İngiltere’de yeni bir parti kuruldu!

İstihbarat ajanslarının “Benzer saldırıların Londra’da da yaşanmasından endişe ettiklerini” açıklaması ise hem konuya verilen önemin hem de sokaklarda hissedilen korkunun artmasına neden oldu.

Hatta İngiliz medyası Paris’teki ölümlere öylesine odaklanmıştı ki, Nijerya’da yaklaşık 2000 sivilin Boko Haram militanları tarafından canlı canlı yakılarak öldürüldüğünü ne yazık ki neredeyse hiç fark etmedi!

İşte tüm ülke tek bir konuya kilitlenmişken yeni ve oldukça tartışmalı bir parti Mayıs ayında yapılacak genel seçimlere katılma kararı aldıklarını açıkladı ve seçim manifestosunu yayınladı.
Bu partinin ismi Justice for men and boys (And women who love them) yani Erkekler, delikanlılar (Ve onları seven kadınlar) için Adalet.

İsminden de tahmin edebileceğiniz gibi bu parti erkek haklarının korunması için savaşıyor ve feminizm hareketinin toplumsal eşitliğe zarar verdiğini iddia ediyor.

* * *

Açıkçası partinin varlığından ilk kez haberdar olduğumda (Nedense bana bir tanıtım epostası yollamışlar!) gerçek olduğuna pek inanmadım. Sonuçta partinin manifestosu ciddi ciddi “Erkeklerin toplum içinde ezildiğini”, “Feministlerin Nazilerle eş olduğunu”, “Feministlerin yargı sistemine sızıp mahkemelerin erkekler aleyhine karar almasına neden olduğunu” ve “Tecavüzle ilgili yasaların asabi ve yalancı kadınların masum erkeklerin hayatını mahvetmesine imkan tanıdığını” iddia ediyordu.

Ancak, ufak bir araştırmadan sonra partinin oldukça ciddi olduğunu hatta parti kurucusu Mike Buchanan’ın (İnanması zor ama Muhafazakar Parti’nin eski danışmanlarından biriymiş kendisi!) Ashfield bölgesinden milletvekili seçilmesinin gerçekten olasılık dahilinde görüldüğünü öğrendim!

Feminist bir derneğin toplumdaki hataları göstermek için yarattığı bir parodiymiş gibi görünen böylesine bir partinin İngiltere’de nasıl kendine destekçi bulmayı amaçladığını anlayamayınca hayatımdaki erkeklere bu konudaki görüşlerini sormaya başladım.

Partiden bahsettiğim tüm erkekler en başta güldü, “Böyle saçmalık olur mu canım, deliler işte” falan demekle yetindi.

Ancak, muhabbet ilerledikçe kendini feminist olarak tanımlayan erkek arkadaşlarımın bile “Kadınlara iş dünyasında eşitlik adına tanınmaya başlayan bazı ayrıcalıklar erkeklerin zor durumda
kalmasına neden oluyor” ya da “Sahte tecavüz iddiaları binlerce erkeğin hayatını karartıyor” gibi bu anti-feminist partinin manifestosunda bulunan (ve ilgili rakamlara bakıldığında hiç bir temeli olmadığı kolayca görülebilen) iddiaları tekrarlamaya başladı.

* * *

Kendilerini açık görüşlü ve eşitlikçi olarak tanımlayan genç erkeklerin bile içten içe cinsiyet eşitliği konusunda soru işaretleri ile dolu olduğunu hatta zaman zaman haklarının yendiğini düşündüğünü görmek beni gerçekten de şaşırttı.

Ama anladım ki iş yerlerindeki kadın çalışan kotaları, bazı medya kuruluşlarının neredeyse her olayı feminist bir tartışmaya çevirmesi (En çok verilen örnek Philae uzay aracını bir gök taşına indiren bilim insanının elde ettiği başarı ile değil de gömleğindeki çıplak kadın desenleri ile haber olması) ve boşanmalardan kadınların hem maddi hem de manevi olarak karlı çıktığı yönündeki inanç anti-feminist fikirlerin içten içe erkeklerin dünya görüşünün bir parçası olmasına neden olmuş.

Bu Adalet partisi seçimlerde pek bir başarı sağlayamayacak elbet ama böyle bir partinin kurulması bile eşitlikçi Avrupa’da kadın haklarının belki de bir dönüm noktasında olduğuna işaret.