türkiye’yi sevdiğimi söyleyince bana karşı olumsuz tutum beslemeye başladılar. Yani bir ayrımcılık söz konusu idi. Bence cilt rengi farklı olanlar çok daha farklı ırkçı tecrübeleri ediniyor, ben de aynı tecrübeleri edindim. Şimdi el ele verip ırkçılığa karşı mücadele etmeliyiz.

Haberin Devamı

- SPD’nin bu seçimlerdeki şansını nasıl görüyorsunuz, poliik çalışmalar nasıl gidiyor?
- Her şey açık şu anda. Şu anda şansı iyi gözükmese de başarı şansı mümkün. Ben geçen seçimleri takip ettim. Son haftalarda her şey tamamen değişebilir. Seçmen bir karar verip a kararında kalmıyor. Hem duygusal dalgalar oluyor, hem de aktif seçime katılmayanları aktif hale getirirsek başarımız artar. Halkın neredeyse yüzde 30’u seçime katılmıyor, bu konuda çalışmalar yapıp bu seçmeni çekmek istiyoruz.

- Gölge kabinede göreviniz eğitim mi? Alman eğitim sisteminde fırsat eşitliği var mı? Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
- Alman eğitim sisteminde fırsat eşitliği yok. Eğitim sistemi erken zamanda insanları değişik kulvara yönlendiriyor ve geçişleri sağlamıyor. Bir çocuk hedefleri konusunda biraz geç karar veriyorsa başka bir mesleğe ve yüksek öğrenim yapmada zamanı kaçırıyor. Eğitim sisteminde çocuklara çok erken bir zamanda hangi okula gideceği konusunda seçim yapmak zorunda kalıyor. Meslek eğitimi, yoksa lise eğiti yapıp üniversitede tahsil yapmak mı gibi kapılar erken yaşta kapatılıyor. Kısacası çocuklar konuda erken gruplara ayırırıp yönlendiriyor. İkincisi çocuğun sosyal yapısı çok önemli. Eğitimli bir aileden gelen çocuklar üniversite okuma imkanı eğitimsiz aileden gelen çocuklara nazaran dört kat daha fazla ve bu korkunç bir farktır. Bu fark ortadan kaldırılıp herkese hiçbir sosyal konumu ve geldiği ülkeye bakmadan eğitimde fırsat eşitliği sunmalıyız.

Haberin Devamı

- Türklerin siyasete ilgisini nasıl buluyorsunuz, bu konuda neler söyleyeceksiniz?
- Siyasete ilgi duyanların, bu ülkeye hizmet etmek isteyen özellikle de gençlerin siyasette aktif yer almalarını arzu ediyorum. Kesinlikle benim gibi siyasete girsinler, zira ben siyasete SPD ve başka partilere entegrasyon ve eğitim konusunda bilirkişilik yaptım. Şimdi aktif bir şekilde siyasetin içindeyim. Gençler çekinmeden siyasete girmelidir. Aslında insanlara hizmet güzel ve zevklidir. Bunu Almanya’da bütün dünyada görüyoruz ve Türkiye için de geçerlidir. İkinci olarak da Türk kökenli Alman seçmenlerine mutlaka sandığa gitmelerini tavsiye ediyorum. Eğer, ‘çifte vatandaşlık, gençlerin opsiyon modeli veya vize konusundaki’ aksaklıklar dolayısıyla bir bıkkınlık söz konusu ise, bu istekleri yerine getirmeyen şu anki hükümete ders vermek için sandığa gidip SPD’ye oy vermelerini istiyorum.

- Kendinizi daha çok Türk mü, yoksa Alman mı hissediyorsunuz?
- Ben küçükken Türkiye hep arka planda idi. Zira Alman annem ve Almanya’da
doğup yetişen birisiydim. Uluslararası müsabakalarda veya Eurovizyonda Türkiye’yi tutardım. Bunun nedeni de arkadaşlarımın ve çevremdeki Almanların büyük bir bölümünün Türkiye’yi üçüncü dünya ülkesi gibi arka planda gördükleri için. Zira ben o zaman bir sahiplenme duygusuna kapıldım. Ben aslında her iki ülkeyi de benim için çok önemli görüyorum. Almanya benim vatanım burada doğdum, burada yaşıyorum ve geleceğim de burada. Türkiye de benim için bu ülke kadar önemli ikinci vatan olarak çok önemli. Çünkü orada ailemin çok önemli bir parçası yaşıyor. Eşimin ailesi orada yaşıyor. Çocuklarıma da Türk kültürü karşı sevgisini canlı tutmak istiyorum. Onun için evde Türkçe konuşuyor ve Türkiye’ye tatile gidiyoruz. Gerçekçi bir Türkiye imajı çocuklarımda oluşması benim için önemli. Halbuki onlarda kendilerini Alman görüyorlar ama bir ayakları da Türkiye’de.

Prof. Yasemin Karakaşoğlu kimdir?
Almanya’nın Wilhelmshaven şehrinde 1965’de doğdu. Evli ve iki çocuk annesi. Bremen Üniversitesi’nde rektör yardımcılığı görevini yürüten Prof. Karakaşoğlu, Uluslararası ve kültürlerarası ilişkiler sorumlusu. Üniversitede kültürlerarası konusunda profesör. Safranbolu doğumlu İzzet Karakaşoğlu’nun ve onun Almanya’da üniversite eğitimi sırasında evlendiği Karin Karakaşoğlu’nun tek çocuğu olarak dünyaya geldi. İlkokul, orta ve lise eğitimini bitirdikten sonra Hamburg Üniversitesi Türkoloji, Siyaset bilimleri ve Alman Edebiyatı okudu ve 1989’da bir sömestre Hacettepe Üniversitesi’nde öğrenim gördü. 1991-95 Türkiye Araştırmalar Merkezi’nde araştırmacı olarak görev yaptı. Bremen Üniversitesi’nde kendi bölümünde rektör yardımcılığı ve bilimsel araştırmalar koordinatörlüğü yapan Karakaşoğlu, 22 Eylül’de Almanya’da yapılacak genel seçimler öncesi de SPD’nin başbakan adayı Peer Steinbrück tarafından gölge kabinesinde eğitim ve bilimden bakan olarak görevlendirildi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!