İki ülkeyi de vatanım olarak görüyorum

Güncelleme Tarihi:

İki ülkeyi de vatanım olarak görüyorum
Oluşturulma Tarihi: Kasım 21, 2012 11:56

25-29 Kasım arasında Almanya'daki ilk turnesini yapacak olan Bremen doğumlu pop müzik sanatçısı, “Müzikte çıkışımı Türkiye'de yaşadım. Ama Almanya'da doğup büyüdüğüm için bu turne beni çok heyecanlandırıyor” dedi.

Haberin Devamı

BREMEN'DE doğup, büyüyen ama sanat çıkışını Türkiye'de yaşayan Türk baba ve Hollandalı annenin kızı popçu Atiye, doğduğu ülkede ilk turneye çıkma heyecanı içinde.

25-29 Kasım tarihlerinde beş kenti kapsayan ilk Almanya turnesi hazırlıkları çerçevesinde Hamburg'da basın mensuplarına röportaj veren yıldız,

“Çok heyecanlıyım. Babam Türk, annem Hollandalı, ben Almanya'da doğdum, şimdi Türkiye'de yaşıyorum. Türkiye'de olmak, orada başarıyı yakalamış olmam beni çok mutlu ediyor. Ama Almanya'da doğduğum için burada turneye çıkmakta çok heyecanlandırıyor beni. 25 Kasımda Köln'de başlıyor turne. 26 Kasımda Münih, 27 Kasımda Frankfurt ve 28 Kasımda Berlin'deyim. Son olarak 29 Kasım Hamburg konseriyle turneyi noktalayacağız. Almanya'yı çok seviyorum. Ama ABD'de, Hollanda'da, Türkiye'de de uzun süreler yaşadım. Almanya ve Türkiye benim vatanım. İki ülkeyi çok seviyorum. Hem Türkiye'de hem Almanya'da kendimi evimde hissediyorum. Almanya'da olduğum zaman Alman gibi, Türkiye'de olduğum zaman Türk gibi yaşıyor ve hissediyorum kendimi” diyor.

“NSU cinayetleri herkesi olduğu gibi beni çok üzdü”
Almanya turnesi için özel hazırlanan “Bring me back” (Beni geri götür) single turnesi üzerine kentin Alster Gölü kenarındaki “in” mekanı Alex kafeteryada buluştuğumuz 23 yaşındaki Atiye ve kendisi gibi genç olan basın ve promosyon ekibi, röportaja gelen Alman ve Türk basın mensuplarını için çok rahat bir çalışma ortamı hazırlamışlar. Bunda Türkiye'de, bestelerini kendi yaptığı hareketli parçaları ve mükemmel sahne performansıyla büyük bir hayran kitlesi olan, kapristen uzak genç sanatçının rolü kuşkusuz büyük. Diğer yıldızların tanıtımlarında her şey, hatta çekilecek pozların önceden belirlendiği “seri üretim” tarzı röportajlardan uzak, istediğimizi sorabildiğimiz, kimsenin 'albüm ve turne dışındaki konularla ilgili soru soramazsınız, öyle fotoğraf çekemezseniz' demediği ve zaman sorunu yaşamadığımız bir sohbete giriyoruz, herkesin ikinci adıyla tanıdığı, Deniz Atiye Schikker ile.

Sanatın ve özellikle müziğin insanları birleştirici yanına dikkat çeken güzel popçu, Almanya'da son bir yıldır gündemde olan ırkçı NSU cinayetlerinin kendisini çok üzdüğünü ifade ederek, “NSU cinayetleri beni çok üzdü. İnşallah hiç bir daha böyle bir acı yaşanmaz. Önyargı çok kötü bir şey. Hepimiz aynı dünyanın insanlarıyız. Herkes birbirinin farkına saygı göstermeli. Benim yolumda sanatçı olarak bu mesajı müzikle insanlara, özellikle gençlere vermek. Almanya doğumluyum ama müzikle çıkışımı Türkiye'de yaşadım. Almanya'da ilk kez turneye çıkacağım. Bunun içinde çok heyecanlıyım. İngilizce bir albüm hazırladım. İsveç, Danimarka ve hatta Japonya'ya kadar gittik. Artık doğduğum ülkede de konser vermenin tam zamanı geldi. Yazdığım parçalar genel anlamda birebir yaşadıklarımla, hayatımda edindiğim tecrübelerle alakalı. İnsanların kökene bakmaksızın dostluk, kardeşlik içinde yaşamalarını istiyorum. Zaten şarkılarımda hep sevgi, kardeşlik mesajları var. Benim sanatçı olarak insanların kaynaşmasına katkım da bu.”

“Dili iyi öğrenme topluma uyumun anahtarı”
Kendimden bahsedebilirim. Çünkü farklı kökenleri taşıyorum, farklı ülkelerde yaşadım. Dilin topluma dahil olmakta önemi çok büyük bence. Ben küçükken babam benimle Türkçe, annem Hollandaca konuştular. İki dili de öğrendim. Almanca'yı da zaten yaşadığım toplum olduğunu için öğrenmem otomatik olarak oldu. ABD'ye gittiğimde neredeyse hiç İngilizcem yoktu. Orayı tanımam, anlamam ve istediğim yaşamı sürdürebilmem için İngilizce öğrenmemin şart olduğunu gördüm ve çok çabukta öğrendim. Bence insan yaşadığı ülkenin dilini çok iyi öğrenmesi en büyük uyum adımıdır. Türkiye'ye yerleştiğimde Türkçe'mi daha da iyi geliştirdim. Önceleri 'acaba alışabilir miyim, kendimi kabul ettirebilir miyim?' diye çekincelerim vardı. Türkçe'mi geliştirmem oraya adapte olmamı çok kolaylaştırdı.”

Ayakkabılarını kendi tasarlıyor
Hürriyet ile röportajın sonunda Atiye, Bild Gazetesi magazin muhabiri Maik Brodersen'e ayakkabılarıyla ilgili bir şeyler anlatırken kulak kabartıyorum. Sahne ayakkabılarını kendi tasarladığını söyleyince, sahneye yabancı biri olarak gayri ihtiyarı, yarı soru, yarı hayretle, “Yok canım” kelimeleri ağzımdan çıkıyor.

Atiye, sanki bir sanatçının ayakkabılarını kendi tasarlamasından normal bir şey yokmuş gibi, hayretimi olgunlukla bastırarak ayakkabısını çıkarıp göstererek anlatıyor;

“Sahnede çok hareketli bir performans sergilediğim, dans ettiğim için şimdiye kadar aldığım ayakkabılarla hiç rahat etmedim. Hareket kabiliyetimi engelliyorlardı. Bunun için oturdum kendim sahne için özel ayakkabı tasarladım. Yaptığım çizimleri İstanbul'da bir ayakkabıcıya götürdüm. Nasıl olaması gerektiğini kendisiyle konuştuk. Ve kendisi şimdi tam benim tasarladığım tarzdaki ayakkabıları benim için yapıyor. Çok farklı renkte bu tarz ayakkabılarım var. Onlarla sahneye çıkıyorum”.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!