Güncelleme Tarihi:
Hiçbir annenin işi Sarah Connar kadar zor olmamıştı: Çünkü henüz 15 yaşındaki tıfıl oğlu John Connor, makinelerin hükmedeceği bir kıyameti engelleyebilecek tek kişi. Dünya 2011 yılında bir yapay zeka tarafından yok edilecek ve oğlunu onun gönderdiği terminatör robotlara karşı korumak zorunda.
Siz bu gerçeği henüz bilmiyorsunuz; diziyi takip ediyorsanız gelecek haftaki bölümde öğreneceksiniz ama bu kötü kalpli yapay zekanın adı The Turk. Yani, Türk!
Senaryo, bir cep telefonu satıcısının yaptığı satranç bilgisayarını konu alıyor. Dizinin Türk adını uygun bulduğu bu bilgisayar, kendi kendine düşünme ve kendini geliştirme özelliğine sahip.
Mükemmel satranç oynadığı gibi, kendi haleti ruhiyesi var, mesela günü gününe tutmuyor. Karşılaştığı satranç problemlerine o günkü havasına göre farklı çözümler üretiyor. Bu elektrikli ukala, ileride kendini geliştirerek insanlığı yokedecek bir yapay zekaya dönüşecek.
TÜRK OLUR DA ERMENİ OLMAZ MI?
Dizinin Türk adındaki yokedicisi gibi, bir de Ermeni karakteri var. Lobileri- mobileri para etmemiş, Türk gibi Ermeni de kötü bir karakter filmde. Türkü icat eden karakter yok olunca, bilgisayar bu Ermeninin eline geçiyor. Sarah Connorın amacı 7 ve 8. bölümlerde öne çıkacak olan Ermeninin elindeki Türkü, dünyanın başına bela olmadan yok etmek.
Peki yapabilecek mi? İşte bu sorunun cevabı, dizinin her bölümü izleyen ortalama 11.1 milyon insanın da merakı. Geçen sezon ABDde yayınlanmaya başlayan, diziler arasında birinciliğe oturan The Sarah Connor Chroniclesın bu sezon ikinci serisi gösterime giriyor.
CNBC-e yetkilileri 8 bölüm halinde çekilen ilk serinin ardından ikinci seriyi de yayınlayacaklarını ancak onun bu yayın sezonunda mı, yoksa gelecek sezon mu olacağına henüz karar vermediklerini söylüyor.
ADINI NAPOLYONU YENEN TÜRKTEN ALIYOR
Dizide dünyanın sonunu getirecek yapay zeka The Turk, adını bundan yaklaşık iki buçuk asır önce Viyanada yapılan ve gerçek insanlarla satranç oynayabilen Türk isimli bir robottan alıyor. Türk, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu için çalışan dahi mekanikçi Wolfgang von Kempelen tarafından 1770te İmparatoriçe Maria Theresa onuruna yapıldı.
Bu otomat, ahşap bir kasa ve onun önünde duran bir Türk figüründen oluşuyordu. Bu cansız manken, tıpkı dönemin Osmanlıları gibi pala bıyıklı, sarıklı ve cüppeliydi. Kasanın önündeki kapak açılıp da dolabın ve Türkün içine bakıldığında, irili ufaklı pek çok kaldıraç, makaralar ve başka karmaşık mekanik sistem görülüyordu.
Kurularak çalışan Türk, karşısındaki gönüllüyle satranç oynamaya başladığında, gözleri satranç tahtasını tarıyor, satranç taşlarını eliyle hareket ettiriyordu. Kimse Türkün nasıl işlediğini ispatlayamıyordu. Bir teoriye göre satranç taşlarının içine yerleştirilen mıknatıslar sayesinde Türk taşları oynatıyordu.
Bir başka teori ise kuklanın içine bir çocuğun girmiş olduğunu savunuyordu. Türkün sahibi olan kişiler de sırrı saklama konusunda çok kararlı davranıyorlardı. Bu sayede uzun yıllar boyunca Türkün gizemi insanları ona çekti. Tabii, sahiplerine de para kazandırdı.
YANGINDA YOK OLDU
Yaratıcısı Kempelenin 1804teki ölümünün ardından mekanik Türk elden ele dolaştı. 1809da Napolyon Bonapartı yenen Türk, satranç zaferlerine Fransa ve İngilterede devam etti. ABDde başarılı bir turne gerçekleştirdi, 1820de bilgisayarın babası sayılan Charles Babbage ile bir maç yaptı.
1854te Philadelphia Müzesine bağışlanan Türk, bir yıl sonra çıkan büyük yangında tarihe karıştı. Bugün çoğunluğun üzerinde hemfikir olduğu nokta, Türk adlı bu robotun, önündeki kasanın içine saklanan bir satranç ustası tarafından hareket ettirilen bir kukla olduğu yönünde. Ama Sarah Connora sorarsanız, 3 yıl sonra dünyayı yok edecek bir şeytan tohumu.